Albüm çıkarmak kendime borcum
Can Bonomo'nun yeni albümünün ismi “Bulunmam Gerek”. Bonomo insanların kendi içlerinde ya da şehrin kaosunda kaybolmaktan korktuklarını anlatıyor. Geçmişlerinde güvenlik buldukları anılara sığındıklarını söylüyor. Ama o da biliyor, dönmeyi istediğimiz bir yerle varolmak istediğimiz yer aynı değil.
Ali Deniz Uslu / Cumhuriyet“Bulunmam Gerek” Can Bonomo üçüncü stüdyo albümü. İki yıllık bir aradan sonra gelen albümdeki tüm şarkıların söz ve müzikleri Bonomo'ya, düzenlemeleri ise Can Saban'a ait. Bonomo kendini tekrar etmeyi sevmiyor, çünkü geçmişi taklit etmenin rol yapmak olduğunu söylüyor. “Beş dakika önceye göre bile başkasıyız” derken, gelecekte de okunması ve dinlenmesi için eserler bıkarmak istiyor.
- “Delirmek Belirmektir” kitabını yayımlamıştınız sanırım bir buçuk yıl önce. Kitaptan sonra mı albüme yoğunlaştınız?
“Delirmek Belirmektir”i yazarken albüm yoktu. Kitap bitti, albüme kapandım. Çünkü ben bir anda bir sürü işi yapamıyorum. Albümü yaparken bir yandan da bolca resim çizdim. Hatta çıkış şarkımız “Tastamam”taki resimleri de ben yaptım. Mayıs ayında bir sergi açmak istiyorum. Yazmak, bestelemek ve çizmek. Resimlerim şarkılarıma, şarkılarım da resimlerime benziyor. Müzikten rotamı şimdi yine kitaba çeviriyorum.
- “Bulunmam Gerek” bana epey koyu geldi.
Gittikçe da daha koyulaşıyor, kararıyor müziğim. Sanırım ben büyüyorum. Müziğim de büyüyor, pişiyor, kararıyor. Benim çalışma biçimi konvesyonel sanatçıların yaptığı gibi değil, onlar nasıl yapıyor onu da bilmiyorum. Ama herkes benim gibi yapıyorsa da komik. Çünkü benim ki çok garip, tuhaf. Önce beste sonra söz yazamam, ya da tam tersini yapamam. Rastlantısal gidiyor, “parça oldu” dedikten sonra asıl iş başlıyor. “Mükemmel” diye de bir şey, ona ulaşana kadar da çok fazla seçme şansımız var. İyinin iyisini arıyoruz.
- Üretim sürecini kapalı devre mi yapıyorsunuz, müdahaleye ne kadar açık bir dönem bu?
Müdahale edilebilir bir zeminde çalışmıyorum. Bir müzik yazıhanem var! Birkaç metrekare, oraya kapanıyorum. Her ne kadar rastlantısal çalışsam da ciddi bir mesaim var. O ciddiyetin içinde özgürüm. Bir de ilk üretimimin yüzde 95'ini çöpe atıyorum, kalanı eşeliyorum. Geri dönüşümsüz atıyorum hem de....
-Yine hesaplaşıyorsunuz didişiyorsunuz kendinizle bu albümle. Ama hoyratça değil nahif ve sakince.
Çatışma olmasa yaşanmaz ki! Bunlar beni hırpalıyor ama bundan zevk almıyorum. Yani büyük acılar çektim, ızdıraplar çektim ve bunlardan malzeme çıkarıyorum diyemem. Yok böyle bir hayatım. Hayattan bana ne düşüyorsa, ben de üstümde kalanlarını anlatıyorum. Albüm çıkarmak kendime borcum. Her albüm ve kitapta hayata ve kendime karşı görevimi yerine getirmek konusunda bir adım daha atmış oluyorum. Şimdi varım, sonra olmayacağım. İnsanların yazdıklarımı okusun, söylediklerimi dinlesin istiyorum. Dünyaya bir ses veriyoruz, iyi bir ses verirsek o yankılanacak!
- “Şairin üç veya dört cümlesidir hayat” demiştiniz.
Bir buçuk sene önce söylediğim şeyi masaya koyduğunda tuhaf ve uzak hissediyorum. İşte insanlar değişiyor, hem de hızla ve de unutuyor. “Değiştin mi?” diyorlar bana “sakinledin mi?” Zaman doğrusal bir kavram, onun üzerinde ilerliyoruz. Beş dakika önceye göre bile başkasıyız. Her an değişiyoruz. Ben kendime sanatçı demiyorum, ben icracıyım. Ve yaptığım işin aynısını yine yapmayı tekrar etmeyi, geçmişi taklit etmeyi doğru bulmuyorum. Bir süre sonra bu rol oluyor, oyun oynuyorsun. Geçmiş bir maske, belki başkasından çalmıyorsun ama eski!
- Albüme ismini veren şarkı “Bulunmam Gerek” albümün tüm derdini anlatıyor.
Kaybolmaktan korkuyor insanlar, güven alanları var. Ya geçmişlerinde ya da şimdilerinden. İşte bu alanlardan uzaklaştıklarında korku başlıyor. Bu güvenilir alan İstanbul'a gelmek için terk ettiğin köyün de olabilir, çocukken sarıldığın battaniyende. Yolun sonunda hep dönmeyi istediğimiz bir yer var. Varolmak istediğimizle dönmek istediğimiz yer aynı değil.
- İstanbul ile aranız nasıl?
İstanbul benim sevgilim gibi, küsüyoruz, barışıyoruz. Gitmek istesek de gidemeyiz bu şehirden. Tabii artık her an, her yerdeyiz ama bu da bir hiçlik getiriyor. Hayattayken hayatı yaşamak gerek. Kaygılı insanlarız, kaygılı olmak kaderimiz. Arabesk bir ülkeyiz biz sonuçta. Sürekli dertlerimiz, endişelerimiz var. Bu duygusal yoğunluk bizi biz ediyor, belki de bizi bizden alıyor kim bilir...
-Kitabınız zihnin arka odalarına çağırıyor albüm de bu davetin yatılısı gibi
Fikir aynen bu! Gelin dinlenelim, huzur bulalım.
-Dinlenmek mümkün değil, tahrik eden bir müzik ama sizin ki?
Şiir zaten provakatif bir şey, imge üzerine kurulu. Yazarken nereye gideceğini bilemezsin, okuyan onunla nereye gider o da çok başka bir yolculuk. Şarkı butik bir faaliyet, şiir bir savaş alanının ortasında durmak gibi.
-Ya aşk?
Olmadığı için yazıyoruz, yazarak arıyoruz. Sonra yazdığımıza inanıyoruz. Bu bir kodlama aşk, tenimizde ruhumuzda. Biz de onu arıyoruz, bulduğumuzu sanıyoruz, kaybediyoruz, yine arıyoruz. Zaten yeni dünya insanlara sürekli bir şeyler kodluyor, müziği de paketledi verdi. Bütün müzikler aynı olmak zorunda, aynı şeyleri anlatmak zorunda. “Para kazandıranlar” ve “diğerleri” var artık. Diğerlerini ancak çok ararsan bulabiliyorsun.