AKP kamikaze oldu
Türk siyasetinde Kürt, Kıbrıs, 2015'te Ermeni soykırımı sorununu çözmeyi üstlenecek muhalefet partileri yok. O zaman da bunun yükünü iktidardaki parti üstlenecek.
Leyla Tavşanoğlu/CumhuriyetDevletler Hukuku uzmanı Prof. Dr. Hasan Köni, küresel kalkışmaların Doğu ve Batı blokları arasındaki enerji savaşlarından kaynaklandığını söylüyor. Bugün küresel dünyada devletler hukuku değil, kaba kuvvet hukukunun geçerli olduğunu vurguluyor. Bu aşamada Türkiye’den Kürt, Ermeni, Kıbrıs sorunlarının çözümünün bekleneceğine işaret eden Köni, “Allah hükümete kuvvet versin. Şu anda kamikaze durumunda” diyor.
- Aylar sonra ABD Başkanı Obama’yla Başbakan Erdoğan arasında ilk kez bir telefon görüşmesi yapılması sizce ne anlama geliyor?
H. K. - Tahmin ediyorum dış politika açısından Kıbrıs, İsrail, çok az bile olsa Türkiye’deki durumdan da söz edilmiş olabilir, yani nedir durum gibilerden... Çünkü Obama da sıkışık durumda. Umulmadık derecede heyecanlı günler geçiyor.
- Heyecanlı derken neyi kast ediyorsunuz?
H. K. - Yani, siyaset biliminde yazılmayan, görülmesi mümkün olmayan, alışılmadık olaylar yaşanıyor. Kitapların da böyle olayları yazdıklarını tahmin etmiyorum. Bunlar belki yeni teknolojinin siyaset bilimine yansımasıdır.
- Bir de Obama sıkışık durumda dediniz. Neden?
H. K. - Çünkü birçok alanda, ABD ile Rusya ve Çin arasında soğuk savaşa yakın bir mücadele olduğunu görüyoruz. Bizim basın sadece bazı spot noktaları topluyor. Ama bu çatışma küresel düzeyde.
Mesela biz son günlerde kutuplardaki çekişmeleri izliyoruz. Çünkü bu iklim değişiklikleri nedeniyle kuzey yolu açıldı. Kuzey yolu açılınca Asya ülkelerinin Avrupa’ya Süveyş Kanalı’ndan geçme yolu kısaldı. Kuzey Buz Denizi üzerinden artık Avrupa’ya, Kanada’ya mal sevkedebiliyorlar. Orada da müthiş çekişmeler var.
ABD orada elçilik açtı. Orada bir Nordik Konsey var. Toplanma yeri İsveç ve Norveç. Demektir ki orada çekişmeler oluyor. Rusya, İsveç, Norveç, Kanada, Alaska nedeniyle ABD kıta sahanlığında 40 milyon metreküp doğalgaz ve milyonlarca varil petrol olduğu biliniyor. Ama esas miktar Rus kıta sahanlığında. ABD açık denizlere Kanada’yla birlikte deniz kuvvetlerini yığdı. Kanada’yla İsveç ve Norveç, Rusya’yla kutba bakan ülkeler arasında deniz hukuku davaları sürüyor.
İlginç olarak yakaladığımız bir husus var. 1925’te Kuzey İzlanda adalarının durumuyla ilgili bir anlaşma imzalandı. O zaman Çin bu anlaşmayı imzaladığı için o anlaşmaya dayanarak bugün Kuzey Kutbu’nda bulunuyor. Bugün Çin ve Asya ülkeleri bu kuzey geçidinden 2 milyon ton malı Avrupa’ya göndermişler.
- Yani, bundan Süveyş Kanalı yolunun giderek önem kaybetmeye mi başladığı anlaşılıyor? Acaba Ukrayna’daki isyanlar da bundan mı kaynaklanıyor?
H. K. - Giderek Kuzey yolu kullanıma açıldığı için yavaş yavaş çatışmalar da yukarıya kayıyor. Bu sefer Ukrayna meselesi ortaya çıktı. Zaten Ukrayna meselesini dört-beş yıldır kaşıyorlardı. Bir kere ABD beş milyar dolarlık yatırım yapmıştı.
Öte yandan 1991’den itibaren Rusya’nın Ukrayna’da bir üstün yapılanması var. Ukrayna, Beyaz Rusya (Belarus) ve Rusya Federasyonu birleşerek bir bütün oluşturmuştu. Zaten milyonlarca Rus Ukrayna’da, milyonlarca Ukraynalı da Rusya’da yaşıyor. Ukrayna’nın asıl Batı’ya oluşturduğu tehdit son günlerde Rusya Cumhurbaşkanı Putin’in Avrasya ekonomik bölgesi ilan etmesi. Güney’de de biliyorsunuz Şanghay İşbirliği Örgütü bulunuyor. Örgütün askeri bir tarafı da var.
- Zaten Şahghay İşbirliği Örgütü NATO’yu denetlemek üzere kurulmamış mıydı?
H. K. - Batı’ya karşı kuruldu ama bir yanıyla da ekonomik bir örgüt. Bunun da sebebi aslında şu: ABD’nin Dünya Ticaret Örgütü’nde (WTO) çok taraflı ekonomik ilişki anlaşmaları yürümediği için Avrupa’yla ekonomik serbest bölge anlaşması imzalamak üzere yürüttüğü görüşmeler var ki bunlar Türkiye için de korkutucu bir durum.
Bunun amacı da Asya’ya kayan dünya ekonomisinin yönünü biraz daha Batı’ya çevirmek. Anlaşıldığı kadarıyla ABD malları gümrük anlaşmasına tabi olan ülkelere girecek, Avrupa malları da ABD’ye gidecek. Türkiye’ye Gümrük Birliği Anlaşması nedeniyle ABD malları serbestçe girebilecek. Türkiye bu durumda ortada kalmış durumda. Ama ne hikmetse bu gelişmelerin yansıması henüz basınımızda yer almadı. Bu nedenle Ukrayna ekonomik açıdan da ABD için çok önemli.
Sovyetler Birliği çöktüğünde ABD’nin Rusya’ya verdiği sözler arasında Batı sistematiğini Rusya’nın etki bölgesine yakınlaştırmamak vardı. Ama bu sözler pek tutulmadı. Romanya’yla Bulgaristan NATO’ya, oradan da AB’ye girdi. Derken Gürcistan olayları patlak verdi. Ancak Rusya, ABD’nin kullandığı yeni devletler hukuku modelini kullanarak Gürcistan’daki olayları bastırdı. Rusya’nın enerji yolu Gürcistan üzerinden Avrupa’ya ulaşıyor. Bir başka önemli enerji hattı da Ukrayna’dan geçiyor.
- Bir anlamda kaba kuvvet hukuku mu?
H. K. - Evet. Dış görünüşte insancıl müdahale. Yani bir ülke kendi içindeki bir etnik gruba savaş hukukuna, insan haklarına aykırı davrandığında diğer devletlerin de yeni gelişen küresel insan hakları politiğinde müdahale hakkı doğuyor.
- O zaman Rusya’nın Ukrayna’ya da müdahale hakkı doğmuyor mu?
H. K. - Tabii ki yoruma bağlı. ABD Libya’ya oraya buraya dolaylı ya da dolaysız müdahale ederken Rusya’nın da bu hakkı doğuyor. Böylece bir teamül hukuku olmak üzere. Biz birtakım kılıflar altında devletler hukuku var sanıyorduk.
- Peki, gerçekte devletler hukuku yok mu?
H. K. - Var. Yumuşak hukuk dedikleri ticaret hukukunda, BM’nin uyarıcı nitelikteki kararlarında, uluslararası örgütlerin hava hukuku gibi düzenlemelerinde var. Ama devletlerin çıkarlarını, ulusal güvenliklerini ilgilendiren durumlarda yorumlanıyor ve hukuk yaratılıyor.
Bu nedenle yukarıdan aşağı bakarsanız kutuplarda çatışma var. Ortadoğu henüz ne olup bittiğinin farkında değil. Ukrayna’da bir Batı-Doğu ya da ABD Rusya ve arka bölgesi çatışması sürüyor. Güneye indiğinizde aynı çatışma Suriye’de. Hep de enerji alanlarıyla ilgili.
- Peki, durup dururken Kıbrıs’ta müzakerelerin yeniden başlatılmasının istenmesi de bu çatışmanın bir parçası mı?
H. K. - Çatışma Güney Kıbrıs tarafında İsrail’den başlayan, Güney Kıbrıs’ın münhasır ekonomik bölgesinden devam ederek Meis Adası’nın altına kadar gelen bir doğalgaz alanından çıkıyor. Suriye ve İran’da Rusya’yla başa çıkılamadığı için bu sefer Rusya’nın dışında Kıbrıs-İsrail ve Türkiye üzerinden geçen bir enerji hattına kayıyor.
Bir dönem Suriye üzerinden geçen Suudi ya da Katar hatlarının geçmesi düşünülüyordu. Ama bu olamadı. Bugün hattın Kıbrıs üzerinden geçmesi gerekiyor. O halde de Kıbrıs sorununun çözümü lazım. Türkiye’ye de, hat sizin üzerinizden geçecek, denerek olumlu boyutu gösteriliyor.
Afrika’ya bakıyorsunuz. Çin, Rusya, ABD, Fransa, İngiltere orada. Türkiye de Afrika’dayım diyor ama orada ancak perakende seviyesinde iş yapabiliyor. Ama büyük hammaddelere gelince esas Çin orada. Çin aynı zamanda Ortadoğu’da.
Bu sefer ABD, Çin’i, Güney Çin Denizi’nden, Myanmar’dan sıkıştırıyor. Filipinler’de birtakım olaylar oluyor. Zaten ABD donanması orada. ABD’nin Çin’i sıkıştırdığı bir bölge de korsanlar eliyle Somali ve Süveyş Kanalı. Çin bu nedenle bölgeyi tehlikeli gördüğü için petrol boru hatları için İran’a yaklaşıyor.
- Yani iki blok bugün kuzeyden başlayıp güneye uzanan bir hat üzerinde açıkça çatışıyorlar mı?
H. K. - Bu çatışma boyutlarında indirekt olarak kullanılacak aktörler çok önemli. Çünkü ABD 2008’de, Ortadoğu’da yaptığı müdahalelerden ekonomik krize girdi. Dolayısıyla Avrupa’yı da krize soktu.
2003’ten 2013’e kadar askeri gider olarak 6 trilyon 200 milyar dolar harcamışlar. Bu, aslında bütün Avrupa’yı kurtaracak bir para. Ama Ortadoğu’daki savaşlara harcanmış. Obama’nın yapabilseydi stratejisi bu bölgelerden geri çekilerek ABD içinde ekonomik kalkınmayı, ekonomik ilişkilerle yayılmayı sağlamaktı. Ama sağlık programı (medicare) bir türlü kabul edilmiyor.
Ama neo-con lobisini ortadan kaldıramadı. Onlara göre İran ve Suriye’nin ekarte edilmesi gerekiyordu. Buna karşılık Rusya’nın akıllı hareketi Obama’yı kurtardı.
Bir de işin nükleer silah boyutu var. İran’daki nükleer silahlar epeyce konuşuldu. Ama İran, gelin bakın dedi. Bir şey çıkmadı. Yine de ABD içindeki neo-cok lobi sistemi bundan rahatsız. İran ileride girişirse yüzde 3 yapan yüzde 50-90 da yapar endişesinde. O yüzden de Rusya’nın onlara göre bir yerde sıkışması lazımdı.
- Ukrayna’da mı?
H. K. - Evet. ABD’nin Avrupa ve Avrasya Bölgesi Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland, ünlü neo-con tarihçi Robert Kagan’ın karısı. Avrupa Ukrayna’yı daha fazla sıkıştırmak istemiyor. Çünkü Ukrayna’ya para vermesi lazım. Ukrayna tarafında eski Gestapo’dan kalan Alman istihbaratı işin içinde. Almanya orada daha fazla ileri gidilmesini istemiyor. Çünkü Rus enerji hatları Almanya’yı besliyor.
Bütün bunlar olurken Nuland’ın, madem Avrupa yapamıyor o zaman onları boş verin, demeye gelen sözleri dinlemeye takıldı. Dolayısıyla Obama bu neo-con lobisiyle başa çıkamadı. Başa çıkabilseydi Ortadoğu’da ne Arap Baharı olurdu ne bir şey. Arap Baharı yüzünden Ortadoğu istikrarsızlaşıp aşırı dinci gruplar kafayı kaldırdı.
- Yani neo-con’lar bu olacakları hesap edemediler mi?
H. K. - Sandılar ki demokrasi kültürü olmayan bu ülkelerde seçim olunca demokrasi gelecek. Böyle bir şey yok. Batı kitapları sadece Batı demokrasisini anlatıyor. Bunlar, o Ortadoğu kültürüne Batı tarzı kurumlarla bir demokrasi kültürü getirebileceklerini sandılar. Ama sonradan görüldü ki olmuyor.
Bize 1990’lı yıllarda, “Siz yanlış yaptınız. Yukarıdan aşağı demokrasi olur mu? Demokrasinin alttan, halkın kültürüyle gelmesi lazım” diyorlardı. Ama baktılar ki ortada aşırı dinci gruplar güçleniyor. O zaman anladılar Ortadoğu dünyasında bunun olamayacağını... Bu ABD’nin kaçıncı yanılgısı.
- Acaba bunca hataya rağmen Amerikalılar bu işi niye öğrenemiyorlar?
H. K. - Demokrasi diyorlar ama kendilerinde de tam demokrasi yok ki. Lobitokrasi (Prof. Köni’nin lobicilikten türettiği bir deyim) var.
Geçmişte ABD seçimlerinin sonuçlarını önceden tahmin edebilirdik. Ama bugün iş artık, kim daha çok para topluyora geldi. O zaman halkın iradesi nerede, lobilerin isteğine göre davranıp ABD’nin iflas etmesi nerede? O zaman hani demokrasi?
- Bütün bu “büyük oyun”da Türkiye’nin rolü nedir?
H. K. - Biliyorsunuz Türkiye’nin sırtını uzun süre sıvazladılar. Ortadoğu’nun kartalı, İslamın yıldızı, şu bu dediler. Türk siyaseti içinde Kürt sorununu çözmeyi üstlenecek muhalefet partileri yok. O zaman da bunun yükünü iktidardaki parti üstlenecek. Kıbrıs sorununun çözümü konusunda muhalefet partileri bir çözüm getirebilirler mi? O da olmadığına göre iktidara yüklenecekler.
2015’te Ermeni olaylarının 100. yılı. Bütün Avrupa, ABD buna hazırlanıyor. Eğer soykırım konusunda bir karar çıkarsa Avrupa’daki bütün federal yapılar Türkiye’yle ilişkileri kesecek. Bunun yükünü de iktidar partisi üstlenecek.
Acaba Ortadoğu’daki gelişmeler, otonom yapıların ortaya çıkmasının analizleri bizim Dışişleri Bakanlığı’nda yapıldı mı?
- Peki, AKP bütün bu baskıları kaldırabilecek mi?
H. K. - O zaman da feda eden siyasi parti olarak ortaya çıkacak. Onların tabiriyle söyleyeyim. Allah kuvvet versin. Şu anda kamikaze durumundalar.