Afrika'da koronavirüs salgını önlemlerini uygulamak için yetkililer 'şiddete başvuruyor': Kırbaçlama, ateş açma...
Afrika'daki bazı ülkelerde polis ve askerler, koronavirüs salgınını engellemek için getirilen yasaklar sırasında yetkilerini kötüye mi kullanıyor?
BBC TürkçeSilah, kırbaç, göz yaşartıcı gaz taşıyan polisler ve askerler, Afrika'nın çeşitli ülkelerinde Covid-19 salgınını durdurmak için alınan önlemleri uygulamakla görevlendirildi. Ancak yetkilerini kötüye kullanıp sokaklarda insanlara şiddet uyguladıkları, istismar ettikleri ve hatta öldürdükleri de oldu.
Polis ve askerin bu davranışları, Afrika'da yeni bir tartışmaya yol açtı: Bir tarafta salgının yayılmasını engellemek için getirilen olağanüstü hal uygulamaları, diğer tarafta insan hakları ve bireysel özgürlüklerin kısıtlanması var.
Özellikle sağlık sisteminde ciddi kriz yaşayan Afrika ülkeleri, salgını önlemek için çok sert önlemler aldı. Bireyleri tek tek takip etmeye kadar varan bu önlemler, kıtadaki eski baskıcı yönetimleri hatırlatıyor.
İnsan hakları örgütleri, salgın sona erdikten sonra bu uygulamalar tamamen kaldırılmazsa, bu ülkelerdeki en temel haklara erişimin uzun vadede kısıtlanması riski olduğu konusunda uyarılarda bulunuyor.
Yetkililer, sokağa çıkma kısıtlamaları, yasakları ve diğer topluluk kontrol etme yöntemlerinin hayat kurmayı hedeflediğini söylüyor. Ancak uygulamaların kendisi de, bazı hırslı güvenlik görevlilerinin can almasıyla sonuçlanabiliyor.
Kenya'nın başkenti Nairobi'de çok katlı bir binanın üst katındaki balkonunda oyun oynayan 13 yaşındaki bir erkek çocuk, polis kurşunuyla hayatını kaybetti. Polis, bunun yanlışlıkla olduğunu duyurdu.
Ülkede üç kişi daha güvenlik güçleri tarafından öldürüldü. Bunlardan biri, motosiklet sürerken polisin döverek öldürdüğü bir şofördü.
Devlet Başkanı Uhuru Kenyatta, Kenyalılara evlerinden çıkmama ve hükümetin aldığı önlemlere uyma çağrısı yaparken "Tüm Kenyalılardan güvenlik güçlerinin bazı aşırılıkları için özür dilerim" demekle yetindi.
"Uganda'da eşcinseller hedef alındı"
Kenya'nın komşusu Uganda'da da, İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) polisi, yetkilerini aşarak sokakta meyve ve sebze satanları ve taksi şoförlerine aşırı şiddet uygulamakla suçladı.
Evsiz lezbiyenler, eşcinseller, biseksüeller ve translar için yapılan bir eylem sırasında da polis 23 kişiyi "virüsün yayılmasına yol açtıkları için" tutukladı.
HRW, "Salgına karşı alınan önlemlerde temel insan hakları merkeze alınmalı. Özellikle evsizler, sokak satıcıları gibi daha hassas durumda olanların hakları korunmalı" açıklaması yaptı.
Uganda'nın kuzeyinde Elegu kasabasında 38 kadını sopalarla döven ve çamura atan polislerden 10'una, eleştirilerin artması üzerine işkence suçlamasıyla soruşturma açıldı. Polisler henüz savunma vermedi.
Kıtada en yüksek sayıda Covid-19 hastasının görüldüğü ülke olan Güney Afrika'da da polis, 26 Mart'ta yürürlüğe giren sokağa çıkma kısıtlamasına uymadığı gerekçesiyle en az 8 kişiyi öldürdü.
'Başkanın artık dolu bir silahı var'
Kıtadaki neredeyse her ülke koronavirüs salgınıyla mücadele ediyor. 10 binin üzerinde vaka tespit edildi. Sağlık sistemlerindeki kriz de hesaba katıldığında, salgınla ilgili kaygının neden bu kadar yüksek olduğu anlaşılabiliyor. Salgın durdurulamazsa, sağlık felaketine yol açabilir.
Ancak küresel izleme örgütü Freedom House, Covid-19'a karşı alınan önlemlerin de çok tehlikeli sonuçları olabileceği; uzatılarak krizden sonra başka amaçlar için kullanılabileceği konusunda uyarılarda bulunuyor.
Örneğin Gana'daki muhalif gruplar, devlet başkanına bireylerin hareketlerini kısıtlama yetkisi veren yeni yasa hakkında endişeli.
Muhalefetteki Ulusal Demokratik Kongre milletvekili Ras Mubarak, BBC'ye "Devlet başkanı halihazırda anayasa bulunan olağanüstü hal yasalarını uygularsa, 3 ayda bir parlamentoya gelip soruları yanıtlamak zorunda kalıyor, böylece milletvekilleri değerlendirme yapabiliyor. Biz başkanın bunu kullanmasını istedik." açıklaması yaptı:
"Ancak yeni yasa başkana içi dolu bir silah veriyor, insanların hareketlerini kısıtlamak dahil istediği zaman bunu kullanabilir."
Gana Adalet Bakanı Gloria Akuffo ise yeni yasayı savunuyor ve "Bu, halkın sağlığını korumak için getirilen bir yasa, sadece şu an değil gelecekte de ülkemizin karşı karşıya kalabileceği risklere karşı da bizi koruyor." diyor.
"Mükemmel zamanlama"
Benzer kaygılar diğer ülkelerde de dile getiriliyor.
Malawi'de de muhalefet, Devlet Başkanı Peter Mutharika'nın salgını "siyasi sorunlarını çözmek için kullandığını" söylüyor.
İnsan Hakları Savunucuları Koalisyonu lideri Gift Trapence, BBC'ye "Hükümet, iktidarda kalma süresini uzatmak için koronavirüsü kullanıyor" açıklaması yaptı.
Mutharika, geçen yıl iptal edilen seçimlerin yerine bu yıl temmuz ayında yeniden başkanlık için yarışacak. Seçimlerin öncesinde "ulusal felaket durumu" ilan etti ve yeni yasayla, kalabalık toplantıları yasaklama yetkisine sahip oldu. Muhalefet, bu yetkilerin uzun vadede siyasi amaçlarla kullanılmasından endişe ediyor.
Malawi Enformasyon Bakanı Mark Botomani ise, bu yorumları "Her zamanki gürültüler" olarak değerlendirdi.
Afrika'nın ikinci en kalabalık ülkesi Etiyopya'da da Ağustos ayında yapılması planlanan seçimler, belirsiz bir tarihe ertelendi ve olağanüstü hal yürürlüğe girdi.
Nobel ödüllü başbakan Ahmed Abiy, muhalefetin, seçimin ertelenmesi kararını tek başına aldığı eleştirilerinden sonra, bir sonraki adımın ne olacağına karar vermek için muhalefet liderleriyle görüştüğünü açıkladı.
Ancak bu durum da kaygıları gidermedi. Oromo Federal Kongresi, olağanüstü hal yasalarının kötüye kullanılacağından endişe ettiklerini söylüyor.
Amhara Ulusal Hareketi'nden Tahir Muhammed de, olağanüstü hal yasalarının çok muğlak olduğunu ve halkın "neyin yasak, neyin izinli olduğunu net bir şekilde bilmeye hakkı olduğunu" söylüyor:
"Hükümetin hala kendilerine siyasi çıkar sağlayacak adımlar atmaya odaklandığını görüyoruz. Şu an bile siyaset yapmaya devam ediyorlar."
Freedom House'dan Isabel Linzer ise, seçimlerin ertelenmesinin iyi bir fikir olduğu görüşünde:
"Bu durum her partiye daha iyi hazırlanma ve ülkede daha güvenilir bir seçim yürütülmesi şansı tanıyor".
Magufuli'yi eleştiren televizyon kanallarına ceza
İnsan hakları örgütlerini endişelendiren bir başka gelişme ise, salgın hakkında hükümetlerin resmi söylemine itiraz edenlerin hedef alınması oldu.
Tanzanya'da İletişim Düzenleme Birimi, üç televizyon kanalına, hükümetin salgınla mücadelesiyle ilgili yaptıkları haberlerin "yanlış olduğu" gerekçesiyle cezalandırdı.
Cezanın gerekçesinde detaylara girilmese de, bu kanallar, Devlet Başkanı John Magufuli'nin "Kiliseler açık kalacak çünkü koronavirüs bir kilisede hayatta kalamaz" sözlerini eleştiren haberler yapmıştı.
Uganda Gazeteciler için İnsan Hakları Ağı'ndan Robert Sempala'nın BBC'ye verdiği bilgiye göre, Uganda'da sokağa çıkma kısıtlamalarının halkı nasıl etkilediğine dair haberler yapan 10 gazeteci, polisler tarafından şiddete uğradı.
Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) de Güney Afrika'da yanlış bilginin cezalandırılması için yeni bir düzenleme getirdi.
CPJ'den Muthoki Mumo, "Eğer verilen bilgi yanlışsa cezalandırılmak yerine düzeltilmeli," dedi.
Cep telefonu takibi
Bazı ülkelerde de gizlilik hakları konusunda endişe var.
Kenya'da yetkililer, Covid-19 olduğundan şüphelenilen kişileri, 14 gün karantina kuralına uyup uymadığını kontrol etmek için takip edebiliyor.
Hükümet sözcüsü Cyrus Oguna, BBC'ye, "Bize söyledikleri yerde olup olmadıklarını bilmek istiyoruz. Mobil bir uygulama geliştiriyoruz, böylece her hareketleriyle ilgili detaylı bilgi sahibi olabileceğiz" açıklaması yaptı.
Ancak Kenyalı avukat ve gizlilik hakları uzmanı Mugambi Laibuta, takip edilen insanların bu konuda bilgilendirilmesi gerektiğini, elde edilen verilerin nasıl saklanacağını ve ne için kullanılacağını açıklamak gerektiğini söylüyor.
Güney Afrika da mobil telefon şirketleriyle birlikte çalışarak Covid-19 hastalarıyla temas eden herkesin konum bilgilerini elde ediyor.
Hükümet, bunu yaparken telefon görüşmelerini dinlemediğini özellikle vurguluyor.
Birleşmiş Milletler'in Özgürlükler ve Haklar Raportörü David Kaye, hükümetlerin sağlık krizi sırasında olağanüstü önlemler almasının anlaşılabilir olduğunu söylüyor:
"Şu an tıbbi gözlem amaçlı yapılan takipler kesinlikle normal, bununla ilgili bir soru işareti yok."
Ancak Kaye, bu yetkinin kötü amaçla kullanılmaması için yeni düzenlemelerin yargı korumasında olması ve ne zaman biteceğinin de bilinmesi gerektiğini; böylece koronavirüs salgını sonrasında hâlâ yürürlükte kalmayacağından emin olunması gerektiğini söylüyor.
Güney Afrika, eleştirileri dindirmek için bir adım attı ve eski bir savcı olan Kate O'Reagan'ı, tüm bu verilerin kullanımını takip etmesi için görevlendirdi. O'Reagan'ın, yeni uygulamalarda değişiklik önerme yetkisi de var.
Güney Afrika dijital haklar aktivisti Murray Hunter, bunun olumlu bir adım olduğunu ancak halkın yine de dikkatli olması gerektiğini söyledi:
"Bence her zaman çekincelerimiz olmalı. Her şeye şüpheyle yaklaşmak çok faydalı olur."