Akademide ‘görülen lüzum üzerine’ dönemi

15 Temmuz darbe girişiminin ardından üniversitelerde ‘Bu suça ortak olmayacağız’ bildirisine imza atan yüzlerce akademisyenin KHK ile ihracının ardından, son dalga 9 Eylül Üniversitesi’nde yaşandı.

Ozan Çepni

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 1128 akademisyen hakkında yürüttüğü soruşturmayı, üzerinden bir buçuk yıl geçmesine karşın gerekçe gösteren 9 Eylül Üniversitesi yönetimi, 13 akademisyeni “görülen lüzum üzerine” süresiz açığa alma kararı verdi. Akademisyenlerden birinin isim benzerliği nedeniyle mağdur olduğu ve rektörlüğe başvuracağı öğrenilirken bir öğretim görevlisinin de emekli olduğu belirtildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan üniversitede hakkında soruşturma yürütülen akademisyenler hakkında bilgi talep eden 9 Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adnan Kasman, 21 Haziran’da gelen yazının ardından jet hızıyla karar verdi. Öğretim üyelerinin görevden uzaklaştırması ise skandal bir kararla 667 sayılı KHK’nin 4. maddesine dayandırıldı. Söz konusu KHK, “Kamu görevlilerine ilişkin tedbirler” kapsamında memurların kamudan ihracının önünü açan madde olması nedeniyle de dikkat çekti. Yaşananın idare hukuku açısından ciddi bir skandal olduğunu belirten akademisyenler, savcılığın gönderdiği yazıyı da talep etti. Akademisyenler üniversiteden uzaklaştırılmalarına ilişkin süreci Cumhuriyet’e anlattı:

Analar ağlamasın diye

Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Cem Terzi: Barış talep etmek bizim suçumuz. Bunu barış için ödediğimiz bir bedel olarak görüyorum. Anaların ağlamaması için herkes böyle bir bedeli öder. Benim pozisyonum da sadece buydu. ‘Analar ağlamasın’ diye de bu bedeli ödemeye hazırım. Bundan sonra da her zaman yaptığımız şeyleri yapmaya devam edeceğiz. Bir bilim insanı olarak hakikatin peşinden koşacağız. Hakikat ve barış talebidir ancak bizi huzurlu kılacak.

Biat etmedik, etmeyiz

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Erkin Başer: Rektörün de baskı altında olduğunu düşünüyoruz. Bu hükümet döneminde atandığı için kimi tavizler veriyor. Zor dönemde göreve geldi, iyi kötü idare edebilirdi. Maalesef tarihe en kötü rektörlerden biri olarak geçti. Halbuki ‘bu zor dönemi iyi yönetti’ bile denebilirdi, tam tersi oldu. Tarihe hiç beklemediği bir not düştü. Adına da yakışmadı. Üniversitede güçlü bir Eğitim Sen mücadelesi ve dayanışmamız var. Biz 9 Eylül’ü demokrasi ve akademik özgürlük bilinci yüksek üniversiteler liginde görüyorduk. Ancak akademi biat etmedi, etmeyecek.

Kimseye yedirmeyiz

İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayşen Uysal: Öncesinde ihraç edilen arkadaşlarımız da biz de açığa alınanlar olarak, bütün buralara gelmeyi tırnağımızla elde ettik. Gerçekten bu çalışarak ve ciddi başarıların altına imza atarak oldu. Öyle kolay kimseye yedirmeyiz. Bu nedenle zaten mücadele içindeydik ama asıl mücadele şimdi başlıyor. Hiç kimsenin bu kadar keyfiyete, koltukları için bizi pazarlık konusu yapmaya hakkı yok.

Trajikomik bir olay

Emekli olmasına karşın ihraç edilen eski Kamu Yönetimi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Yeşim Edis Şahin: Emekli öğretim üyesini açığa alma kararı, idare hukuku açısından tam bir trajikomik olay. Önümüzdeki dönem tek bir ders alıp ders verebilirdim onu engellemek istediler. Biz barış istedik, ‘çocuklar ölmesin’ dedik. Bizi bu nedenle atıyorlarsa o da bizim şerefimiz olsun. Sonuç olarak Türkiye’de üniversitelerin sonunu getirdiler ve üniversite kalmamıştır.