Ali Poyrazoğlu’ndan ağız dolusu ‘aşk’!

Ali Poyrazoğlu arayıp “Yazgülü, pazar akşamı Trump’ta matine yapıyorum; ön sırayı satmadım, bekliyorum, arkadaşlarını da al, gel” dedi. Nasıl da yorgunum. Cumartesi, pazar niye işe gidiyorsun diye soranlara hep kızmışımdır, “siz pazar, pazartesi günü gazete okuyun diye işe gidiyorum” derim. Hele bu kültür sanat sayfası işi çıktığından beri, hobim işim oldu, her gün yetmiyor, her akşam da işe gidiyorum, ya konser, ya tiyatro!

Yazgülü Aldoğan

Sabahları sinema! Ölümcül bir tempo. Tek tesellim, sizden gelen övgüler! Lafı çok uzattım. Ali Poyrazoğlu, gel diyorsa gidilecek. Ne oynuyorsun diye sormadan. Neyse ki kendine jilet atasın gelenlerden tek kişilik ağır dram değil! Yeri de gazeteye yakın yürüyerek gittik. Çok oldu Ali’yi izlemeyeli. Bu kadar cüretkâr olduğunu unutmuşum. Oyun, bir evlilik analizi. 20 yıllık evli bir çift, aşkla evlenmişler, çoluk, çocuk filan. İş rutine binmiş. Koca çalışıyor, kadın evde, koca gelsin de hayat renklensin diye bekliyor ama koca da yemek masası beyaz kolalı olsun, maçı da küfür ederek seyredeyim yeter derdinde! Çok bildik hikâye aslında!

Bilinmedik nesi var bunun? Terapi kısmı. Kadın; ya boşarım seni, ya aile terapisine gideriz diyor. Koca baştan kaptırmış paçayı, malı mülkü kadının üzerine yapmış. Rest çekemiyor. “Donumu mu alacaksın, her şey senin zaten” diye paralanıyor ve ondan sonrası, yok artık dedirten cinsten. Donun içinde ne olduğunu bile görecektik, baksaydık desem! Biraz da bize mi yapıyor acaba, sahneden inip önümüze geliyor indiriyor donu çünkü. 

Seyirci memnun. Belden aşağı oldu mu kahkahadan kırılıyor. Her küfürlü espri, her belden aşağı laf, kah kah, kih kih. Sanatçı da bunu bildiği için gıdıklıyor da gıdıklıyor, kaçın kurrası Ali Poyrazoğlu. O gıdıkladıkça seyirci gıdaklıyor! Tabii film tanıtımlarında yaptığım  gibi gerisini anlatmayacağım. Evliliğinizi sorgularken ağlamak yerine gülmek istiyorsanız, kocanızı biraz dürtüklemek, ama canım maç saatinde tiyatroda işimiz ne diye bağırmasına rağmen kandırabilecekseniz götürün vallahi, iki cümle kalsa kulağında kar kardır! Melih Ekener terapist rolünde, Güneş Berberoğlu, bunalmış 20 yıllık evde bunalmış eş. Bunun için fazla zarif, fazla zayıf, fazla çektirmiş. Uzaktan 35’lik gibi duruyor. E kusura bakmayın, siz oyunda ağzınıza geleni söylerseniz, ben de rahat rahat yazarım. Ali de fazla boşvermiş, göbeği salıvermiş, babası gibi. En hoşu neydi biliyor musunuz, bir ara aralarında bir şey oldu, oyun koptu, onlar da koptu, kendileri de güldü! Zaten maşallah, bunca yıldan sonra, gül deyince gülüyor, ağla deyince ağlıyorlar. 

Ali iki defa ağladı, bu kadar rahat soğan doğrasam ağlayamam! Biraz fazla sulandırdığını düşündüğü için midir nedir, sonunda bütün takımın okumuş yazmış tiyatrocu olduğunu, oyunu yazdığı kitaplardan derlediğini ve yönettiğini de ciddileşip anlattı. 

Yetmedi, siyasi çizgisinin bile neredeyse bizim gazetenin çizgisiyle eşdeğer olduğunu da söyledi, artık biz oradayız diye mi bilmem. Ama bu tiratta oyundaki kadar çok alkış aldı. Sonuç olarak siz zaten Ali Poyrazoğlu’nu ve kabare tarzını biliyorsunuz. Demem o ki espriler biraz 12 yaş üstü, çoluk çocuk getirmeyin, kendiniz gidin, izleyin. Hem hoşça vakit geçirir, hem feyz alırsınız. Hoş niye söylüyorum ki zaten doluydu, maşallah bu ara tiyatrolar ful gidiyor, tv programlarının çakılması insanları tiyatroya gönderiyor!