‘AKP’nin yaptığı silahsız iç savaştır!’

Özdemir İnce, yakın tarihimize ve günümüze ilişkin toplumsal, sosyal, siyasi alanlarda bütünlenen ve 23 Nisan 2012 - 2 Haziran 2014 tarihleri arasında Aydınlık’ta yayınlanan yazılarından oluşan Türk Aydınlanması ve Laiklik (Sia Kitap) isimli kitabının ilk bölümünde; Tanzimat’tan Birinci Meşrutiyet’e, İttihat Terakki’den Cumhuriyet’in ilanına ve Cumhuriyet Devrimleri’ne kadar aydınlanma mücadelesinin siyasi ve ideolojik temellerini inceliyor. İkinci bölümde ise aydınlanmanın temeli olarak laikliğe ve özellikle AKP döneminde Türk siyasetinin laiklik karşıtı faaliyetlerine ışık tutuyor. Laik Cumhuriyet’i İslamileştirme ve Cumhuriyet’i parçalamak fesadını ortaya koyuyor.

Gamze Akdemir

19. yüzyıl aydınları, aydın-siyasetçi paşalarının “Memleket nasıl kurtulur?” sorusuna kendi meşreplerine göre buldukları ama hiçbiri derde deva olamamış Osmanlıcılık, Panislamizm, Pantürkizm, Turancılık yanıtları... Tanımlarına aynı ve farklı dinamiklerin dahil olduğu millet ve halkın farkı... Siyasal İslam-liberal ittifakı dünyada çökerken Türkiye’deki durum...

Lozan Konferansına giden süreç... AKP ve iç savaşı! Cahit Kayra’nın Sevr Dosyası kitabında ortaya koyduğu gerçekler... Birinci ve İkinci Meşrutiyetler’in izlediği, başlattığı sürecin laik Cumhuriyet’e ulaştığı Tanzimat Fermanı... Tanzimat aydını ile günümüz aydını arasındaki farklar...

Cumhuriyet karşıtları, İslamcılar, İkinci Cumhuriyetçiler ve bunların sözcüleri sözde tarihçilerin; Türk milliyetçiliği, İttihat Terakki ve Arap milliyetçiliğinin peşinden sürünen süründüren dinciler gibi başlıklar başta çarpıttıkları gerçekler...

Abdülhamit’in ve manevi mirasçılarının tarih korkusu... Daima karşıdevrimin hedefi olmuş; Cumhuriyetin kurucu durakları olan Siyasi Devrimler, Toplumsal Devrimler ve Hukuk Devrimi başlıklarında gruplanan 15 yasanın durumu...

“Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra Cumhuriyet’in en önemli sivil yapı ustasıdır; en önemli kuramcısıdır, en büyük hukukçusudur” dediği Mahmut Esat Bozkurt’un Türk tanımı... Şükrü Saracoğlu’nun Türklük ve Türkçülük kavrayışı... Varlık Vergisi konusuna Şükrü Saracoğlu ve Cahit Kayra özelinde getirdiği açılım...

Muhalefet nasıl yapılmaz? Cumhuriyet için açık bir tehdit oluşturduğuna ilişkin 1980’den bu yana yüzü aşkın yazı yazdığı; açık ve gizli misyonları ile “‘okul’dan ‘örgüt’e dönüşmüş” olduğunu vurguladığı imam-hatipler...

İslamcıların laiklikle ve CHP’nin Tek Parti Dönemi’yle ilgili şehir efsaneleri... “Laiklik, İslam ülkelerinde çok daha katı olmak zorundadır” vargısı... Yaşar Nuri Öztürk... Diyanet’in laik Cumhuriyet’le kör dövüşünün günümüzdeki durumu...

Özdemir İnce, tüm bu bağlamlarda yakın tarihimize ve günümüze ilişkin toplumsal, sosyal, siyasi alanlarda bütünlenen ve 23 Nisan 2012 - 2 Haziran 2014 tarihleri arasında Aydınlık’ta yayınlanan yazılarından oluşan Türk Aydınlanması ve Laiklik (Sia Kitap) isimli kitabının ilk bölümünde; Tanzimat’tan Birinci Meşrutiyet’e, İttihat Terakki’den Cumhuriyet’in ilanına ve Cumhuriyet Devrimleri’ne kadar aydınlanma mücadelesinin siyasi ve ideolojik temellerini inceliyor.

İkinci bölümde ise aydınlanmanın temeli olarak laikliğe ve özellikle AKP döneminde Türk siyasetinin laiklik karşıtı faaliyetlerine ışık tutuyor. Laik Cumhuriyet’i İslamileştirme ve Cumhuriyet’i parçalamak fesadını ortaya koyuyor.

Fotoğraflar: LÜTFİ ÖZGÜNAYDIN

‘DÜŞÜNCE YAZILARINDAN KORKULUYOR’

- Gazete yazılarınızdan oluşan kitabınızda bu yazılarınız hangi tarih aralıklarında yayınlandığını sorarak başlayalım söyleşimize?

Kitapta 23 Nisan 2012 - 2 Haziran 2014 tarihleri arasında Aydınlık’ta yayınlanan yazılar yer alıyor. Bu fırsattan yararlanarak bir derdimi açmak istiyorum: Şairliğimle ilgi bir doktora tezi yazıldı, Dr. Soner Akpınar yazdı. Celal Soycan ve Metin Cengiz inceleme kitapları yazdılar. Ama bunların dışında dişe dokunur bir eleştiri yazısı yok. Oysa her biri 500-600 sayfalık 4 cilt olarak Tekin Yayınevi tarafından yayınlanacak 70 yıllık bir “yapıt” söz konusu.

Dört kuramsal (poetika) kitabım üzerine tek yazı yayınlanmadı. Gazetelerde yayınlanan makalelerin toplandığı kitaplar hakkında tek yazı yazılmadı. Düşünce yazılarından korkuluyor ülkemizde. Yazmak için belki de ölmemi bekliyorlar.

Çeviri yapmayı, programım tamamlanınca, yıllar önce bırakmıştım. Şiir yazmayı da 2019 yılında, Gençler İçin 50 Turfanda Miir’in yayınlanmasıyla bıraktım. Bu söyleşi ile kitaplarım hakkında söyleşi faslını da bırakıyorum. Yeter artık!

‘TÜRKLÜK BİLİNCİ CUMHURİYET’TEN SONRA OLUŞTU’

- Çeşitli yazılarınızda incelediğiniz, Yusuf Akçura’nın 1904 tarihli 32 sayfalık makalesinde irdelediği üç temel yöntem; Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük çerçevesinde “Üç Tarz-ı Siyaset”in önemini nasıl yorumluyorsunuz?

Üç Tarz-ı Siyaset 1904 yılında MIssır’da yayınlandığı zaman önemli bir kitaptı. Günümüzde de tarihsel bir önemi var. Çok uluslu, çok dinli ve kültürlü bir imparatorlukta bir Osmanlı kimliği yaratmak mümkün değildi. Azınlıklardan birine mensup bir milletvekili “Osmanlı Bankası ne kadar Osmanlı ise ben de o kadar Osmanlıyım” demişti Meclis-i Mebusan’da ve haklıydı adam.

İmparatorluğun Avrupa yakasında nüfusun ezici çoğunluğu Hıristiyandı. Anadolu dışında kalan coğrafyada ise Arap milliyetçilikleri uyanmıştı. İslamcılık da mümkün değildi. Abdülhamid tarafından desteklenen panislamizim ise bir hayaldi.

Türkçülük’e gelince Anadolu’nun cahil Türkleri kendilerini Türk saymıyordu. Halkta Türklük bilinci Cumhuriyet’ten sonra oluştu. Çok etnisiteli, çok dinli bir imparatorlukta ırka dayalı bir Türk ulusu yaratmak da simyacılıktan da öte bir şeydi.

Sonuç olarak olumsuz olsa bile devlet ve toplum biçimleri düşünüldü, konuşuldu. Bu da az değil. Cevabı ne olursa olsun, “Biz kimiz?” sorusu son derece önemlidir.

‘ÖNCE DİN İLE DÜNYANIN PARSELLERİNİ AYIRACAKSIN’

- Ziya Gökalp’in 1929 yılında kitaplaşan üçlü sorgulaması; Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak ne yönde bir ivme olarak nitelenmiştir?

Ziya Gökalp’in Türkçülüğün Esasları’nı lise birde okumuş bir şey anlamamıştım. Bugün, sorunuzdaki üç “…leşmek”ten sadece muasırlaşmak (çağdaşlaşmak) önemlidir. Hedef Avrupa’nın uygarlık düzeyine erişmektir. Batı’nın tekniğini alıp kültürüne sırtını dönmek mümkün olmadığı gibi aynı zamanda bol çıkmazlı bir çelişkidir. Çünkü uygarlık, tanesini kemirip koçanını fırlatıp atacağınız bir mısır değildir.

“Muasırlaşmak” bilimin ve aklın yöntemini ve erişim alanlarını kabul etmektir. İslam dünyasının büyük trajedisi buradadır: Hem akla ve bilime muhalefet edip bu ikiliyi İslam’ın doğmalarıyla çarpıştıracaksınız; hem Kuran’da, bilimsel çalışmaların ürünlerini onaylayacak ayetler arayıp bulacaksınız (!) …

Bunun mümkün olmadığına günümüz İslam dünyasındaki “vaziyetin durumu” tanıklık ediyor. Önce dinin egemenlik alanı ile dünyanın egemenlik alanındaki sınırı çizerek parselleri ayıracaksın!

‘YAŞARSAM TÜRKİYE’DE YAŞARIM!’

- 19. yüzyıl aydınları, aydın-siyasetçi paşaları “Memleket nasıl kurtulur?” sorusuna kendi meşreplerine göre Osmanlıcılık, Panislamcılık, Pantürkizmle (Turancılık) yanıt buldular ama hiçbiri derde deva olamadı. Çünkü...

Çünkü düşünceleriyle ütopyaları örtüşmüyordu. Nasıl kurtulunacağı, Sevr Anlaşması’ndan sonra, Anadolu’nun işgalinden sonra vatan gerçeklerinin zorlamasıyla ortaya çıktı.

- Tarihte yaşamak istemediğiniz bir dönem var mı?

İstememekle olmaz. İstemediğiniz şeyle, şeylerle mücadele edeceksiniz. İstediğiniz hale getireceksiniz onu. Elmayı yemek için ister soyun, ister soymayın. Bana başka ülkelerde güvenlik içinde yaşamam önerildi. Elbette resmen değil. Dostlar arasında. Yaşarsam Türkiye’de yaşarım, onu kimseye bırakmam.

‘MİLLETİN VATANI YOKTUR, HALKIN VARDIR!’

- Tanımlarına aynı ve farklı dinamiklerin dahil olduğu millet ve halkın farkı nedir sizce?

Millet, ümmete benzer, vatanı yoktur. Halkın vatanı vardır. Vatanı olan halka ulus denir. Belli bir vatan toprağında yaşayan halka vatandaş denir. Ulus devletler belli bir vatan toprağı üzerinde kurulur. Vatana hasret duyulur. Bir bakıma doğduğun toprak parçasıdır vatan.

- Türk, Türklük ve Anadolu emsal özdeşleşmesine ilişkin vargılarınız nelerdir?

Greklerin Anadolu dedikleri, Haçlı Seferleri’nden bu yana Türkiye olarak tanımlanan topraklarda yerleşik Türkiye Cumhuriyeti’nin kimlik ve pasaportuna sahip insanların yurdudur burası. Bu kimlik ve pasaporta sahip insanlara da, soy ve dinine bakılmaksızın, “Türk” denir. Türklük bir ırk değildir. TC’nin pasaport ve kimliğine sahip olmaktır.

‘AKP’NİN YAPTIĞI SİLAHSIZ İÇ SAVAŞ’

- Lozan Konferansına giden süreci ve konferansı ayrıntılarıyla irdeliyorsunuz kitabınızda. Ayrıca Lozan Konferansı öncesini Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa, Kâzım Karabekir ve Rauf Orbay’ın gözünden nasıl aktarıyorsunuz?

Evet! Lozan öncesinde Mustafa Kemal Paşa ile İsmet Paşa Cumhuriyet’i hedefliyordu. Öteki iki paşanın böyle bir hedefi yoktu. Dahası karşıydılar. Ama daha sonra, uyum sağlamasalar da kabul ettiler.

- AKP’nin yaptığına iç savaş denebilir mi?

Silahsız iç savaş elbette.

‘ÇAĞINA GÖRE GİYİNMEK DE BÜYÜK DEVRİMDİR!’

- Tanzimat aydını ile günümüz aydını arasındaki farka getirdiğiniz yorum?

İkisi de çağının çağdaşı olmayı hedefliyordu. Tanzimat münevverine saygı duymak gerekir. Çağına göre giyinmek de büyük devrimdir.

- Abdülhamit’in ve manevi mirasçılarının tarih korkusunu ve mirasçılarının çarpıttıkları kavramları nasıl çürütüyorsunuz? Ve Osmanlı neden kendi tarihinden habersizdi?

Çünkü 19. yüzyıla kadar medresede öğrenim Arapça idi. Tarih, coğrafya, fen bilimleri öğretilmiyordu. Sadece Kuran ezberletiliyor, hurafe ve irtica öğretiliyordu.

‘AKP VE ERDOĞAN’IN İŞİNE SON VERİLECEK!’

- Tarihimizde her türlü siyaset tarzında sorun gelip dine ve şeriata dayanıyor evet. Bu çıkmazdan laik Cumhuriyet sayesinde kurtulundu. Recep Tayyip Erdoğan’ın siyaset tarzının elifbasının laikliği soğurması olanaklı görünmüyor. Öyleyse?..

Öyleyse: AKP ve R.T. Erdoğan’ın işine son verilecek. Bu türden kazalar tarihte bir kez olur.

- Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Dr. Mahmut Esat Bozkurt, Dr. Reşit Galip, Hasan Âli Yücel, Şükrü Saracoğlu, Cahit Kayra gibi kahramanları olduğu kadar aymazları, hainleri de bol bir kitap desem haksızlık etmemiş olurum sanırım?

Kahramanın olduğu yerde her zaman hain de vardır.

‘DURUM ZOR AMA UMUTSUZ DEĞİL’

- Cumhuriyetin kurucu durakları olan Siyasi Devrimler, Toplumsal Devrimler ve Hukuk Devrimi başlıklarında gruplanan 15 yasadan bugün yerinde yeller estirilenleri sıralarsanız sizce hangileri başa güreşir?

Durum zor ama umutsuz değil! Anayasa ve Devrim yasaları yerinde duruyor. Cumhuriyetçi hükümet kurulunca şoför de değişmiş olur. Çağdaş şoför kontağı çevirir ve marşa basar.

‘ENGİN ARDIÇ’IN SALDIRISI’

- Dosdoğru soralım; kitapta üzerine yazdığınız bir dizi yazınızı bileştirdiğiniz Mahmut Esat Bozkurt’un Türk tanımı nedir?

Siz, dedikleri gibi, M.E. Bozkurt’un gerçekten ırkçı/faşist olup olmadığını soruyorsunuz bana. M.E. Bozkurt ırkçı falan değildir. Dr. Reşit Galip gibi, Şükrü Saracoğlu gibi sol ulusalcı tutumlarıyla geleneksel mürteci tayfasının düşmanlığına hedef olmuş bir devrimcidir. Onlar Cumhuriyet’e “Halk Cumhuriyeti” derler.

Atatürk’e doğrudan çatamayanlar bu değerli insanlara saldırmışlardır. Bunlardan birini Türk Aydınlanması ve Laiklik’te teşhir ettim. Bu kimse Sabah gazetesi yazarı Engin Ardıç oluyor. (Kitabın ikinci baskısında adı dipnotu olarak verilecek.)

Kitabın 137.sayfasında söyle bir cümle vardır: [“Ariler medeniyet kurucularıdır. İdealistlik o kuvvettir ki, Arilerin üstünlüğünü gösterir. Yahudi, Ariliğin en belirli zıddıdır. Yahudiler göçebe değil asalaktır.” Kavgam adlı kitabında Adolf Hitler mi söylüyor? Hayır efendim, Atatürk İhtilali adlı kitabında Mahmut Esat Bozkurt söylüyor.]

Dur hele: Bunları Sabah gazetesi yazıcısı Engin Ardıç, 20.2.2010 tarihli ve “Bozkurtların Bilmemnesi” başlıklı yazısında yazıyor. Alıntıladığı cümle Hitler’in Kavgam adlı kitabından alıntı.

M.E. Bozkurt “Atatürk İhtilali I, II” (Kaynak Yayınları, 2003) adlı kitabının 50. sayfasında Hitlerciliği tanımlarken Kavgam’dan bu alıntıyı yapıyor. “Ariler medeniyet kurucularıdır. İdealistlik, o kuvvettir ki, Arilerin üstünlüğünü gösterir. Yahudi, Ariliğin en bariz zıddıdır. Yahudiler, göçebe değil sığıntıdır. Irkın muhafazası mevcudiyetinin gayesidir. Köylülük ırkın ambarı, muhafazasıdır.” (Hitler, Kavgam, III.Bölüm. Irk, Toprak ve Kan).

Kendisi az buçuk tahsil gördüğü, milletin Kavgam ve Anadolu İhtilali’ni okumadığını (kendisi de baştan sona okumamıştır) düşündüğü için asparagas yapmaktadır. Kafası bu türden yalanlarla dolu. Bir gün, birinin çıkıp yaptığı haydutluğu yakalayacağını düşünmemiştir. Devrimlere ve devrimcilere çamur atarak, CHP karşısında kabadayılık yaparak para kazanır.

Ayrıca, Dr. Abdullah Cevdet’in, Türk ırkını ıslah etmek için Avrupa’dan damızlık erkek getirtmeyi düşündüğü iftirasına, Cumhuriyet düşmanı mürtecilerin çıkardığı yalana dayanarak yazı yazacak kadar da meslek ahlâkından yoksundur!