Aile içi şiddet çocuğu hasta ediyor

Aile içi şiddetin çocukların ruh sağlığını olumsuz etkilediğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Didem Öztop, "Çocukluğunda fiziksel şiddet gören erişkinlerde, ruhsal hastalıkların yanı sıra, kayp, karaciğer ve romatizmal hastalıklarla alerji ve psikiyatrik ilaç kullanımı daha sık karşımıza çıkmaktadır" diye konuştu.

cumhuriyet.com.tr

Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Didem Öztop, çocukluk döneminde fiziksel şiddet gören erişkinlerde, ruhsal rahatsızlıkların yanı sıra, kalp, karaciğer ve romatizmal hastalıklar ile alerji ve psikiyatrik ilaç kullanımıyla daha sık karşılaşıldığını söyledi. Yrd. Doç. Dr. Öztop, aile içi şiddetin, çocukların ruh sağlığını olumsuz etkilediğini kaydetti.

'Şiddetli karın ağrısı şikayetiyle geldi ama...'

Öztop, ''şiddetli karın ağrısı'' şikayetiyle cerrahi müdahalede bulunulan bir kız çocuğunun aslında aile içi şiddet nedeniyle depresyonda olduğunun belirlendiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti: ''12 yaşındaki bu kız çocuğu şiddetli karın ağrısı şikayetiyle uzun bir süre genel cerrahi servisinde yattı. Daha sonra cerrahi müdahale yapıldı, ama karın ağrısını açıklayacak bir şey bulunamadı. Ardından çocuk psikiyatrisine gönderildi. Değerlendirme sürecinde babanın alkol kullandığı ve anneye şiddet uyguladığı ortaya çıktı. Çocuk, bu şiddete şahit oluyor. Çocuğun, anne şiddet gördüğünde onu koruması, sakinleştirmesi, rahatlatması gerekiyordu. Depresyon tanısıyla anne ve kızı uzun süre takip edildi. Baba da başlangıçta gelmesine rağmen daha sonraki süreçte görüşmelere katılmadı. Bu vakayı yaklaşık 3 yıl takip ettik.''

Fiziksel şiddetin olduğu, çocuğun duygusal ihtiyaçlarının karşılanamadığı durumlarda da ''duygusal istismarın'' ortaya çıktığını dile getiren Öztop, ''Çocuğun üzüntüsü, sevinci, korkusu, endişesi yetişkinler tarafından fark edilemiyor. Evdeki mutsuzluk nedeniyle temel ihtiyaçları karşılanamıyor, okul durumu takip edilemiyor, fiziksel istismara ihmal ve duygusal istismar da eşlik etmiş oluyor'' dedi.
 

Fiziksel şiddetin etkileri

Yrd. Doç. Dr. Didem Öztop, çocukların da fiziksel şiddete, duygusal, bilişsel, davranışsal, toplumsal ve fiziksel tepkiler verdiğini belirtti. Öztop, fiziksel şiddetin, çocuklarda suçluluk duygusu ve ebeveyne karşı duygularda karışıklığa sebep olduğunu anlattı.

Şiddet gören çocuğun, sevgi ve nefreti aynı anda yaşadığını dile getiren Öztop şöyle devam etti:
''Bununla beraber terk edilmekten, duygularını ifade edememekten, en önemlisi de fiziksel olarak zarar görmekten, yaralanmaktan korkuyor. Bu tip duygular kızgınlık duymasına, evde olan bitenlerden utanmasına, kendisini çaresiz ve güçsüz hissetmesine, ardından da bir ruhsal bozukluk olan depresyonun eklenmesine neden oluyor. Kendi davranışları nedeniyle başkalarını suçlama, düşük benlik algısı, istediklerini ve ihtiyaçlarını belirtememe, başkalarına güvenememe ve bunun sonucunda derin ilişkiler geliştirememe ve sosyalleşememe, rollerle ilgili katı yargılara sahip olma ve cinsiyetçi bir bakış açısı geliştirme ortaya çıkmakta.''

'Somatik yakınma'

Öztop, hekim, öğretmen ve ailelerin en çok karşılaştıkları şeyin aşırı hırçın, isyankar, saldırgan ya da içine kapanık, pasif, okulda başarısız, okula gitmeyi reddeden ya da tam tersi başarı için aşırı gayret gösteren çocuklar olduğuna dikkati çekti. Didem Öztop, bu çocuklarda ''somatik yakınma'' olarak tarif edilen ağrı şikayetleri, parmak emme, altını ıslatma gibi davranış sorunları, intihar amaçlı olmayan, kendi vücuduna zarar verme vakalarının sık görüldüğünü anlattı.

Fiziksel şiddet gören çocuklarda, erişkin dönemde alkol ve madde kullanım oranının arttığına dikkati çeken Öztop, ''Bu çocuklarda ruhsal hastalıkların yanı sıra, kalp, karaciğer ve romatizmal hastalıklar ile alerji ve psikiyatrik ilaç kullanımı daha sık karşımıza çıkmaktadır. İntihar düşünceleri ve davranışları ile depresyon da daha sık görülmektedir'' dedi.
 

Şiddeti önleme yöntemleri

Fiziksel şiddeti önleme yöntemlerinin, ''toplumu bilgilendirme, risk gruplarını destekleme ve etkilenenlere müdahale ile olayın yenilenmesini önleme'' olduğunu vurgulayarak ''Ne yaparsa yapsın hiçbir çocuk dövülmeyi ya da istismar edilmeyi hak etmiyor'' diyen Öztop, şunları kaydetti: ''Çocuğun bu tür davranıştan öğreneceği tek şey, bunun bir sorun çözme yolu olduğudur. Peki ne yapabiliriz? Şiddete yol açan kişileri ya da olayları yok etmemiz, değiştirmemiz de mümkün değil. Aile içinde şiddeti önleyebiliriz, ama çocukların okulda, televizyonda, toplumda karşılaştığı şiddeti, anne babanın engellemesi çok zor. Bu nedenle çocuklara böyle durumlar karşısında göstereceği içsel ve dışsal tepkileri nasıl kontrol edeceğini ve nasıl yapıcı bir şekilde yöneteceğini öğretebiliriz.''

Saldırgan davranışların bazen çocuk için ''istediği şeyi elde etme aracı'' olduğunu vurgulayan Öztop ''Bunu çocuğa biz öğretebiliyoruz. Çocuk, kardeşine vurduğu zaman, kardeşine karşı çıktığı, saldırgan davranışlar sergilediğinde istekleri yapılıyorsa ödüllendirilmiş oluyor. Saldırgan davranışın istenmeyen bir davranış olduğunu hemen göstermek gerekiyor, ama tabii ki dayakla değil sakin davranmak ve anormal duygusal tepkiler vermemek, saldırgan davranışlarla istediğini elde edemeyeceğini göstermek gerekiyor'' dedi.

Çocuklara kendileri gibi düşünmeyenlerle kavga etmeme, farklılıkları kabul etme ve sorunları karşısındaki kişinin bakış açısından görmenin öğretilmesi gerektiğini ifade eden Öztop, ''Sorumluluk vermek, başarma duygusunu yaşatmak ve sosyal faaliyetler, çocuğu şiddetten uzak tutacak en önemli şeylerden bazılarıdır'' diye konuştu.