Akademisyenlerin onurlu direnişi

Açlığa mahkûm edilmek istenen akademisyenler geçinebilmek için işçilik ve esnaflık yapmaya başladı. Aralarında zeytinyağı ve çiğköfte satan da var, inşaatta boya fırçası, alçı ıspatulası sallayan da. Akademisyenler Zafer Güzey ve Nuriye Gülmen, yaşadıkları süreci gazetemize anlattı.

Seyhan Avşar

Zafer Güzey

İnsan Hakları Ortak Platformu’nun (İHOP) verilerine göre, OHAL döneminde Yüksek Öğretim Kurumları’ndan toplamda 7 bin 323 kişi ihraç edildi. Bu sayının 5 bin 896’sı ise akademisyenlerden oluşuyor. Ülkenin en büyük sorunlarından biri sağlık sistemiyken, 1335 akademisyen tıp fakültesinden ihraç edildi. “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı Barış Bildirisi’ne imza atan 549 akademisyen işinden oldu. İşinden olmayanlar hakkında ise disiplin soruşturmaları başlatıldı. Çok sayıda akademisyen hakkında, “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla iddianame hazırlandı. Yaklaşık 700 akademisyen hakkında dava açıldı. Ceza verilen dosyaların birçoğu şu an istinaf mahkemesinde.
Açlığa mahkûm edilmek istenen akademisyenler, geçinebilmek için işçilik ve esnaflık yapmaya başladı. Aralarında zeytinyağı ve çiğköfte satan da var, inşaatta boya fırçası, alçı ıspatulası sallayan da. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Yaylı Çalgılar Yapımı bölümünde öğretim üyeliği yapan Zafer Güzey ve Selçuk Üniversitesi (SÜ) Karşılaştırmalı Edebiyat bölümünden ihraç edilen akademisyen Nuriye Gülmen yaşadıkları süreci gazetemize anlattı.

 

'BARIŞIN BEDELİNİ ÖDÜYORUZ'
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Yaylı Çalgılar Yapımı bölümünde öğretim üyeliği yapan Zafer Güzey, Türkiye’de yaylı çalgı yapan 10 profesyonelden biriydi. Barış Bildirisi’ni imzalayan isimler arasındaydı. Güzey, barış talep ettiği için 21 yıllık görevinden ihraç edildi. İhraç edilmesinin ardından kendisi gibi imzacı akademisyenlerle beraber, “Barışa Ezgiler” adlı müzik grubunu kurdu. Geçen yıl düzenlenen uluslararası bir yarışmada ise Güzey’in kendi yapımı olan viyola, “en güzel sesli ve en estetik” viyola olarak seçildi. Hayatını idame edebilmek için şu an haftanın 3 günü çalgı yapım atölyesinde yaylı çalgı restorasyonları yapan Güzey, aynı zamanda bir akademisyen arkadaşıyla beraber açtıkları geleneksel çiğköfte dükkânını işletiyor. Haftada 3 gün atölyesinde, 3 gün ise çiğköfte tezgâhının başında zaman geçiriyor.

“Barış talebinde bulunduğum için işten atılacağımı düşünmüyordum” diyen Güzey, bir akademisyen olarak fikirlerini ifade etme özgürlüğünü kullandığını söylüyor. Meslekten ihraç edildiği gün ise oğlu ile beraber olduğunu belirten Güzey, “Oğluma durumumla ilgili bir açıklama yaptım. Tabii ki karara üzüldüm. Ama ülkemde hiç kimsenin ölmesini istemedim. Dünyanın hiçbir ülkesinde barış istemek suç olamaz” diyor.

‘Barışın bedeli’
İhraç edildikten sonra Eğitim-Sen’in kendisine aylık 1000 TL maddi destek verdiğini aktaran Güzey, şunları söylüyor: “Bizim zengin olmak gibi bir derdimiz yok, olanla yetinmek bir meziyet. Kimseye boyun eğmeden onurumuzla yaşamaya devam ediyoruz. (Ağaç kökü kemirsinler demişlerdi bizim için) Hayat devam ediyor. Bu bir barış bedeli, biz de bu bedeli ödüyoruz. Yılmadan, dayanışma kültürüyle. Son sözüm, gün gelecek devran dönecek.”

 

'TAHMİN ETMEK GÜÇ DEĞİLDİ'
Türkiye, akademisyen Nuriye Gülmen’i, “İşimi geri istiyorum” yazılı pankartla başladığı Ankara’da bulunan Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı önünde yaptığı eylemle, 324 gün süren açlık grevi ve açlık grevindeyken gözaltına alınıp tutuklanmasıyla tanıdı. Hakkında dava açılan Gülmen, davanın 6. duruşmasında tahliye edildi. Gülmen, OHAL Komisyonu tarafından, “işe iade” başvurularının reddedilmesi sonrası ise açlık grevini sonlandırdı.

Kendisi hakkında verilen ihraç kararının sürpriz olmadığını belirten Gülmen, “Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde çalıştığım süreçte Gezi ayaklanması patlak verdi. Ali İsmail için, Berkin için sokağa çıktım. Bunları yaparken ihraç edileceğimi tahmin ediyor muydum? Tabii, darbeyi, OHAL’i, KHK’leri öngörmek o tarihlerde mümkün değildi. Ama Gezi, iktidarın krizini derinleştirdi ve bu da halka daha çok baskı olarak döndü. Soruşturmalar, sürgünler, işten atmalar artmıştı. Gezi’ye katılanlar cezalandırılıyordu. Dolayısıyla beklenmedik değildi. Kaldı ki, hak talep etmenin, adalet istemenin kanla bastırıldığı bir ülkede başınıza gelebilecekleri tahmin etmek güç değil” diyor.
Açığa alınmasının ardından ev eşyalarını bir depoya koyduğunu belirten Gülmen, sırtına taktığı çantasıyla, kendisi gibi haksızlığa uğramış, açığa alınmış, ihraç edilen ya da soruşturma geçiren akademisyenleri gezmeye başladığını söylüyor.

‘Markete gitmiyoruz’
Şu an geçimini nasıl sağladığını ise Gülmen şu sözlerle anlatıyor: “Sendikamız bin TL dayanışma aidatı veriyor. Onun dışında direnişin kendi bütçesi var. Direnişle dayanışmak isteyen insanlar maddi katkıda bulunuyorlar. Kimisi diyor ki, ben mücadele edemiyorum, bari sizin bir ihtiyacınızı karşılayayım, katkım olsun. Kimisi hem bizimle birlikte mücadele ediyor, hem ekmeğini, hem evini paylaşıyor. Biz artık eskisi gibi yaşamıyoruz. Tüketim alışkanlıklarımız değişti. Artık market alışverişi de yapmıyorum örneğin. Ama seyahat giderlerim fazla oluyor. Açlık grevinden sonra hem söyleşiler için, hem de diğer direnişlerle dayanışmak için sık sık seyahat etmeye başladım. Hemen hemen tek masrafım yol diyebilirim. Gerisi ekmeği paylaşmak. Onu da kimse esirgemiyor.”