Ahmet Şık'tan tarihi savunma: Silivri'nin bizden sonraki konukları bu dönemin tetikçileri olacak
Ahmet Şık 2012'de Silivri Cezaevi çıkışındaki “Bu komployu kuranlar cezaevine girecek” sözleri nedeniyle bir kez daha hakim karşısına çıktı: Yaşadığım hukuksuzluğun altında imzası olan hakim savcılar da bu toplama kampına girecekler.
CANAN COŞKUNFETÖ propagandası yaptığı iddiasıyla tutuklu gazetemiz muhabiri Ahmet Şık, 2012'de Oda TV davası kapsamında tutuklu olduğu Silivri Cezaevi çıkışında söylediği sözler nedeniyle hakim karşısına çıktı. Şık hakkında "Bu komployu kuranlar cezaevine girecek" sözleri nedeniyle 7 yıla kadar hapsinin istendiği iddianamede mağdur sıfatıyla yer alan 39 hakim savcıdan 28'i meslekten ihraç edilmiş durumda. 28 isim arasında kaçak ve tutuklu hakim ve savcılar da yer alıyor.
Silivri 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde bugün görülen duruşmaya 53 gündür tutuklu gazeteci Ahmet Şık ve avukatları katılırken, duruşmayı PEN International, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, DİSK Basın-İş ve Türkiye AB Delegasyonu da izledi. Şık'ın çok sayıda meslektaşı da dayanışma için duruşma salonunda yer aldı.
Duruşmada konuşan Şık, şunları söyledi:
“2011 yılında o zamanki adıyla Ergenekon olan torba davasının sanığı olarak tutuklandım. 13 ay tutuklu kaldım, bu komplo zincirinde. Komplonun failler belliydi ben açımdan ve herkes açısından. Devlet bürokrasisine, güvenlik bürokrasisine çöreklenmiş mafyatik bir örgüt, bir mafya örgütü, Gülen cemaatini kastediyorum, arkasına AKP'nin siyasi desteğini de alarak kendince düşman bellediği herkesi tasfiye etmeye girişti. Bu bağlamda bir takım komplolardan tutuklandım. 12 Mart 2012'de tahliye kararı çıktı. Cezaevi kapısının önünde bir konuşma yaptım. Bu konuşmanın bir yerinde şöyle bir şey söyledim: 'Bu komployu yürüten polisler, komplonun yürütülmesinde görev alana hakim ve savcılar bizim çıktığımız cezaevine girecekler'.
Ben bir ateistim. Dolayısıyla beddua etmem. Söylediğim bir beddua değildi. Din tacirliği yapan bir şarlatan hiç olmadım. Dolayısıyla bir kehanette bulunmadım. Somut olguları siyasi birikimimle harmanlayarak durum tespitini yapmıştım. Velhasıl bu durum tespiti doğru çıktı. Bu konuşmamdan ötürü, sanırım 39 hakim ve savcı kendilerini terör örgütüne hedef gösterdiğim ve hakaret ettiğim iddiasıyla hakkımda şikayetçi oldular. Dosyayı hazırlayan savcı o teşkilattan mıydı hatırlamıyorum ama ifadeye gittiğimde avukatım yanımdaydı. 'Ya Ahmet bey, şu ifadeleri değiştirin de kapatalım şu dosyayı' tarzında bir ifade alma işlemi oldu. Ben de 'Beyanlarımı aynen tekrar ediyorum' dedim, ve dava açıldı. Yaklaşık 3 ay öncesine kadar şikayetçi olduğunu söyleyen 39 hakim savcıdan, 30'u ya tutuklu, ya firar etmiş. Dolayısıyla o siyasi birikimle harmanladığım, o somut olguları bir araya getirdiğim tespit doğru çıktı. Ben hala yargılanıyorum.
Böyle bir şey olamaz. Siz de geçicisiniz, kaç hakim değiştirdi bu dava bilmiyorum, bu dava şöyle bir mantıkla yürüyor. Ergenekon davasından yargılandığım için iddianame de öyle kurulmuş. “Sanık Ergenekon davasından yargılanıyor, dolayısıyla terör örgütünün gücünü arkasına almıştır ve hakim ve savcıları hedef göstermiştir.”
Ben gazeteciyim. Ben tehdit etmem, ben kehanette bulunmam. Somut olgular üzerinden hakikati yazmaya çalışıyorum, söylediklerim de bir hakikate işaret ediyordu, ki haklı çıktım. Ama burada süren yargılamada, sizi tenzih ediyorum, diğer yargılamanın sonucu bekleniyor. Eğer oradan ceza alırsam burada benim tehdit ve hakaret ettiğime karar verilecek. Beraat edersem aksi karar çıkacak. Adalet böyle de tecelli etmez. Dolayısıyla burada benim beraat etmem gerekiyor.
Ve şu anda geçmişte Gülen cemaatinin tetikçiliğini üstlenen yargı mensuplarının aynısı AKP'nin tetikçiliğini üstlenmek üzere yine yargı içerisinde örgütlü durumda. Ben yine bir durum tespiti yapacağım. Cemaatin hakim ve savcılarının başına ne geldiyse, bu hakim ve savcıların başına da bu gelecek. AKP, 15 yıldır iktidar yolculuğunda, kendilerince dava arkadaşı diye niteledikleri kişileri bile safralarından kurtulurcasına attılar. Bir dönem ihtiyacı olduğu, kendilerinin hukuksuzluğuna destek çıkan herkesten vazgeçtiler, sanmasınlar ki o hakim ve savcılardan vazgeçmeyecekler, sanmasınlar ki bu zulme destek çıkanlardan vazgeçmeyecekler. Burada bunu da tekrar ediyorum. Şu anda yaşadığım hukuksuzluğun altında imzası olan hakim savcılar da bu toplama kampına girecekler, ama gerçek suçlular olarak girecekler. Bu davadan da beraatimi istiyorum.”
Şık'ın avukatı Can Atalay da Şık'ın derhal beraatini talep etti. Mahkeme hakimi de geçici hakim olduğunu belirterek dosyanın incelemeye alınmasına, bu nedenle duruşmanın 26 Nisan'a ertelenmesine karar verdi.