Aklı çalınan ülkemiz...
cumhuriyet.com.trEn kötüsü buydu; aklın çalınması... Akıllar da çalınınca ülkemizde konuk gibi olduk; “gibi”si mi kaldı; diyenler olacaktır. Doğru, “gibi”si demek gereksiz... Neredeyse her yerin adı yabancılaştı; yaygınlaştırılan yabancı dille eğitim dayatmasıyla eğitim kurumları yabancılaştı; kullandıkları dille yönetenler, yönetilenlere yabancılaşmak üzere... Kitle iletişim araçları bu yabancılaşma eylemine hız katıyorlar. Politikada, eğlence dünyasında, en acısı bilim ve sanat alanında tanınmış insanlar, kendi alanlarında doğru anlatma - doğru anlaşılma kaygısı taşımıyorlar; her söz ve eylemlerine bulunmaz Bursa kumaşı sunuyormuş gibi hava verseler bile, hiç de parlak bir “performans” sergilemiyorlar. Ağızlarını açtıkları an, ne kumaşı oldukları, hangi “tezgâh”larda nasıl dokundukları apaçık ortada. Eğitimi “ulusal değerleri evrensel bilgiyle, sanatla” harmanlamaktan uzaklaştırma eylemlerine “çağdaşlık” süsü verdiler. Sekiz yıllık eğitimi önleyemediler; ama çokları imam hatip okullarına takılmışken özel-resmi okulların çoğunda dinsel-ırksal öğeleri baskın kılan uygulamaları hızlandırdılar.
12 Eylül’le birlikte Türk İslam sentezi devletin “eğitim siyasası” olunca rahatça at oynattılar. Akıllar önce dinlenceye çıkarıldı; sonra oldukları yerde tutsak edildi. Tutsak akıllar, artık sarsak akıllar olmuş; “aydınım” diyen bir yığın aydınımsı yaratılmıştı. Aydınımsıların her biri başka telden çalarak Türk Devrimiyle hesaplaşanlara koltuk çıktılar. Dil düşüncenin yansıması değil mi; o da sarsaklaştı; aydınımsıların ağzında kararmaya, verimsizleşmeye başladı. İstenen de buydu.
Laik cumhuriyetin yöneticileri dualarla alanlara çıkarak; devletin araçlarını cami önlerine sıralayarak bireysel olan dinsel edimlerini kitleselleştirme çabalarını hızlandırdılar. Aş, iş derdiyle günü kurtarmaya itilen halk, yöneticisinin kullandığı dilden etkilenerek yoksulluğunun, eğitimsiz bırakılmasının; doğal yıkımların, her şeyin Tanrıdan geldiğine inandı; “Bunca uğursuzluk hep bana da her türlü varsıllık neden sana” diye soramaz oldu.
Soramazdı; aklını ilk çaldıran halktı. Koca bir mahalle bir araya gelse, bir gemicik etmeyecek öteberi, bir torba kömür için komşu hukukunu bile çiğnerken yöneticinin ağzına bakmaya koşullanmıştı; çünkü hukukun üstünlüğü, yerini “ilahi adalet”e bırakmaya başlamıştı.
Devletin birçok kurumunda, özellikle eğitim, sağlık ve yargıda yaşanan olumsuzluklar aydınımsılar ağzıyla “gelişme, değişim, demokratikleşme, açılım...” gibi kulağa hoş gelen kavramlarla dillendirilmekte; arkası kazınınca da Türk (Atatürk) Devrimiyle hesaplaşma oyunları açıkça görülmektedir. Bunları yıllardır yazıyoruz; geç kalmış sayılmayız; zararın neresinden dönülürse kârdır; sorunların çözümünde ortak akılla eyleme geçmenin tam zamanıdır.
Bir; ulusal birlik için ortak (resmi) dille eğitim zorunludur çünkü ortak dil dışındakiler yurdun salt bir bölgesinde değil, her köşesinde konuşulmaktadır. Bu nedenle kitle örgütleri ve iletişim araçları oluşturularak; ulusal sınırlar içindeki bütün diller bilimsel araştırmalara, sanatsal etkinliklere açılmalı, bilim ve sanat üretenler arasındaki iletişim pekiştirilmelidir.
İki; abeceye harf ekleme önerisi, bir tür tuzaktır; Türkçeye de öteki dillere de zarar verir; her dilin abecesi, o dilin ses yapısına göre belirlenir; bilimsel gözle bakarsak iki üç harfle diller birbirine yaklaştırılamaz; tersine ses yapıları bozulur.
Üç; yabancı dille eğitim ivedilikle kaldırılmalı, yabancı dil eğitimi yeğlenmelidir.
Dört; okulöncesi eğitime hemen her yerde başlanmalı; her bölgede kadınların eğitimine hız ve öncelik verilmelidir.
Beş; halkı inancı ve kökenine göre ayırarak emperyalistin elini güçlendiren girişimlerden vazgeçilmeli, ortak çıkarlar, ortak gelecek ve herkesin yaşama hakkı için yurttaşlık bağını güçlendirecek, sınıf ayrılıklarını yok edecek, yoksulluğu ve eğitimsizliği önleyecek, ağalık ve partizanlığa son verecek bir düzen kurmak için yurtsever aydınlarca baskı öbekleri oluşturulmadır.
Artık görelim; emperyalistle işbirlikçileri ne beni seviyor, ne Rojda’yı, ne Madam Marika’yı...
Biz kadınlar katil, hırsız, ikiyüzlü aydınımsı anaları olmamak için; Sevgimizi, Rojdamızı, Marikamızı özgür bir ülkenin özgür ve korkusuz yurttaşları kılmak için çalınan aklımızı, akıl hırsızının elinden, cebinden söke söke almalıyız!