AKP'den 'Kemal Kılıçdaroğlu' polemiğine yanıt: Kimsenin tutuklanmasından yana olmayız

AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal, Enis Berberoğlu polemiğinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik "tutuklama" tartışmalarına ilişkin olarak açıklamalarda bulundu.

cumhuriyet.com.tr


Ünal'ın yazılı açıklaması şu şekilde;

Sayın Genel Başkanımızın Cumhurbaşkanımızın kamuoyunda uzunca bir zamandır tartışılan bir konuyu kendine has siyasi üslubu ile dile getirmesinden sonra Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP'sinden haddini fazlasıyla aşan açıklamalar olmuştur. Hakaret, iftira, tehdit ve küfür içeren bu sözler son derece provokatif bir dil kullanılarak yapılmaktadır.

Siyaset, kamuoyunun sorularına cevap vermeyi gerektirir. Cevaplar yerine tehditler savuran Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP’si suçüstü yakalanmanın paniğini yaşamaktadır.

Öncelikle şunu bir kez daha belirtmek gerekir. MİT tırları ihaneti; Türkiye’yi teröre destek veren ülke olarak göstermek, Türkiye’ye uluslararası yaptırım uygulanmasını temin etmek, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve diğer yöneticilerini uluslararası mahkemelerde yargılatmayı hedefleyen büyük bir ihanettir.

Burada herkesin sorduğu sorular ve verdiği cevaplar vardır. FETÖ ve CHP tarafından yargılanmakla tehdit edilen ve yurt dışına kaçacak ithamıyla suçlanan Sayın Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımızın söyledikleri gayet açık ve nettir. Karanlık olan ve karanlıkta kalan noktaları aydınlatması gereken Sayın Cumhurbaşkanımız değil, Sayın Kılıçdaroğlu’dur.

Şimdi soruyoruz;

1) Sayın Kılıçdaroğlu; MİT tırları ihanet suçunda FETÖ’nün yargı, emniyet, asker ve medya içindeki unsurlarıyla aynı argümanları ve söylemi hala neden kullanmaktadır?

a) FETÖ de “Tırlar silah götürüyordu” diyor, Sayın Kılıçdaroğlu da aynısını söylüyor.
b) FETÖ de “Uluslararası mahkemelerde yargılanacaklar” diyor, Sayın Kılıçdaroğlu da aynısını söylüyor.
c) FETÖ de “Yurt dışına kaçacaklar, gelip yargılanacaklar” diyordu, Sayın Kılıçdaroğlu da aynısını söylüyordu.
d) FETÖ de “Türkiye güvenlik açısından riskli ülke” diyor, Sayın Kılıçdaroğlu da aynısını söylüyor.
e)FETÖ de “kontrollü darbe diyor”, Sayın Kılıçdaroğlu da aynısını söylüyor.

2) Sayın Kılıçdaroğlu “Bu görüntüleri ben de seyrettim” diyor. Görüntüleri size kim getirdi? Görüntüleri nerede, ne zaman, kimlerle izlediniz? Görüntüleri yalnız mı yoksa başkalarıyla mı izlediniz? İzlerken yanınızda kimler vardı?

3) Bu görüntüleri Can Dündar’a Enis Berberoğlu’nun verdiği mahkeme kararlarında var. Peki Berberoğlu bu görüntüleri nereden, ne zaman, nasıl temin etti?

4) Sayın Kılıçdaroğlu’nun 17 Mayıs 2015’te Zaman gazetesine yaptığı ziyaretle bu görüntüler arasında ilişki var mıdır?

5) Mustafa Akaydın’ın 15 temmuz işgal girişimine “evcilik, tiyatro” demesi ve Sayın Kılıçdaroğlu’nun kontrollü darbe demesi FETÖ ile aynı söylemi kullanmak anlamına gelmiyor mu?

6) Sayın Kılıçdaroğlu neden ısrarla ülkemizi uluslararası basın aracılığı ile güvenlik açısından riskli ülke olarak göstermeye hala devam ediyor?

7) Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’si siyasetin gereği olarak sandığı, seçimleri ve demokrasiyi adres göstermek yerine, neden ısrarla sokağı adres göstermektedir?

Bütün bu konuları cevaplaması gereken Sayın Kılıçdaroğlu’dur, Sayın Cumhurbaşkanımız değildir.

Hatırlanacaktır ki; Sayın Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin bir kaset kumpası ile göreve geldikleri süreçte neler yaptıkları kamuoyunun malumudur. Ayrıca 17-25 Aralık FETÖ Yargı Darbesi’nden sonra Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’si FETÖ’nün arkasında uluslararası güçlerin de olduğunu düşünerek “AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’dan ancak bu şekilde kurtuluruz” düşüncesiyle FETÖ’nün gemisine binmiştir.

Sayın Kılıçdaroğlu ve CHP’si; Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Hükümetini uluslararası arenada savaş suçlusu olarak gösterip Türkiye’yi DAEŞ’e yardım eden ülke olarak lanse eden her türlü FETÖ senaryosunun aktörü ve taşıyıcısı olmuştur. Bindikleri FETÖ Gemisi 15 Temmuz Gecesi batınca panikle feveran ederek gerçeği perdeleme gayreti içine girmişlerdir. Küfür ve hakaret yoluyla kendilerini temize çıkarma çabası içine girmişlerdir.

Diyoruz ki; paniklemeyin, sakin olun, hakaretle, küfürle, iftira ile bu sorumluluktan kurtulamazsınız. FETÖ’nün televizyonlarında yüksek özgüvenle onların size fısıldadığı sözleri tekrar ediyordunuz. "Türkiye savaş suçu işliyor" diyordunuz, “Recep Tayyip Erdoğan kaçacak ve Türkiye'ye getirip yargılayacağız” diyordunuz. Biz şimdi bütün bunlara ilişkin sadece sorular soruyoruz ve cevaplar bekliyoruz.

AKP’nin Türk siyasetindeki pozisyonu bellidir. AK Parti her türlü vesayet odağı ile mücadele ederek bugünlere gelmiştir. Sivil Toplum Örgütü görünümlü FETÖ yapılanmasının 2013’te maskesi düştükten sonra bu beladan ülkemizin kurtarılmasında milletimizle beraber en çetin mücadeleyi veren Liderimiz ve AK kadrolardır. İttifak edenlerse bir milletvekilinizin de ifade ettiği gibi sizlersiniz. Burada pozisyonunu sorgulaması gereken Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sidir.

Bizler haksız tutuklanmalar ve gözaltılarla mücadele ederek iktidar olmuş ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için sessiz devrimler gerçekleştirmiş bir siyasi hareket olarak, kimsenin haksız tutuklanması ya da gözaltına alınmasından yana olamayız.

Ancak, biz aziz milletimizin temsilcileri olarak, ülkemize karşı işlenen ihanetlerin de sonuna kadar takipçisi olacağımızın bilinmesini isteriz.

Biz DAEŞ'le, PKK terör örgütü ve onun uzantıları ile, DHKP-C terör örgütü ve onun savunucuları ile, FETÖ ve onun üyeleri ve kullanışlı sözcüleri ile, hasılı Türkiye düşmanı bütün şer odaklarıyla sonuna kadar siyasi mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu bizim milletimize verdiğimiz sözün bir gereğidir.

Sayın Genel Başkanımızın, Cumhurbaşkanımızın ifadelerinde kullandığı mücadele kararlılığı, bunlara ve bunların uzantılarına dönük ifadelerdir. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’sinin duyduğu rahatsızlığı ve panik halini aziz milletimizin takdirine bırakıyoruz