Aktivist Sima Samar Cumhuriyet'e konuştu: Ağır bedel ödesek de mücadele sürecek

Afganistan’da kadın ve insan hakları konusundaki çalışmalarıyla tanınan Sima Samar, Afgan kadınının Taliban’ın iktidara gelmesine izin vermeyeceğini söylüyor.

Mine Esen

Afganistan bir kez daha ateşin merkezinde. ABD ve NATO’nun çekilme süreciyle ordu ile çatışmalarını yoğunlaştıran, sahada her geçen gün daha çok alanı kontrolüne alan Taliban, diğer yandan da Kâbil yönetiminde yer almanın arayışında. Ülkede çatışmaların arasında sıkışan halk yıllardır sonu gelmeyen yıkım, yokluk ve şiddet döngüsü altında eziliyor. Taliban’ın hızlı ilerleyişi ise özellikle kadın, kız çocuklarının hak ve özgürlükleri açısından kaygıların merkezinde. 

Afganistan’ın başta kadın hakları olmak üzere, insan hakları konusundaki çalışmalarıyla tanınmış isimlerinden Sima Samar ile ülkesindeki son gelişmeleri konuştuk.

- Afganistan’da kaos tablosu sürüyor... Çatışmalar, şiddet, siyasi belirsizlik, sosyoekonomik sorunlar ve bölünmüş toplumsal yapı... Ülkenizdeki son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? 1996-2001’deki gibi baskıcı Taliban iktidarı olasılığı kaygı yaratıyor mu?..

SAMAR-  Ne yazık ki ülkede şiddetin arttığını görüyoruz. O karanlık döneme yeniden döneceğimizi düşünmüyorum ama bugüne kadar elde ettiğimiz ilerlemeleri sürdürmemiz için ağır bir bedel ödemek zorunda kalabiliriz. Modernite, medeniyet ile diktatörlükler, baskı arasında her yerde bir mücadelenin olduğunu düşünüyorum... İnsanlar her zaman bunun bedelini ödüyor. Ama savaş, bağımsızlık için de olsa her zaman çok yıkıcı. Afganistan ise çok uzun süreli yıkıcı savaş konusunda ne yazık ki önde gelen bir örnek...

‘ÇEKİLME ŞARTLI OLMALIYDI’

- Kâbil-Taliban arasında Doha’daki uzlaşı sahaya yansımadan ABD, NATO güçlerinin çıkış sürecini başlatması eleştilerin hedefinde.... Taliban’ın sözüne güvenmek ne derece gerçekçi?

Afganistan’da istikrarın ve insan haklarının korunmasının hepimizin ortak sorumluluğu olduğu düşüncesindeyim. Bu Afganların ve uluslararası toplumun sorumluluğu. Ve evet, Afganistan’dan çekilme şartlı olmalıydı. Çünkü gelinen bu süreçte herkes tarafından çok fazla fedakârlık yapıldı. 

Diyelim ki Taliban, Afganistan’daki demokratik süreci kabul etti, halk onların görüşlerini desteklemeyecek, o vakit kendi görüşlerini halka empoze etmeye çalışacaklardır. Taliban’ın hatalarından ders aldığını söylemeleri ise doğru değil. Bugünlerde insanlara ne yaptıklarını görüyoruz. İslami kurallara da aykırı şekilde, insan hakları ihlallerine ve sivilleri öldürmeye devam ediyorlar. 

- Afganistan’da kadın hakları konusunda ilerlemeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Siyasi-toplumsal alanda kadın sesini yükseltebiliyor mu?

Uzun süreli yıkımlara şahit olmuş Afgan kadını çok güçlüdür. Sevdiklerinin öldürülmesine, evlerinin, barklarının yıkılmasına tanık oldular. O dönemi atlattıkları gibi bu süreçten de güçle çıkmayı başaracaktır. Ve evet, Afgan kadını olarak biz varız, buradayız diyoruz, mücadelemizi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. 

- Kâbil-İslamabad hattındaki iniş çıkışlı ilişkiler, Afganistan’dan Pakistan’a yönelik Taliban’a destek verdiği yönünde kimi çıkışlar için düşünceniz nedir?

Komşularımızı seçemeyiz ama birbirimizin haklarına saygı gösterip uyum içinde yaşayabiliriz. Buna ilişkin bir atasözümüz var: Su kuyusunu açan da o kuyudadır ya da evimize attıkları ateş onlara da ulaşacaktır... Bölgemizde yaşanan sorunlara çözüm bulmak için dürüst olmamız gerektiğine inanıyorm. Suçlama oyunlarına da son vermemiz gerek.

‘SİYASİ AMAÇ İÇİN KULLANILMAZ’

- Türkiye’nin Kâbil Havaalanı’nın güvenliğini üstlenme önerisi hakkında düşünceniz nedir? Taliban, bu plana kırmızı kart gösteriyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Taliban’ın muhalefetine atıfla “Nasıl ki Amerika ile görüştülerse, Türkiye ile bu görüşmeleri daha rahat yapmaları gerek. Çünkü Türkiye’nin onun inancı ile alakalı olarak ters bir yanı yok. Ters bir yanı olmadığı için de onlarla bu konuları daha iyi görüşebileceğimize, anlaşabileceğimize ihtimal veriyorum” sözleri Türkiye’de tartışma yarattı... Siz Taliban’la inançlar konusunda Afgan kadını olarak aynı düşünceleri mi paylaşıyorsunuz?

Türkiye’nin desteğini takdir ediyoruz ama bu Afganistan hükümetinin istişaresinde ve halkın desteğinde olmalı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerine gelirsek... Bunu yorumlayacak, karar verecek olan Türkiye halkı. Ama ben İslamın saldırganlık değil barışçıl bir din olduğuna inanıyorum. Sadece Müslümanlar için değil, herkes için dua ediyoruz. İslamın bize öğrettiği budur, siyasi amaç için kullanmak değildir.

- Şiddetin, çatışmaların yayılmasıyla birlikte Afganistan’ın içinde ve dışarıya yansıyacak şekilde göç yeniden tırmanışta... Bu bilinmezlik tablosunda Afgan genci gelecek için umutlu mu?

Ne yazık ki yaşanan bu süreç, Afganistan içinde ve dışına uzanacak şekilde pek çok kişinin yerinden, yurdundan olmasına yol açıyor. Çatışma, kriz halleri veya doğal afetler durumunda güvenli alanlara ulaşma arayışı insanın doğası gereği elbette. Ama gençler umudunu canlı tutmaya çalışıyor. Bu nedenle de saldırıların hedefi olsa da okullarına gitmeyi sürdürüyorlar. Eğitim alma hakkına, bunu savunmaya eskisinden çok daha fazla bağlılar. Ki toplumun eğitilmesine en çok kimin karşı olduğunu da biliyoruz... 

- Geçmişte Taliban’ın tehditlerinin hedefi oldunuz... Gelinen süreçte kaygılarınız var mı?

Kâbil’de yaşıyorum. Ve burada kimse Taliban’ın iktidara gelmesine izin vermeyecek. Eninde sonında hiçbir grup halkın isteklerine karşı direnemez. Bunu sadece Afganistan’da değil başka ülkelerde, toplumlarda gördük. Ömrüm insan hakları, özgürlük mücadelesiyle geçti ve yapılacak işlerim henüz bitmedi. 

‘KADIN HAKLARI KİLİT ÖNEMDE’

Geçmişte Afganistan’ın kadından sorumlu bakanlık görevini yapan Sima Samar, BM Genel Sekreteri’nin Yüksek Düzeyli Arabuluculuk Danışma Kurulu üyeleri arasında da yer aldı. 2012 yılında “Alternatif Nobel Ödülü” olarak adlandırılan “The Right Livelihood Award-Doğru Yaşam Onur Ödülü”ne layık görüldü. Eski Bağımsız Afgan İnsan Hakları Komisyonu Başkanı olan Samar ile yaklaşık iki yıl önce İstanbul’da katıldığı bir etkinlikte bir araya gelmiştik. O dönemde Kâbil-Taliban arasında ABD’nin de destek verdiği görüşme trafiği hızlanmıştı. Samar, sohbetimizde, “Afgan halkı için insan hakları konusu sadece dışarıdan dayatılan değil, kendi gündemi içinde olması gereken önemli bir konu. Ülkenin barış sürecinin ana parçası çerçevesinde görülmesi gerekiyor. Kadın hakları kilit önemde. Çünkü toplumun yarısını doğrudan ilgilendiren bir konu” demişti. Samar, “Kadınların görmezden gelindiği, göz ardı edildiği bir ortamda uzlaşı, barış sürecinin başarıya ulaşmasından nasıl bahsedebilirsiniz ki... Umarım Taliban ile yapılan görüşmelerde insan hakları, kadın hakları konusunda tavizler verilmez. Aksi halde evet, belki savaş bitirilebilir, ateşkes olabilir ama bu gerçek bir barışa ulaşıldığı anlamına gelmez” ifadelerini kullanmıştı. Ve eklemişti: “Unutulmamalı ki, insan haklarının görmezden gelineceği bir durumda savaşın yeniden başka şekillerde patlak vermesi olasılığı her daim vardır. Süreç içerisinde insan haklarının korunmasına önem verilmemesi durumunda sürdürülebilir barış sağlanamaz”.