Alain Delon’a Altın Palmiye

72. Cannes Film Festivali bu yıl Altın Palmiye onur ödülünü ünlü Fransız oyuncu Alain Delon’a veriyor. Etkinlik aktörün Rocco ve Kardeşleri, Kızgın Güneş, Quelle joie de vivre, Batan Güneş, Leopar, Macera Peşinde, Motosikletli Kız, Şeytanın Kurbanları, Mr.Klein, Nouvelle Vague, Casanova’nın Dönüşü filmlerini gösterecek.

Aslı Selçuk

Ünlü felsefeci ve yazar Bernard-Henri Lévy, Le Jour et la nuit (Gece ve Gündüz/ 1997) filmindeki Alexandre rolünü Alain Delon’a verdi. “Bu rolde Alain’den başkası olamazdı. Alexandre karakteri Gary Cooper’la Ernest Hemingway’in yoğun bir karışımı, çok yakışıklı, çok romantik, kadınları çekiveren bir efsane karakterdi. Bu kişiyi de ancak Delon oynayabilirdi. Delon’la ilgili bir teorim var. Kimine göre o bir edebiyat kahramanı, bazılarıysa onu çok medyatik, basının odağında görüyor. Kimilerine bakarsak o kadınların Tanrı’sı. Alain’e sorarsanız onun içinde salt sinema var, özellikle de yönetmen. Delon kanımca çağımıza özgü ilginç bir kişilik. Bu kadar çok şey yaşayan, çok sayıda insan tanıyan, değişik işler deneyen, sayısız hayranı olan bir insan sonuçta nasıl olur da böylesine gizemli bir yalnızlığa sahip olabiliyor” diyor Bernard- Henry Lévy Alain Delon için.


Alain Delon ve oyunculuk

“Ben bir yıldız değilim, oyuncuyum. Yıllar boyunca insanların beni yalnız güzel yüzlü çok yakışıklı bir erkek olarak görmemeleri için didinip durdum. Bu gerçekten yorucu bir savaştı yine de sonunda bu savaşı kazandım. İzleyenlerin beni karşılarında bir aktör olarak görmelerini istedim. Yaşamımın her anını kameranın önünde geçirmek isteyen profesyonel bir oyuncu olarak tanımalarını. Öyle bir oyuncu ki yönetmenin ‘Kes’ sesini duyunca mutsuzlaşan biri”.

1956’da Çinhindi savaşından sonra Fransa’ya dönen Alain Delon, garsonluk, satıcılık, hamallık gibi gelip geçici işlerde çalıştı. Yönetmen Yves Allégret Quand la femme s’en mele’de (Kadın Karışırsa) ona küçük bir rol verdi. Böylece 1957’de Alain sinemaya tesadüfen girmiş oldu. Sinemaya çekici parlak fiziğinden ötürü hiçbir dramatik formasyon almaksızın girivermişti. “Sinemada geldiğim bu yeri sanırım anneme borçluyum. Çevresinde hayranlık uyandıran olağanüstü güzel bir kadındı ve sürekli aktris olmak istediğinden söz ederdi” diye çocukluğunun ilk etkilenmelerine değiniyor Alain Delon. “Anneme hep, Edith oğlun Alain ender bir güzellikte derlerdi. Bu kızının çirkin olduğu anlamına gelmiyordu ama annemin aşk çocuğu bendim. Acılarıma, uzun süren yalnızlığıma karşın beni güçlü kılansa içimde taşıdığım, dıştan pek algılanmayan yanım oldu. İçimdekinin tam karşıtı olan ilk bakışta dikkat çeken güzel bir fiziğe sahiptim. Ben önceleri kendimi anlamsız, değersiz hatta gülünç bulurdum. La Piscine’den (Sen Benimsin/1969) sonra kendimi ilginç bulmaya başladım.

Alain Delon ve aile

Alain Delon, 8 Kasım 1935’te Fransa’da Sceaux’da doğdu. Annesi Edith’le babası Fabien, Alain dört yaşındayken ayrıldılar. “Babam bizim için hem herşeydi hem de hiçbirşey” diye anlatır babasını Alain. “Onun işlerinden asla haberimiz olmazdı. Değişik şirketlerin yöneticisiydi, sıradışıydı, serüvenciydi. Bir gün annemle tanıştı kısa zaman sonra da çıkıp gitti”.

Alain’in güzeller güzeli annesi Edith çocuk bakıcısı olarak çalışmaya başlayınca oğlunu bir aileye evlatlık verdi. “Geçici ailem bir tutukevinin tam karşısında oturuyordu. Bana da oyun alanı diye oranın avlusu kalıyordu. Oyun arkadaşlarım da gardiyanların çocuklarıydı. Büyümekteyken yeni aileme sıkıntı vermeye başladım sanırım Onlar da beni katolik bir yatılı okuluna gönderdiler. Annemse yeni bir evlilik yaparak şarküteri dükkanı işletmeye girişti. Yeni kocasından bir kız çocuğu doğurdu. Kendimi artık bir hayvan gibi yalnız, kimsesiz hissediyordum”.

Oyuncu Nathalie Canovas ile evlendi (1964), ondan Anthony adlı bir oğlu oldu. İkinci evliliğini 19 yıl sonra 1987’de seslendirdiği ‘Comme au cinéma’ şarkısının klibinde tanıştığı manken Rosalie Van Breemen ile yaptı. Rosalie’den Anouchka ve Fabien adlı iki çocuğu oldu. Rosalie, Delon’u 2002’de boşadı. Bugün Alain Delon, hem dede hem de üç çocuk babasıdır.

 Alain Delon ve kadınlar

“Yirmi yaşlarındayken kendimden on yaş kadınlar bana hep çekici gelirdi. Yirmibeş yaşındayken ellisindeki evli bir kadınla birlikteydim. Ne yaparsınız dişil güzelliğe tutkunum” diyor Fransız sinemasının efsanevi jönü.

“Geçenlerde yolda çevremi 20-30 yaşındaki hayranlarım sardı, anne ve babaları için imzalı resimlerimi istediler. Aralarından biri de size deli olan büyükannem için istiyorum dedi. Bu ilk kez oldu”.

Christine (1958) filminin setinde tanıştığı Romy Schneider ile 1959-1964 yılları arasında tutkulu bir aşk yaşadı. 1964’te tanıştığı Nathalie Canovas için Romy Schneider’i terketti. Nathalie Delon’la birlikteyken onbeş yıl sürecek özel bir arkadaşlığı paylaşacağı Mireille Darc’la tanıştı. Darc’la ilişkisi süresince çok sayıda kadınla birlikte oldu. “Mireille hepsini biliyordu, zeki bir kadındı. Kıskançlık gösterileri yapmadı. Çekim, aktrisler, yıldızcıklar, figüranlar, set ortamını ayrıntılarıyla biliyordu çünkü o da bir oyuncuydu. Ben çekim boyunca kimseyle birlikte olmam. Ya öncedir ya da sonra. Kameranın önünde olup bitenlere sevgilime olan özel duygumun yansımasını istemem. Nerdeyse aynı tip kadından hoşlandım. Aslan burçlu kadınlar beni cezbetti”.

Alain Delon, hem kadınlar hem de erkekler için çekiciydi. 1968’de adı bir cinayet, esrar ve seks skandalına karıştı. Soruşturma bitiminde kendini aklayan oyuncunun ününe gölge düşmedi ama hayranlarının gözünde o hep serseri, kabadayı, sert, bıçkın, uçarı karakterlerin adamı olarak kaldı.

Bir fenomenden bir aktöre

Alain Delon, mutsuz çocukluğundan, annesinin-üvey babasının şarküterisinden, Fransız taşrasından kurtulmak isteğiyle 22 Ocak 1953’te 17 yaşındayken Fransız Deniz Kuvvetleri’ne katıldı. Aile yaşamı olmamış bir genç olarak orduya kolay ısındı. 17 yaşındaydı ve Çinhindi savaşına paraşütçü olarak katıldı. 1956’da Fransa’ya döndü, gelip geçici işlerde çalıştıktan sonra 1957’de sinema dünyasına girdi. 1960’da ünlü yönetmen Luchino Visconti’nin yönettiği Ne Yazık ki Fahişe oyununda sahneye çıktı. 1960’da René Clément’nın bir Patricia Highsmith uyarlaması Plein Soleil’deki (Kızgın Güneş) melek yüzlü şeytan Tom Ripley rolüyle yıldızlaştı.

Luchino Visconti ona çok şey katmıştı, unutulmaz filmlerinden birinde Rocco ve Kardeşleri’nde (1961) ona başrolü Verdi. Buradaki Içe dönük, ekonomik oyunu, etkili yüzü onu unutulmaz kıldı. Artık güzel erkek, jön rollerinin pembe görüntüleri geride kalmış, perdeye seçkin yönetmenlerin aktörü olma yolundaki bir Alain Delon gelmişti.

L’Eclisse’te (Batan Güneş/1962) Michelangelo Antonioni, Il gattopardo’da (Leopar) tekrar Visconti’yle çalıştı. 1968’de yeniden tiyatrodaydı. Boks maçları düzenledi, at yarışlarına katıldı. Ticari gişe getirisini yitirmek istemeyen Alain Delon bir yandan da sanatsal değeri olan filmlerde yer aldı. Joseph Losey’in Mr. Klein (Kaderini Arayan Adam/ 1976) filminin hem yapımcısı oldu hem de Yahudi antikacı Bay Klein rolünde unutulmaz bir yorum sundu.

1978’de kendi markasını yarattı, AD adlı erkek parfümünü, ardından kadınlara yönelik Le Temps d’aimer’yi (Sevmek Zamanı) piyasaya çıkardı. Bunları içki, saat, gözlük, hazır giyim, sigara, büro malzemeleri izledi. 1964’ten 1990’a dek 26 filmin yapımcısı oldu. Pour la peau d’un flic (Bir Aynasızın Postu İçin) ve Le Battant (Tetikçi) filmlerini çekti, başrollerinde oynadı. Bertrand Blier’nin Notre Histoire’ındaki (Ayrı Odalar) etkileyici yorumu ona 1985’in en iyi erkek oyuncu César ödülünü kazandırdı. Dalida ile Paroles, Paroles şarkısını seslendirdi.

Berlin Film Festivali (1995) ona Altın Ayı onur ödülünü verdi. Fransız hükümetinden Légion d’Honneur nişanı aldı. “Sinemada söyleyebileceğim herşeyi söyledim. Kariyerim şimdi arkamda uzanıyor. Ben artık yaşlı bir kurdum ve yaşlı kurtlar sessizlik isterler” diyen Alain Delon, 1999’da sinemayı bıraktığını açıkladı. Aktörlük yaşamı süresince hem kitleleri hem de seçkinleri etkilemeyi bilen Delon, yaratıcı yapımların yanısıra ticari aksiyonlarda da oynadı, yıllardır iyi filmlerin güçlü aktörü, tecimsel sinemanın başarılı oyuncusu olarak kalabilmeyi başardı.