Akan Kanı Sorgulamak
cumhuriyet.com.trKim emperyalizmden yanaysa ona karşı çıkalım. Halkların, onları birbirine kırdırarak kendi yolunu açan emperyalizme karşı omuz omuz vererek sorunlarını çözebileceklerine güvenelim.
Türkiye yeni bir şovenizm dalgasına teslim mi olacak, yoksa Ortadoğu’nun daha büyük fotoğrafına bakıp siyasi iktidarın insan aklıyla kedi fare gibi oynamasına bir son verilebilecek mi?
Akan kanların acısını unutmak mümkün değil elbette. Ama dünyaya kana boyanmış camların ardından bakarak oyunu bozmak mümkün olabilir mi?
O halde biraz dikkat. Asıl belirleyici faktörleri yakalamak için biraz çaba...
AKP’nin aklı
Türkiye’de “Kürt sorunu” bağlamındaki çatışmaların yeni bir ivme kazanmasının ardındaki nedenin AKP’nin Suriye politikası olduğunu görmek hiç zor değil. Peki Suriye’nin Kürt bölgesinde ortaya çıkan fiili özerkliğe Ankara’da veryansın edilirken PKK’nin buna nasıl bir tepki vereceğini öngörmek çok mu zordu?
AKP’nin, baraj kapağını açtığı bin yılların gericilik birikimi akla saldırıyor. Ama bu durumu ülke yönetiminde artık beyne yer kalmadığı biçiminde değerlendiremeyiz. İktidar pekala Suriye politikasının ürünü olarak içeride de kanın şiddetleneceğini biliyordu.
Aynı, İran Genelkurmay Başkanı’nın geçen hafta yaptığı açıklamanın da sürpriz olmadığı gibi. Zira İran’ın Ankara Büyükelçisi, bundan neredeyse bir ay önce, Suriye’ye yönelik bir dış müdahaleyi İran’a yapılmış sayacakları anlamına gelen bir açıklama yayımlamıştı. Üstelik o açıklamaya Lübnan’dan Hizbullah “İncirlik’i vururuz” sertliğinde eşlik etmişti.
Şam’da üst düzey yöneticilerin bir araya geldikleri toplantıda bomba patladığında AKP’li yetkili ağızlar “hak ettiniz, oh olsun” demediler mi? Şimdi kendi kendine düştüğüne inanmamız istenen Türk jeti üstünden savaş çığırtkanlığı yükseltilmedi mi?
Dahası, AKP yandaşı uzmanlar henüz ortada fol yok yumurta yokken Baas ile PKK arasında ittifakı ilan etmişlerdi bile! Bugün söz konusu ilişki belirsizliklerle dolu olmaya devam ediyor; “uzmanlar” aylar önce, Esad’a ülkenin kuzeyini PKK’ye teslim ettirmişlerdi...
Burada bir kurgu var. Bana sorarsanız, AKP bugünkü durumu bir dış politika enstrümanı olarak değerlendiriyor. Bu yaklaşımın bütününün akılcı olmaması ise başka konu.
Emperyalizm olmadan asla
Ne kastediyorum?
Maksat Suriye’deki, emperyalizmin 2012 tasarımlarıyla uyumlu olamayacağı bilinen Baas iktidarını devirmek. Bu, kahrolası emperyalist-kapitalist “uygarlığın” ortak maksadı.
Ek olarak AKP, diğer Arap ülkelerinde yapamadığını burada yapmayı ve Suriye’yi Osmanlı uyanışının örnek vakası haline getirmek istiyor.
Ama kazın ayağı plandaki gibi değil! Suriye’de ne toplum bir aşiret toplumu ne de devlet çadır devleti. Bir yılı aşkın zamandır AKP’nin bütün diplomatik, askeri, lojistik ve kontrgerilla olanaklarını devreye sokmasına karşın hedefe ulaşamadığını görüyoruz.
Peki nedir bu ısrarın nedeni? Davutoğlu’nun takıntısı mı mesela?
Dışişleri Bakanımız takıntılı olabilir, ama iş o kadar basit değil. Türkiye Suriye’nin emperyalizme tam boy teslim edilmesinde kritik rolü oynayamaz ise, AKP’nin bütün stratejik iddiaları risk altına girecek. Türkiye ekonomisi krizde batmamayı, besbelli yabancı sermaye girişine borçludur. Muhalefeti bugüne dek baskı altında tutma becerisinin kaynağı ABD desteğidir. Türkiye on yıldır alternatifsiz bir AKP gerçeği yaşıyorsa, bu ideolojik-psikolojik ortam gökten düşmemiş, rüzgârın önemli bir kısmı ABD tarafından üflenmiştir...
Açıkçası AKP aynı üfürmeleri yelkenine dolduramazsa çorap sökülmeye başlayacak.
Kan neye hizmet ediyor?
Suriye’ye yapılacak saldırıda Türkiye’nin misyon yüklenmesini sağlamak, kolay olmaz. Bizim ülkemizde “gavur Yunanlı”, “pis Arap” türünden sakil deyimlere rastlanır rastlanmasına. Ama örnek diye adları geçen bu halkların ve Türkiye’nin sıradan insanlarının birbirlerine nasıl bir sıcaklıkla sarıldıklarını da herkes bilir.
Kolay değildir, Çukurova ve Hatay’ın yerleşik Arap nüfusuyla Suriyeliler arasındaki hakiki kardeşliğin üstünden atlamak. Arapların Nusayrilik dediği bildiğimiz Aleviliktir işte ve bu bölgede dinci gericiliğe karşı kafayı dik tutan bir dayanışma çok değerlidir.
Türkiye toplumundan Suriye’de kan dökmeye insan taşımanın bir yolu ajanlaştırılmış gericilikten, El Kaide gibilerinden geçiyor. Bu kanalın fazla genişleyemeyeceği bellidir.
AKP o nedenle bu aralar Kürtlere karşı nefrete ihtiyaç duyuyor. Bu nefretten Baas’a karşı düşmanlık, Suriye’ye karşı savaş destekçiliği türetilmek isteniyor. Toplumun önemli bir çoğunluğunun “terör”ün durması için Suriye’nin vurulması gerektiğine inandırılması gerekiyor. Bana sorarsanız kan bu nedenle oluk oluk akıyor...
Nasıl başlamalı?
AKP hükümeti Suriye Kürtlerinin attığı adımı neredeyse savaş nedeni ilan edecek. Suriye’de fiili bir özerkliğe ulaşan Kürtlerin neden Irak’taki Amerikancı oportünist kardeşlerden, Barzani-Talabani ikilisinden daha az şeyi hak ettiklerini birinin açıklaması gerekmez mi?
Bunun açıklanabilmesi için Türkiye’de Kürt sorununun yine şiddetle dolması, ağır biçimde kanaması gerekiyor! Temmuz ortasında Diyarbakır’da BDP mitinginin gaz sıkılarak yasaklanması bundan başka neye yaradı?
Ortadoğu’nun emperyalist-kapitalist dengesi ve bu dengenin bir unsuru olarak AKP’nin politikasından çıkan sonuç, bu ara, Kürt sorununun ağırlaşmasından başka bir şey değil. Gelişmeleri bu çerçevede okursak, son soruyu soralım veya yazının en başına dönelim:
Yeni bir şovenizm dalgasına kapılmayı nasıl önleriz? İnsan aklıyla alay edilmesine nasıl engel oluruz?
Kürt sorununun Ortadoğu’nun bütününün içine yerleştiği açık seçik bir gerçek. O halde, gelin, bu konuya da Ortadoğu’nun asıl derdinden, birinci önceliğinden kalkarak yaklaşalım.
Kim emperyalizmden yanaysa ona karşı çıkalım. Halkların, onları birbirine kırdırarak kendi yolunu açan emperyalizme karşı omuz omuz vererek sorunlarını çözebileceklerine güvenelim.