'Aleviler barış güvercinidir'

Kahramanmaraşlı Aleviler 1978 katliamının anılarının gölgesinde kardeşlik mesajları vermeyi sürdürüyor...

cumhuriyet.com.tr

35 yıllık tedirginlik Nurhak Belediye Başkanı Ahmet Akkuş, bölge insanının 35 yıl sonra bile Maraş katliamının tedirginliğini yaşadığını söylüyor. Alevi dedelerinin sürekli barış mesajları verdiğini belirten Akkuş, “Aleviler barış güvercinidir. Alevilerin barış yuvası kabul edilmezse nasıl barış olacak? Önce barış güvercininin yuvası burası, sizin eviniz, ibadet yeriniz cemevi, demeleri lazım. Barış olacaksa Aleviler de ortak edilmeli. Aleviler muhatap edilmiyor” diyor.

Kahramanmaraş’ta 100’ü aşkın kişinin öldürüldüğü, Alevilerin evlerinin, işyerlerinin yakılıp yıkıldığı 1978 katliamının anıları toplumsal belleğe kazınmış, katliam korkusu yüreklerde hâlâ taze. Katliam sonrasında Kahramanmaraş’tan büyük bir göç yaşanmış. Kent merkezinde çok az Alevi kalmış, bugün bazı ilçe ve beldelerde varlıklarını sürdürüyorlar. İktidarın politikalarının kendilerini “ötekileştirdiğini”, acılarına saygısızlık edildiğini söylüyorlar. Örnek mi? Kahramanmaraş olaylarının bir numaralı sanığı Ökkeş Kenger’in -yargılandı, beraat etti, soyadını Şendiller olarak değiştirdi- iktidarın “Alevi uzmanı” olarak “Alevi çalıştayına” çağrılması. Çalıştaya katılmasa da, bu davet Alevilerin yaralarını kanatmış...

Kahramanmaraş, muhafazakâr bir kent. Kentin 8 milletvekilinden 6’sı AKP’li, 1’i MHP’li, CHP’li Durdu Özpolat tek sosyal demokrat milletvekili. Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Pazarcık ve Nurhak ilçe belediye başkanları CHP’li. Elbistan ilçesinin bazı beldelerinde de CHP’li belediye başkanları görevde. Nurhak Belediye Başkanı Ahmet Akkuş’u belediye binasında ziyaret ettik. Nurhak deyince akla ilk ne gelir? 1971 yılında Nurhak Dağları’nda öldürülen Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan. Akkuş, “Onlar bizim” diye sahip çıkıyor bu gençlere. Öldürüldükleri dağları işaret ediyor sonra.

Atatürk ve Hz. Ali yan yana

Başkan Akkuş’la birlikte cemevini ziyaret ediyoruz. Foto muhabiri arkadaşımız Necati Savaş; Tunceli’deki cemevinde Atatürk resmi olmadığına, buradaki cemevinde ise Atatürk fotoğrafı bulunduğuna dikkatimizi çekiyor. “Söz verilmeyenlerin sözcüsü, çobanlık fakültesi mezunu” cemevi sözcüsü Ali Kesik, dağdan arılarını bırakıp bizimle sohbet etmeye geliyor. Hz. Ali’den, Sivas, Maraş, Çorum, Gazi katliamlarına; Çetin Emeç’ten Uğur Mumcu’ya, Bahriye Üçok’tan Ahmet Taner Kışlalı’ya uzun uzun katledilenleri anıyor. “Onlar insanları uyarıyordu, yok ettiler” diyor. Hem basını, hem CHP’li politikacıları uyarıyor: “Hacı Bektaş Veli, ‘72 milleti bir görmeyen benden değildir’ der. 78 yaşındayım, ‘ben meleğim’ diyenler şeytan çıkıyor. Beni Erdoğan zulmünden kurtarabilecek misiniz? Binlerce hırsızlık, yolsuzluk var, tantana edin, edemiyorsunuz. Herkes susuyor, halk kuzu gibi, halkı aylığa bağlıyorlar, susturuyorlar, gazeteleri ele geçirdiler.” Son günlerde meydanlar onu umutlandırmış olmalı ki, son cümlesi biraz daha iyimser: “Meydanları ele geçirdiler mi?”

Cemaate izin yok

Cemaat seçimlerden önce Nurhak’ta yurt açmaya çalışmış ancak başarılı olamamışlar. Ahmet Akkuş, Eğitim alanı değildir, diye ruhsat vermedik. Cemaat Nurhak’a yurt yapılacak diye bir gecede arsanın parasını toplamış. Bize o zaman çok baskı oldu. Genel Başkanımız Deniz Baykal’a da ulaşmışlar ama bana, ‘Seni kutluyorum, arkandayım’ dedi. Sahip çıktı” diyor. Akkuş ilçeyi dolaştırdıktan sonra bizi yörede meşhur Sarmaşık Restoran’a götürüyor. Dere kıyısında, yeşillikler içindeki restoranın sahibi İbrahim Yıldız’ın icadı sütlü tavuğu yerken sohbet ediyoruz.

Akkuş, çözüm sürecinde Alevilerin tavrıyla ilgili sorumuz üzerine şu görüşleri dile getiriyor: “Kimse barışa karşı değil. Aleviler barış güvercinidir. Alevilerin barış yuvası kabul edilmezse nasıl barış olacak? Önce barış güvercininin yuvası burası, sizin eviniz, ibadet yeriniz cemevi, demeleri lazım. Neden barış güvercinlerinin evi olan cemevleri ibadet yeri sayılmaz? Barış olacaksa Aleviler de ortak edilmeli. Aleviler muhatap edilmiyor. Alevilerin akili, içlerindeki dedelerdir. Dedelerimiz hep barışı aşılarlar. Neden akil insanlar arasına Anadolu’dan bir dede almadılar.” Akkuş, ilçelerinde Alevi-Sünni çatışması olmadığını söylüyor. Ancak geçmişte bazıdayatmalar” olduğunu anlatıyor. “2006 yılında, ilçedeki tek camiden elektrik direklerine hoparlör bağlanarak merkezi sistemle ezan okunmaya başladı. Tepkiler üzerine vazgeçildi. Bugün 2 cami, 2 cemevi var. Aleviler, Sünnilere hiçbir baskı yapmadı. İnsanlar ister camiye, ister cemevine gider” diyor.

Akkuş, Sivas davasının avukatlarından. Bölge insanının katliamdan 35 yıl sonra bile tedirginlik ve korku yaşadığını vurguluyor. “Maraş boşaldı, Aleviler Maraş’ı terk etti. Malatya Sürgü bize çok yakın. Oradaki ev işaretlemelerden sonra özellikle yaşlı kuşak çok tedirgin oldu. Yüreğimizden o tedirginliği atamadıkdiyor.

ÜÇÜNCÜ BÜYÜK ALEVi KURULTAYI BiLDiRiSi:

Barış AKP’ye teslim edilemez

Mayıs ayında yapılan 3. Büyük Alevi Kurultayı Sonuç Bildirgesi’nde çözüm süreciyle ilgili olarak şu değerlendirmelere yer verildi:

- Bu coğrafyanın Kürtler, Ermeniler, Aleviler, Süryaniler, Çingeneler, Ezidiler gibi adları saymakla bitmeyen zulüm görmüş kadim halkları her seslerini yükselttiklerinde, kimlik siyaseti yapmakla suçlandılar. Oysa kimlik siyaseti yapanlar, bu halkları yalnızca kendileri üzerine söz söylemeye zorlayan, birbirleri üzerine ve birbirleriyle konuşmaktan men eden muktedirlerin ta kendisidir. Kimlik siyasetinin Alevi hareketinin hapishanesi haline gelmesine izin vermemekte kararlı olan bizler, barışın salt devlet eliyle ve devletin istediği kadar değil, halkların iradesi ve sözüyle başarılacağına olan inancımızı ve bu nedenle de barış sürecinin tam göbeğinde yer aldığımızdan hiç şüphe duymadığımızı beyan ediyoruz.

- Barış AKP hükümetinin kerameti kendinden menkul el çabukluklarıyla tesis edilebilecek bir şey değildir.

- AKP iktidarının ve onun güdümündeki kalem efendilerinin daha şimdiden faturayı Alevilere kesmeye hazırlandıkları da aşikârdır. On yıllara yayılan bir deneyimi geride bırakmış büyük bir hareketin bileşenleri olarak bizler; Alevilerin terörle ilişkilendirilmesi gayretlerinin, barış sürecini baltalamaya çalışanların PKK içindeki Alevi gruplar olduğu iddialarının, Suriye eksenli olarak geliştirilen Alevi nefretinin Kürt ekseniyle birleştirilmesinin, Paris cinayeti kurbanlarının ve PKK’nin kimi üst düzey isimlerinin Alevi kökenli oluşlarının birdenbire öne çıkarılmasının anlamını kavrayacak kadar irfan sahibiyiz.

- Kürt sorunu aynı zamanda Alevi sorunudur, Alevi sorunu aynı zamanda Kürt sorunudur. Çünkü vicdanını yitirmemiş her Alevi, Kürt’ün Kürtlüğünden ötürü eza gördüğü her yerde bir Kürt’tür. Ve aynı Alevi bilir ki, demokratik reflekslerle şekillenmiş her Kürt, bir Alevinin Aleviliğinden ötürü eza gördüğü yerde, kuşkusuz bir Alevi olacaktır.

SİYASET BİLİMCİ
ALİ MURAT İRAT:

Öcalan hayal kırıklığı yarattı

Ali Murat İrat, BirGün gazetesi yazarı bir siyaset bilimci, “Aleviliğin ABC’si” “Devletin Bektaşi Hırkası” gibi kitapları var. Nevruz mesajından sonra, Bandista’nın şarkısına göndermede bulunarak “Öcalan’ın mesajı: ‘Beton Millet Sakarya’başlıklı bir yazı yazdı. “BDP’nin, Öcalan’ın mektubuna kadarki süreçte Alevilerle ciddi dirsek temasları oldu. Öcalan’ın mektubundan sonra sadece Aleviler değil, Kürt hareketi içindeki sosyalist kanat da ciddi bir hayal kırıklığına uğradı. Türk-Kürt İslam sentezi yorumları yaygınlaştı” diyor.

İrat, “Alevilik nedir” sorusuna “Hiç kimsenin Aleviliği tanımlanmaya ve bu tanım dahilinde daraltmaya hakkı yoktur. Tanım yaparsanız kimliği sabitlersiniz. Tanımlamak, ölçmek, biçmek, sınır çekmek, belli alanlara hapsetmek devlet ağzıdır” karşılığını veriyor.
Gezi Parkı eylemleriyle ilgili olarak “
AKP kendisini iktidarda tutan en önemli kavramlar setini kaybetti. İnsan hakları, demokrasi, sivil toplum... Bu kavramları kaybedince milli görüş gömleğini geri giydi. Cami, türban, Alevi, Sünni; bunlar onun sıkıştığının göstergesi” diyor.

Bir zamanlar köylerden Alevi dedeleri kovan solcuların bugün kimlik siyaseti yaptığı eleştirileriyle ilgili olarak da şu değerlendirmeleri yapıyor:
“Kimlik siyaseti eleştirileri belli dozlarla haklı. Dünyada en büyük hareket sermaye hareketidir, kapitalizmin doğası budur. İktidar kendisini sermaye üzerinden şekillendirir. Sermaye hareketine karşı direniş nereden şekillenmek zorunda? Kapitalizm ilk zamanlarındaki gibi değil, mikro alanlarda da direniş var. Bir vatandaş ramazan ayında Sünni yurttaş tarafından tehdit ediliyorsa orada bir direniş hattı vardır. Sünni bağnazlığa karşı Aleviler oruç tutmama hakkını savunmak için direnişe geçebilirler. Ama büyük hikâye bunun üzerinden kurulursa yanlış olur. Siyaset sıkıştığı, totaliter bir hal aldığı için insanlar alternatif mecralara kaçtı. Alevilik bunlardan biriydi. Alevilerin solla bağlantısında kilit CHP’dir. Fakat CHP bugünkü yapısı itibarıyla bu kilidi açabilecek atılımı henüz gerçekleştiremedi. CHP’nin kendine çekidüzen verip sol bir parti kimliğine bürünmesi gerekiyor ki, Alevilerle ilişkisi sağlıklı olsun.”

 

Bakış beldesinin Belediye Başkanı Kamber YurdaKURBAN:

Kürt sorunu çözülsün ama Alevilere niye açılım yok?

Elbistan Bakış beldesinin CHP’li Belediye Başkanı Kamber Yurdakurban, katliamdan sonra özellikle Gaziantep’e büyük göç olduğunu anlatıyor. “Pazarcık ilçesinin nüfusu 30 bin, Gaziantep’te 60 bin Pazarcıklı var” sözleriyle göçün büyüklüğünün altını çiziyor. “Kürt sorunu çözülsün ama Alevilere niye açılım yok? Biz, Cumhuriyete, bayrağına sahip çıkan Alevilere niye sahip çıkılmıyor” diye soruyor. Yurdakurban bizi Hasan Dede türbesine götürüyor. “DedeAli Pınar türbeyi gezdirirken, uzun uzun “Galcımık Dede efsanesini” anlatıyor:

“Zemheri kışının ortasında, Galcımık Dede’den lokma istemişler. Çıkıp gitmiş, yok. Herkes Galcımık Dede’yi aramaya başlamış. Her yerde bir metre kar varken, Galcımık Dede’yi köyün yamacında bir yerde uyurken bulmuşlar. Yattığı yerde hiç kar yokmuş ve başucunda da bir heybe geyik peyniri varmış...”
Ali Pınar, türbenin tarihini, kuşaktan kuşağa aktarılan sözlü efsaneleri anlatırken “Alevilerin yazılı tarihini bırakmadılar, yakıp yıktılar” diyor. Sözü, Osmanlı’ya karşı isyan etmiş Alevi-Bektaşi önder Kalender Çelebi’ye getiriyor. Sanki dünmüş gibi anlatıyor “katledilip, kellesi İstanbul’a gönderilen” Kalender Çelebi’nin hikâyesini. Alevilerin çağlar boyunca yaşadıkları acıları, zamanımızın acılarına bağlıyor: “Kalender Çelebi 1527’de Nurhak’ta katledildi. 1971’de de solcu gençler Nurhak’ta katledildi.

YARIN: KANTARMA DEDELERİ - SÜRGÜ’DE BASKI SÜRÜYOR - AKP’DE ‘YAVUZ’ RAHATSIZLIĞI