Afedersiniz meme ucu
Sansüre ne kadar alıştığımızı, artık eski Türk filmlerinde, duvardaki posterin, yahut nü kadın tablolarının bile “sansürlenebildiğini” konuşuyoruz. O esnada başka bir memlekette kadınların bambaşka bir meselesi var.
Deniz ÖzturhanSon zamanlarda başımızdan şöyle bir olay geçiyor: Misal, eş dost evde film izlemeye oturuyoruz. Elbette filmleri, dizileri, RTÜK’ün bizlere TV’de uygun gördüğü kadarıyla değil, yönetmenlerinin görmemizi istediği kadarıyla seyretmek arzusundayız. İş bu sebeple, yapımlara internetin olanaklarını kullanarak ulaşıyoruz. Başına oturduğumuz bu sansürsüz yapımlarda ise, ne zaman en ufak bir çıplaklıkla karşılaşsak, arkadaş grubumuzdan şaşkın “Oooo!!” ve hatta “Aaaaa?!” sesleri yükseliyor. Bildiğin ergenler gibi, kadın göğsü görünce şaşırıp, utanıyoruz.
O ESNADA BAŞKA YERDE
O esnada dünyanın başka bir güzide köşesi olan İzlanda’da, kadınların bambaşka bir derdi var. Kadınlar, “kadın meme ucu ile erkek meme ucunun, birbirinden farksız iki beden parçası olduğunu” savunuyorlar. Ve “şayet erkeklerin meme ucunu göstermesi ahlaki bir sorun teşkil etmiyor, cinsel algılanmıyorsa, neden kadınların meme ucu cinsel obje olarak algılanıyor?” diye soruyorlar. Sormakla da kalmıyorlarmış üstelik, internetten baktım; kampanyaya destek vermek için öğrenci, işçi, hatta parlamento üyesi kadınlar, sosyal medyada kendi göğüs uçlarının fotoğraflarını da paylaşıyorlarmış. (“Oooo!” ve hatta “Aaaaa?!!”)
Üstsüz protesto yeni olmasa da, İzlandalı kadınları #freethenipple yani “Meme uçlarına özgürlük!” kampanyasına şu günlerde katılmaya iten bir sebep var. Mezuniyetini bir erkek arkadaşı gibi, üstü çıplak poz vererek kutlamak isteyen 17 yaşındaki İzlanda Ticaret Üniversitesi öğrencisi Adda ?óreyjardóttir Smáradóttir, İzlandalı kadınlar arasında bu fitili ateşleyen kişi oldu. Okulda feminist grup üyesi olan Adda, erkekler gibi üstü çıplak poz vermesinin sıkıntı yaratacağını biliyordu elbet. Bunu ispatlamak istemişti. Çok geçmeden bir internet trolü tarafından bedeni üzerinden aşağılanmaya başladı ve fotoğrafını internetten kaldırdı. Fakat İzlandalı kadınlar bu olaya duyarsız kalamadılar. Eşitsizliğe karşı sütyensizlikle direniş gösterdi.
KISA ÜSTSÜZ TARİHİ
Belden yukarısı çıplak protestocuların ülkemizde en çok tanınanları şüphesiz Femen. 2008 yılında Ukrayna’da kurulan radikal feminist grup, dünya çapında gerçekleştirdikleri, seks turizmini, dini kurumları, cinsiyetçilik ve homofobiyi protesto eden üstsüz gösterileriyle tanınıyor. Femen’in kurucusu Anna Hustol bu mücadeleye, yurt dışından yalan vaatlerle kandırılan ve seks ticaretinin öznesi olan Ukraynalı kadınların durumuna dikkat çekmek için başlamış. Merkezi Fransa’da bulunan ve dünya çapında 200’den fazla üyesi olan Femen’i yakından tanımak için, yönetmenliğini Kitty Green’in yaptığı belgesel “Ukranie is not a Brothel” (Ukrayna Genelev Değildir) ya da Caroline Fourest ve Nadia El Fani tarafından çekilen “Nos Seins, Nos Armes” (Göğüslerimiz, Silahlarımızdır) izlenebilir.
Dünyanın pek çok yeri gibi Amerika’nın 35 eyaletinde kadınların üstsüz gezmesi, toplum içinde emzirmesi yasak. Ama New York eyaleti 1992’de kadınların da kanunen erkekler gibi üstü çıplak dolaşabileceğine hükmetmiş. Lakin günümüzde hala NY polisi, üstsüz gezen kadın aktivistleri tutuklamaktan geri durmuyormuş. İşte bunu kendine dert edinen oyuncu, yönetmen ve aktivist Lina Esco, yanına Mozart in the Jungle’daki obuacı Hailey rolüyle tanıdığımız Lola Kirke ile “Free the Nipple” filmini yapmış. Gerçek olaylardan esinlenilen film, bir grup özgürlükçü feministin, New York sokaklarını üstsüz işgalini anlatıyor. Dünya çapında ses getiren kampanya ile aynı isimdeki filmde,
yanlarına avukatlarını ve sokak sanatçısı dostlarını alan feministlerin, üstsüz gezerek topluma sordukları çok basit bir soru var: “Medya şiddetin her türlüsünü pompalarken hiç sorun yok. Fakat misal, MTV müzik ödüllerinde bir kadının göğüs ucu açılsa, kıyamet kopuyor. Peki hangisi daha çirkin ve ayıp; şiddet mi, yoksa meme ucu mu?”
(freethenipple.com)
RIHANNA’YA SANSÜR
Twitter, İzlandalı kadınların “Bunda ayıplanacak bir şey yok!” diyerek yüklemeye başladıkları meme uçlarıyla sarsılırken, Instagram ve Facebook’ta ise, durum o kadar özgürlükçü değil. Şayet yüklediğiniz fotoğraf dişi bir adet memenin ucunu içeriyorsa, bebek emziren anne fotoğrafı bile paylaşsanız, Mark size “İşte orada duracaksın arkadaş!” diyor. Mark’ın bu içerik politikası dünya çapında epey tartışmaya sebep oldu. Öyle ki, Instagram hesabı uygunsuz bulunup askıya alınan 2 milyon takipçili Rihanna veya Grace Coddington gibi ünlüler de var. Rihanna meme uçlarını rötuşlamak suretiyle Instagram’daki hesabını geri kazanmıştı. Fakat protestolara karşın Mark, meme ucu eşitliğinde kadınlardan yana bir adım atmış değil.
Aslında ülkemize uzak, kalbimize yakın tüm bu protestoların ortak bir özelliği var: Kadın bedenini toplum, ahlak, tabular ve erkekler tarafından yönetilen bir meta olmaktan çıkartmak. Kadınlara, eşit, özgürlükçü bir dünya toplumunun kapılarını aralamak.
Bizler, yani bir Picasso tablosundaki göğsün bile müstehcen sayılıp sansürlendiğini, dünya gözüyle izlemiş bulunanlar, bu üstsüz hanımlara acı acı gülümsüyoruz belki. Ve belki önümüzdeki birkaç yıl bizlere, içinden deniz geçen İstanbul gibi bir şehirde, gönlünce denize girememeyi (bikini ile) protesto eden genç kadınlar gösterecek. Hem ne demiş şair? Bir umuttu yaşatan insanı…
Göğüs Uçlarına Özgürlük
-New York’ta “maksat kafalar alışsın” diye kurulan topless pulp adındaki grup, Central Park’ta, üstsüz okuma yapıyor.
-Fransız şarkıcı Soko, Geçtiğimiz ay Londra konserinde sahneye çağırdığı kızlı erkekli onlarca hayranıyla beraber üstsüz kalarak, şarkılarını kampanyaya destek marşına dönüştürdü.
-Miley Cyrus geçtiğimiz sene giydiği “Free The Nipple” kampanya tişörtleriyle ilgi toplamıştı. Girls dizisinin yazarı ve başrolü Lena Dunham ise dizide bol bol üstsüz kalarak ve sosyal medya açıklamalarıyla kampanyayı destekledi.
-Demi Moore ve Bruce Willis’in kızı Scout Willis, New York’ta üstsüz mutfak alışverişi yaparak, kampanyaya destek olan isimlerden. (Üstte)