AİHM tazminatını yargıç ve savcılar ödeyecek
Adalet ve Maliye bakanlıkları TİKB davası hükümlüsü Yüksel Yiğitdoğan’a ‘işkence yasağı’ ve ‘adil yargılanma hakkı’ ihlali nedeniyle ödenen 50 bin TL’lik tazminatı hakim ve savcılardan tahsil etmek üzere harekete geçti.
Hilal KöseHSYK, Yiğitdoğan davasında görevli hakim ve savcılar hakkında inceleme izni verdi. Hazine zararına neden olan yargı üyelerinin tespiti için ise yeniden yargılanma talebi reddedilen Yiğitdoğan’dan yardım istendi. Yiğitdoğan, şikayetçi olarak ifade vermeye çağrıldı.
Yiğitdoğan (48), 25 Temmuz 1999’da gözaltına alındı. Emniyette, elektrik, askı, tazyikli su, çırılçıplak soyma, soğuk hava vericisinin önünde tutma, buza oturtma, testislerini sıkma işkencelerine, cinsel tacize maruz kaldı. Sağ kolu kırıldı, yüz felci geçirdi. Dosyasında doktor raporları da vardı. Ancak işkence iddiaları hiç araştırılmadı. Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki dosyası, 2006 yılında imha edildi. Arşiv üzerindeki kliniklerin pis su giderlerinin patladığı, arşivdeki defterlerinin sayfalarının elle tutulamayacak durumda olduğu ve yazıların okunamayacak halde olduğu belirtildi. İmha tutanağının altında, üç başhekim yardımcısı doktorun, arşiv memurunun, arşiv sorumlusunun ve iki idari personelin imzası bulunuyordu.
Ağır cezaya mahkum oldu
Yiğitdoğan’ın 21 kişiyle birlikte yargılandığı dava 2008 yılında sonuçlandı. Yiğitdoğan, ‘ağırlaştırılmış müebbet hapse’ mahkum edildi. Yiğitdoğan’ı mahkum eden İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinde, Başkan Nurettin Ak, üyeler İsmail Gündüz ve İdris Asan görevliydi. Duruşma savcısı ise Selim Berna Altay’dı. İşkenceye takipsizlik kararını inceleyen ve hukuka uygun bulan yargıç ise Beyoğlu 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Yunus Gençkal’dı.
‘Yeniden yargılayın’
Yiğitdoğan’ın AİHM’e yaptığı başvuru ise 3 Haziran 2014’te sonuçlandı. Türkiye, işkence iddialarının soruşturulmamış olması ve Yiğitdoğan’ın gözaltında avukat yardımından yoksun bırakılması nedeniyle 18 bin euro ödemeye mahkum edildi. Kararda, “Bir kimsenin suçla itham edilmesi, avukatı olmadan suçlayıcı ifadeler vermesi halinde, sonrasında gerçekleştirilen yargılamada mahkumiyetine hükmedilmesi ilke olarak şüpheli bir husus olarak değerlendirilmelidir. Mahkeme en uygun tazminat şeklinin, sözleşmenin 6. maddesinde belirtilen (adil yargılanma) koşullar doğrultusunda yeniden yargılama olacağı kanaatindedir” denildi. Maddi tazminat Yiğitdoğan’a ödendi ancak yeniden yargılanma talebi kabule değer görülmedi. Mahkemenin gerekçesi şuydu: “Bu iddialar yargılama aşamasında da ileri sürülmüş. Mahkemede tartışılarak savunmaya itibar edilmemiştir.” Yiğitdoğan’ın avukatları ise Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
Adalet Bakanlığı uyardı
Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü İnsan Hakları Daire Başkanlığı, 19 Şubat 2015’te, Maliye Bakanlığı’na bir yazı gönderdi. Yazıda, 50 bin 88 liranın Yiğitdoğan’ın avukatının hesabına ödendiği belirtilerek, “Yapılan ödeme nedeniyle oluşan zararın rücu edileceği sorumlu veya sorumluların olup olmadığının ilgili idareler nezdinde araştırılması ve varsa sorumlular aleyhine gerekli davaların açılması gerekeceği değerlendirilmektedir” denildi. Yazıya, ödeme evrakı, AİHM kararı eklendi. Yiğitdoğan’ın dosya numarası ve mahkemesi bildirildi. Soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki bütün kararların sistemde olmadığı ifade edilerek, ilgili birimlerden talep edilmesinin gerekliliği hatırlatıldı.
Maliye Bakanlığı harekete geçti
Maliye Bakanlığı Başhukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü de HSYK’ye başvurdu. “Hazine zararının rücuen tazminini gerektirir nitelikte hukuki sorumluluk ve sorumlular bulunup bulunmadığının ve dava açılıp açılmayacağının” tespitini istedi. Gerekli işlemlerin başlatılmasını talep etti. HSYK Başkanı Bekir Bozdağ, 8 Ocak 2016’da, ‘ilgili’ hakim ve savcılar hakkında inceleme yapılmasına ‘olur’ verdi.
Yiğitdoğan’a çağrı
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 29 Nisan’da Kandıra Cumhuriyet Savcılığa’na yazı göndererek, Yiğitdoğan’ın ifadesinin alınmasını istedi. Yiğitdoğan’ın avukatı Gülizar Tuncer, savcılığa 29 Mart’ta gönderdiği dilekçede, işkencenin bir devlet politikası olduğunu belirtti. Tuncer, “Güvencesiz hakim ve savcıların hukuka aykırı, adil olmayan kararlar vermesinde esas olarak devletin sorumluluğu vardır. AİHM kararı sonrası yaptığımız yeniden yargılanma başvurusu dahi mevcut yasal düzenlemeler hiçe sayılarak reddedilmiştir. Keşke kendi maddi zararının peşine düşen devlet, AİHM kararlarının gereğinin yerine getirilip getirilmediğinin takipçisi olabilseydi” dedi.