'Akran zorbalığı geçici bir durum olarak algılanmamalı'

Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzman Dr. Şebnem Gümüşcü, psikolojik sorunların ortaya çıkmasında, çocukluk çağında yaşanılan akran zorbalığının oldukça etkili olduğunu söyleyerek, “Ailelerin ve öğretmenlerin akran zorbalığını çocukluğa özgü ve geçici bir durum olarak algılamamaları gerekiyor” dedi.

DHA

Akran zorbalığı, bir veya bir grup çocuğun aynı yaş grubundaki bir veya birden fazla çocuğa, kasıtlı ve sistematik olarak psikolojik, fiziksel ya da cinsel şiddet uygulaması olarak tanımlanıyor.

Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü Uzman Dr. Şebnem Gümüşcü, akran zorbalığının okul yaşantısı içinde bir öğrencinin bir başka öğrenciyi, tekrarlayan aralıklarla birden çok kez olumsuz etkilere maruz bırakması olarak tanımlandığını söyledi.

Bu durumun hem zorbalığa uğrayan hem de zorbalık uygulayan çocuklar için olumsuz sonuçlar doğurduğunu ifade eden Gümüşcü, akran zorbalığının türlerini ise, fiziksel zorbalık, sözel zorbalık, sosyal zorbalık, cinsel zorbalık, eşyalara zorbalık ve siber zorbalık olarak belirtti.

"PSİKOLOJİK SORUNLARA NEDEN OLUYOR"

Akran zorbalığına maruz kalan çocukların psikolojilerinin olumsuz etkilendiğini belirten Gümüşçü, "Akran zorbalığı, okul dışı ya da okul yolundan ziyade daha çok okul içinde meydana gelen bir davranıştır. Okulun büyüklüğü, bulunduğu bölge, öğrencilerin sosyoekonomik düzeyleri zorbalığın sıklığında herhangi bir farklılık yaratmamaktadır. Zorbalığa maruz kalma riski genellikle okulun ilk yıllarında görülürken, zorbalar ise, çoğunlukla son sınıflarda bulunmaktadır. Daha küçük yaşta ve bedence zayıf çocuklar, zorba tarafından mağdur olarak seçilmektedir. Doğrudan fiziksel zorbalığa maruz kalma, genellikle erkek öğrencilerde görülmektedir. Yaşın ilerlemesiyle zorbaca davranışlar, kız çocuklarında azalmakta; erkek çocuklarda ise, fiziksel şiddet artmaktadır. Psikolojik sorunların ortaya çıkmasında, çocukluk çağında yaşanılan akran zorbalığı oldukça etkilidir. Bu nedenle “aileler ve öğretmenler akran zorbalığını çocukluğa özgü ve geçici bir durum olarak algılamamaları gerekiyor” diye konuştu.

‘EN YAYGIN AKRAN ZORBALIĞI TÜRÜ SÖZEL ZORBALIK’

Gümüşcü, zorbaca davranışlarda bulunma ile ilgili, “Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan bir araştırma sonucunda akran zorbalığında en düşük oranların kızlarda yüzde 13 ve erkeklerde yüzde 28 ile Galler’de; en yüksek oranların ise, kızlarda yüzde 67 ve erkeklerde yüzde 78 ile Grönland’da olduğunu belirtilmiştir. Ayrıca çalışma sonuçlarına göre en yaygın akran zorbalığı türünün sözel zorbalık olduğu, bunu fiziksel zorbalığın takip ettiği, en az görülen zorbalık türünün ise, söylenti yayma olduğu bildirilmiştir. Genellikle ailesi ve çevresi sorunlu olan, zorbalık yaptığı çocuklardan daha güçlü ancak otokontrolleri daha düşük, hâkimiyet ve baskı kurma ihtiyacı güçlü, öz saygısı düşük, empati yeteneği az, yetişkin rol modellerinden yoksun, kendilerine karşı bakışları olumlu, madde kullanımına ve küfürlü konuşmaya meyilli, yeme bozuklukları yaşayan, suça karışan (hırsızlık, silah taşıma, vandalizm), okuldan kaçan, kopya çeken, zorba arkadaşları olan, istismar sorunları yaşayan, ders başarısı düşük, okulu sevmeyen, kurallara uymayan, engellenmeye karşı düşük tolerans gösteren çocukların akran zorbalığında bulunma eğilimleri daha fazladır” dedi.

‘AİLELER, ÇOCUKLARINDAKİ FARKLILIKLARI DİKKATLİ BİR ŞEKİLDE GÖZLEMELİ’

Akran zorbalığına uğrayan çocuklarda kaygı, depresyon, uyuma güçlüğü ve kâbus görme, yoğun korku, intihara eğilim gözlenebileceğini belirten Gümüşcü, “Ayrıca yeme bozuklukları, başarısızlık, okula gitmede isteksizlik, dikkat eksikliği, aileden fazla para isteme hatta çalma, kendini güvende hissetme ya da savunma ve intikam alma gibi nedenlerle okula silah getirme gibi davranış biçimleri ortaya çıkabilir. Aileler, çocuklarındaki farklılıkları dikkatli bir şekilde gözlemelidir. Olumsuz değişiklikleri fark edip gerektiğinde profesyonel yardım almaya çalışmalıdır. Çocuğun agresif olması, diğer çocuklara sert davranması ve onlarla dalga geçmesi, manipüle edip baskı kurması zorbaca davrandığını anlamak için ipuçları olabilir. Ayrıca çocuğun, sosyal statüye ve popülerliğe aşırı önem vermesi, bilgisayarda çok fazla zaman geçirmesi zorbalığı işaret eden davranış biçimleri olarak gösterilebilir. Çocukların, arkadaşları hakkında konuşurken aşağılayıcı ifadeler kullanması ve onlara lakaplar takması da ailelerin ve öğretmenlerin akran zorbalığını anlamalarına yardımcı olabilir. Aynı zamanda okul yetkilileri tarafından aileye çocuklarının, sosyal ilişkilerinde zarar verici bir tutum içerisinde olduğuna dair uyarı gelmesi, çocuğun zorbaca davranma ihtimalinin çok yüksek olduğunu göstermektedir” diye konuştu.

AİLELERE VE ÖĞRETMENLERE DÜŞEN GÖREVLER

Gümüşcü, akran zorbalığına uğrayan ve zorbalık yapan çocukların ailelerine düşen görevler ile ilgili şunları söyledi:

“Aileler çocuklarının, arkadaşlarına göre daha popüler olması arzularını, çocuklarına yansıtmaktan kaçınmalıdır. Aileler, çocuklarına uzun süreli ve kaliteli zaman ayırmalı; zorbalık davranışlarına karşı dikkatli ve ilgili olmalıdır. Belli zaman dilimleri içerisinde çocuklarına, onları üzen veya kızdıran arkadaşları olup olmadığını ve bu durumun nasıl gerçekleştiğini sormalıdırlar. Ailelerin bu tutumu çocuklarının zorbalığa maruz kalmasını veya zorbalık yapmasını önlemede faydalı olacaktır. Çocuğu zorbalığa karışan aile; öncelikle çocuğunu dikkatlice dinlemeli, ona nasıl yardım edebileceği üzerine düşünmeli, okul ile iş birliği yapmalıdır. Zorba ve kurban olan öğrencilerin aileleri, durumu tartışmak yerine çocukların duygularını ve hissettiklerini anlamaya çalışmalıdır. Zorbalığın nerede ve nasıl ortaya çıktığını öğrenmek, ailelerin yapması gerekenler arasındadır. Bu nedenle aileler, çocuklarını takip etmelidir. Öğretmenler ise, pandemi sürecinde sağlık sorunları ya da kayıp yaşamış olan çocukları daha dikkatle gözlemeli, olumlu rol model olmalı ve onları anlamaya çalışmalıdırlar. Öğretmenlerin, velilerle iletişimlerini güçlendirmeleri de bu dönemin sağlıklı yönetilmesi açısından oldukça önemlidir.”