'AKM'de buluşabilmeliyiz'

"AKM’nin en büyüğü derdi, kamuyla buluşamaması. Burada konu sadece mimarlık değil, binanın 365 gün kullanılabilir olması. AKM’nin içinde sergiler olmalı hatta içinde buluşulabilmeli, sadece önünde değil. Biz senelerce AKM’nin önünde buluştuk..."

Ceren Çıplak/Cumhuriyet

 

İKSV’nin girişimi ve 21 destekçinin katkılarıyla, 7 Haziran-23 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilecek Venedik Bienali 14. Uluslararası Mimarlık Sergisi’nde bu yıl ilk kez yer alacak Türkiye Pavyonu’nda küratör Murat Tabanlıoğlu ve proje koordinatörü Pelin Derviş’in sergi ekibiyle beraber hazırladığı “Hafıza Mekanları” başlıklı proje yer alacak.

Proje, İstanbul’da üç bölgeye odaklanıyor: Taksim-Salı Pazarı, Bâb-ı Ali ve Büyükderece Caddesi. Taksim bölgesinde, odak noktası, Murat Tabanlıoğlu’nun babası Hayati Tabanlıoğlu’nun mimarı olduğu Atatürk Kültür Merkezi (AKM) olacak.

Projeyi ve projenin odağındaki AKM’yi Murat Tabanlıoğlu ile konuştuk.

- Proje başlığınız, ‘Hafıza Mekanları’. Bienalde, Murat Tabanlıoğlu’nun belleğindeki İstanbul’u göreceğiz. Basın toplantısında anlattığınız kadarıyla bir Murat Tabanlıoğlu şov göreceğiz sanki...

Hayır Tabanlıoğlu şov olmayacak. Küratör benim, ama neticede İstanbul’u göreceğiz. Esasında, ne çıkacağını hem biliyoruz hem bilmiyoruz. Şu anda sanatçılar çalışmaya devam ediyorlar.

Bienal, bu yıl, “Mimarlar değil, mimarlık hakkında” ekseninde şekilleniyor. Daha önceki bienaller, mimarların kendi projelerini sergiledikleri bir yerdi. Bu yıl ise son 100 yıla odaklanılacak. Bienalde, 45 ülkenin pavyonu var. Mimarlık ön plana çıkacak. Yaklaşık 80-100 mimarın analizleri, duyguları her şeyi ortaya çıkacak diye düşünüyorum. Bunu belgelemenin çeşitli yollarından biri fotoğraf, video, ses vb. Biz ses faktörünü de katarak farklı bir sergi yapmayı düşünüyoruz.

İstanbul’da 50 sene yaşadım. Hafızamdaki mekanlar bu işin bir başlangıç noktası. Orhan Pamuk’un romanları hep kişisel başlar ve kişisel biter. Bienalde böyle olmasını istemedim. Çalışmamız, aslında çok kişisel başlıyor, ama sonra o mekanların hepimizin mekanları olduğunu görüyoruz. Taksim, AKM hepimizin... İstanbul’da 50 yıl içinde yaşanan dönüşümü gösterelim istedim. Bâb-ı Ali’de yeni binalar yok, ama işlev değişikliği var. Milliyet gazetesi şu anda hediyelik eşya dükkanı mesela... O bölgenin en büyük sorunu turistlere teslim edilmiş olması, artık orada kimse yaşamıyor. Bir bölgenin yaşayanı, seçmeni olmadığı zaman orayı koruyamazsınız.

- AKM, Gezi direnişi süreci boyunca, tüm sloganların cephesi oldu. Bienalde AKM’yi nasıl ele alacaksınız?

AKM sadece benim değil herkesin binası. Taksim’in ve AKM’nin bugünkü durumunu fotoğraflarla yansıtacağız.

- Öyleyse, polis karakoluna dönmüş hali olacak...

Evet. Bir de serginin devamı gibi olan bir kitap hazırlayağız. AKM’nin Gezi sürecindeki durumu kitapta yer alacak.

- AKM’nin akıbetinin belirsizliği hâlâ sürüyor. Peki bu belirsizlik ne zaman son bulur? Seçimlerden sonra olabilir mi mesela?

En son AKM’de inşaat durduruldu, biliyorsnuz. AKM’nin içine giremiyorum, giremiyoruz, sizle de konuşmuştuk, yazmıştınız. Sanırım seçimlerden sonra harekete geçilir. Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay AKM’nin açılması için çok uğraşmıştı. Bakan değişti. Şu anda ne düşünüyorlar bilmiyorum, bize bir haber gelmiyor.

Ben devletin yerinde olsam AKM’yi dört dörtlük işletirim. Özel sektörün olmayan, ama özel sektör gibi işletilen binaların örneği çok. AKM’nin en büyüğü derdi, kamuyla buluşamaması. Burada konu sadece mimarlık değil, binanın 365 gün kullanılabilir olması. Böyle önemli bir binanın şehirle barışık, birleşik olması lazım.

- Dünyaya baktığımız zaman mimarlık dünyasındaki yeni trendin “daha az mimarlık daha çok kamu” söylemi olduğunu görüyoruz. Kamu faydası artık daha çok öne çıkmaya başladı. Siz ne dersiniz?

Mimarlıktan daha çok şehir ön plana çıkıyor, şehrin bir parçası olabilen yapılar önemli. Böylece şehrin bir parçası oluyorsunuz. Ofis olarak bu yönde projelerimiz olacak.

AKM hep öyleydi, ancak işletme zihniyeti yanlıştı. Böyle bir bina nasıl kapatılabilir? AKM’nin içinde sergiler olmalı hatta içinde buluşulabilmeli, sadece önünde değil. Biz senelerce AKM’nin önünde buluştuk...  

- ‘Gezi’ süreci mizaha, sanata yeni bir dil kazandırdı diyebiliriz. Peki bu süreç mimarlığa yansıdı mı?

Artık herkes yeşile ve parka karşı daha dikkatli. Bir bina yapmadan önce bu yönde sorgulama yapılmasına katkı sağladı, otokontrol sağladı. Devletle ya da özel şirketle iş yaptığınızda artık herkes daha farklı bakıyor, daha dikkatli, kamu faydası öne çıktı.
m2 yerine kaliteli mekan yapmanın çok daha önemli olduğu görülebilmeye başladı.