Akşener açıkladı: Yardımcılığa ‘hayır’ dedim

İYİ Parti lideri ve cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener, 7 Haziran’dan sonra kendisine AKP tarafından “güçlü” başbakan yardımcılığı teklif edildiğini ancak kendisinin reddettiğini açıkladı. Akşener, İYİ Parti’nin Cumhur İttifakı’na dahil olma söylentilerine dair ise “Ben yeni sistemle Türkiye’nin yönetilemeyeceğini 37 ilde bağıra bağıra anlattım” dedi.

Ozan Çepni

İYİ Parti Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener, Trabzon mitingi öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cumhur İttifakı’na ilişkin tartışmalar, partisinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a desteği yönündeki iddialar, Kandil operasyonu, Erdoğan’ın OHAL açıklaması ve FETÖ ile mücadeleyi değerlendiren Akşener’in açıklamalarından satırbaşları şöyle:

- Erdoğan ile Bahçeli’nin odağı farklı: (Bahçeli’nin AKP eleştirileri): Bahçeli başkan yardımcılığını talep etmedi, Bakanlar Kurulu’na insan vermeyi reddetti. Biraz zoraki bir evlilik gibi gözüküyor. Bahçeli’nin odaklandığı konu ile Erdoğan’ın odaklandığı alan farklı. Erdoğan MHP’ye oy verecek olan seçmenin Cumhurbaşkanlığı’nda oyunu almak istiyor. Bahçeli de Meclis’te yer almak istiyor, hedefi o. Fakat anladığım kadarıyla bu tam gerçekleşmedi. Onun için sahada AK Parti’li milletvekili adayların çalışmalarında, biz de gözlemliyoruz, arkadaşlarımız söylüyor, “MHP’ye oy vermeye lüzum yok, hem Cumhurbaşkanlığı’nda hem de Meclis’te AK Parti’ye oy verin” diye. Bundan bir şikâyet olduğu anlaşılıyor. Diğer taraftan da, Tayyip Bey “münafık” ilan etmişti bir kısım seçmeni, Cumhurbaşkanlığı’nda Tayyip Bey’e oy verip diğer taraftan da MHP’ye oy verecek olanları. Bunun Bahçeli tarafından su yüzüne çıkarılmış hali diye düşünüyorum. Kopar mı? 8 Temmuz’dan sonra herkes her şeyi gözden geçirir diye düşünüyorum. MHP’de bir değişiklik, çıkardığı milletvekili sayısına bağlı olur.

- Böyle bir şeyin yanında olmayacağım: (İYİ Parti Cumhur İttifakı’na dahil olur mu?) Ben önce şahsi fikrimi söylüyorum, Meral Akşener olarak söylüyorum. Biz her şeyde ortak karar alıyoruz. Ben parlamenter demokrasinin, 150-160 yıllık bir birikim olduğunu, bu birikimin kenara atılamayacağını, 16 Nisan’daki referandum sonucunda da, Güney Afrika’da ve Güney Amerika’daki diktatörlüklerden bile daha kötü bir sistemin geçtiğini, bununla Türkiye’nin yönetilmeyeceğini 37 ilde bağıra bağıra anlattım. Tutarlılığa çok önem veren bir şahsım. O nedenle şahsi fikrim böyle bir şeyin olamayacağı şeklindedir.

- Külünk evime geldi: İktidar partisi çok eğlenceli. 7 Haziran’dan sonra bana bakanlık, kulağıma söylenen güçlü başbakan yardımcılığıydı. Kâğıdı duruyor. Teklif ettiler, ben o zaman harika bir insanmışım, reddettim. Sonra Metin Külünk (AKP İstanbul milletvekili) evime geldi. “Tayyip Bey tarafından gönderildiğini” söyledi, bilemem o mu gönderdi, göndermedi mi. Benim açımdan mümkün değil. Partimin görüşünü almadan, “biz böyle diyoruz diyemem” çünkü gerçekten iyi tartışıyoruz. Hiçbir kararı şahsi olarak “böyle olacak” demedim ben.

- Her şey çirkinleşecek: Adaylara temayül yoklaması yaptırdık. Hedefimiz daha fazla oy alacak arkadaşlar. İki, yarın iradesi kırılmayacak insanlar. Çünkü daha çirkinleşecek her şey. Ve çok iyi adaylar çıktı. Güneydoğu’da İç Anadolu’da diğer adaylarla ilgili sorun var bizde yok. Ve Selçuklu coğrafyasının her ilinde biz milletvekili çıkarıyoruz. Bu konuda her türlü iddiaya girerim.

- Erdoğan’ın oyunu çöktü: İktidar kanadı ne konuştuğunu bilmiyor bir noktada. İlk defa 16 yıldan sonra kaybedeceklerine dair bir endişeleri var. Erdoğan’ın oyun planı, yani “power game” dediklerinden bahsediyorum, bu stratejisi ilk defa çöktü. Burada mütevazı olamayacağım, sayemde çöktü.

- OHAL’den rahatsızlık ortaya çıktı: (Erdoğan’ın OHAL açıklamaları) Erdoğan’ın en önemli özelliği, alanı, yani seçmenin davranışlarını ölçtürmesidir. Bu ölçtürmeler sırasında OHAL’den herkesin son derece rahatsız olduğu ortaya çıktı. Seçmen burada çok hassas. Anket yaptırmıştır, ölçtürmüştür oradan çıkan sonuçtur.

- Hiçbir iktidar bunu yapmadı: (Olası Kandil operasyonu) Yıllardır bu ülke terör mücadelesi yapıyor. Hiçbir iktidar terör mücadelesini siyasi iç politikanın ve seçimin malzemesi yapmadı. İlk defa etinden, sütünden, yağından her milli konunun yararlanmak üzere konulduğu bir süreci, biz bu iktidar döneminde gördük. Davulla zurnayla her şeyler söylenerek tumturaklı bir terör mücadelesi söz konusu. Bunun dış politikanın öznesi olduğu aşikâr. Fayda sağlamayacak.

- Kahraman’ın damadı kaçak, kayyımı diğer damadı: (Süleyman Soylu’nun FETÖ suikast ve yeni darbe iddiaları) Olabilir onların görevi bulmak. Mesela İsmail Kahraman’ın damadı kaçak. Hücre başı. İşyerine kayyım atandı. Kayyım kim, diğer damadı. Dolayısıyla İçişleri Bakanı’nın işi zor. Kendi konuşmaları geziyor sosyal medyada. Böyle bir övgü ömrümde duymadım ben. Ben bu iktidarı çok ciddiyetsiz buluyorum. FETÖ bir terör örgütüdür ve onunla mücadele etmek ciddiyet ister.

- Önce Türkiye’nin normalleşmesi lazım: Türkiye’nin bazı şeyleri konuşmak için önce Türkiye’nin normalleşmesi lazım. Yani vatandaş nefes almalı. Ne batıda, doğuda ne de güneydoğuda, Karadeniz’de insanlar gerçek fikirlerini söyleyebiliyor. Böyle bir korku var. Güneydoğu ile diğer iller arasında bir fark yok. Federasyon mu isteniyor, ayrılmak mı isteniyor. Ya da bütün olarak yaşanmak mı? Hiç bunun üzerinde konuşanı görmedim ben siyasi cenahtan. Dolayısıyla Edirne’yle Şırnak’ı dinlemek zorundayız. Bizim önermemiz vatandaşın bir bütün olarak yaşamayı istediği şeklinde. Türkiye’yi yönetmek, devlet yönetmek ciddiyet ister. Türkiye’nin devlet aklı ve ciddiyeti kayboldu gitti.

Kürtleri cepte görmek ayıp

- Edirne ile Şırnak gencinin sorunu aynı: (Diyarbakır planı) Ben Diyarbakır’a, MHP adaylığım, hem referandum esnasında, hem sonrasında, ondan evvel de DYP’de, batıda doğmuş büyümüş seçilmiş biri olarak en fazla giden politikacıyım. Diyarbakır’ı bu ülkenin sınırları içinde değilmiş gibi tanımlayan bir konuşma biçimini doğru bulmuyorum. Diyarbakır seçmenini, Güneydoğu’da her şehrin seçmenini bir grup olarak tutup cepteymiş gibi görmek çok ayıp. “Kürtler şuna oy verir, şuna oy vermez” bu tür önermeler son derece rencide edici. Bir taraftan demokrasi diye bağıracaksınız, diğer taraftan da paket olarak “Kürtlerin oyu benim cebimde” diyeceksiniz bu çelişki.

Benim Güneydoğu’da gördüğüm şu: Şırnak’taki, Bitlis’teki problemle Edirne’deki problem aynı olmuş. Genç işsizliği. Edirne’deki gençle Diyarbakır’daki gencin bireyselleşme ve birey olarak kendini tanımlanma konusunda çok bir fark yok. İkinci tespitim bu. Edirne’deki anayla, Adilcevaz’daki anne, Ahlat’taki anne eğilip kulağıma “Sen eski İçişleri Bakanısın, Emniyet müdürüne talimat ver de benim oğlanı içeri alsın, bonzaiden kurtulsun” diyorsa bir başka sosyal problem vardır. Bunlar hiç konuşulmuyor. Çünkü vatandaş dinlenmiyor Türkiye’de.