"Adli Tıp'ta branş uzmanı ve alet yok"
Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Doç. Dr. Serhat Gürpınar, Hüseyin Üzmez’in tahliyesi ile gündeme gelen Adli Tıp Kurumlarında, uzmanların kendi branşları olmayan raporları da imzalamak zorunda bırakıldıklarını söyledi. Gürpınar ayrıca raporların düzenlendiği ortamlarda gerekli aletlerin bulunmadığını da belirtti.
cumhuriyet.com.trTürk Tabipleri Birliği’nce Ankara Üniversitesi Morfoloji Binası’nda düzenlenen basın toplantısında konuşan Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Doç. Dr. Serhat Gürpınar, 14 yaşındaki kıza tacizle suçlanan Hüseyin Üzmez’i tahliye ettiren raporla gündeme gelen Adli Tıp Kurumu ve bilirkişiliğe ilişkin açıklamalarda bulundu.
Doç.Dr. Gürpınar, Adli Tıp Kurumu’nun Adalet Bakanlığı’nın bürokrat ataması olarak gördüğü bir başkanla yönetildiğini söyleyerek “Bu nedenle şimdiye kadar bilimsel kaygılarla yapılan eleştiriler siyasi eleştiriler olarak görülmüş ve gereken önem verilmemiştir” dedi. Doç. Dr. Gürpınar, Adli Tıp Kurumlarında yasa ile merkezi bir yapılanma oluşturulduğunu söyleyerek, üniversitelerin ise Adli Tıp Kurumu ile bir protokol imzalamadan hizmet veremez hale geldiklerini bildirdi. Adli tıp hizmetlerinin yerinde verilmesi gerektiğini savunan Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Doç. Dr.Gürpınar, “Orada bir üniversite ya da devlet hastanesinde verilebilecek hizmet merkeze çekilerek yargılama süreci yavaşlatılmıştır” dedi.
"Olay sıkıntısı çekiliyor"
Adli Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Doç. Dr.Gürpınar, gerek tıp fakültesi gerekse uzmanlık öğrencilerinin örnek olay sıkıntısı çektiğini, öte yandan öğretim üylerinin de ikinci görevli olarak Adli Tıp Kurumu’na bağlı çalışmak durumunda kaldıklarını ifade etti. Kurumun merkez yapısının ihtisas kurları ile ihtisas dairelerine dayandığını kaydeden Doç.Dr. Gürpınar, “İhtisas kurları çoğu ikinci görevli üniversite üyelerinden oluşmakta, bu üyeler de bu görevler için yeterli zaman ayırmamaktadırlar” dedi.
"Uzmanlar kendi branşı olmayan raporları da imzalamak zorunda"
Doç.Dr. Gürpınar, uzmanların yasal olarak kurul yapısında yer almalarından dolayı kendi branşı olmayan raporları da imzalamak durumunda bırakıldıklarını ya da kurulda o konuda tek bir uzman bulunduğunda yalnız bir kişinin görüşünün, diğer branş üyelerinin de görüşü olmak durumunda kaldığını savundu. Üzmez olayında ise, asıl branş uzmanının kurulda olmayışının bir yönetim zafiyeti olduğunu ifade eden Doç. Dr. Gürpınar, “Nitekim bu kabul edilerek artık ilgili kurulda olgular, çocuk psikiyatrisi uzmanı olmadan değerlendirilmemektedir” dedi.
"Bir stetoskop bile yok"
Şu an için Adli Tıp Şube Müdürlüklerinin adliyeler içinde görev yaptığını hatırlatan Doç. Dr. Gürpınar, “Oysa adli tabiplik hizmeti bir sağlık hizmeti olduğundan tıp fakültesi bulunan illerde öncelikli bu fakültelerin adli tıp ana bilim dallarında diğer illerde ise devlet hastaneleri içinde verilmeli, gerektiğinde konsültasyon ve tetkikler açısından diğer klinik ve laboratuarlardan yararlanılması sağlanmalıdır” dedi.
Raporların düzenlendiği ortamlarda gerekli araç gerecin yetersizliğine işaret eden Doç. Dr. Gürpınar şunları söyledi: “Buralarda ne bir stetoskop ne de gerekli tahlil ve tetkikler için aletler bulunmaktadır. Bu olaylarda örneğin fotoğraf makinesi bulundurmak çok önemlidir. Ancak bugün merkezdeki kurumlarda bile oldukça önem taşıyan fotoğraf makinesi bile bulunmamaktadır. Adli Tıp Kurumu bir eğitim kurumu gibi çalışmakta; ancak 60 asistanı olan kurumun 3 tane asli görevli doçent unvanlı adli tıp öğretim elemanı, 3 tane de kısıtlı zamnlarda gelebilen ikinci görevli üniversite öğretim üyesi bulunmaktadır. Bu verilerden de görüldüğü gibi, eğitim yeterliliği de açıkça tartışmalıdır. Adalet Bakanlığı’nın acilen adli bilirkişilik hizmetlerinin yeniden yapılandırılması için üniversitelerin ve meslek örgütlerinin de katıldığı bir komisyon kurması ve bu komisyonun en kısa zamanda buna ilişkin bir yasa tasarısı hazırlaması gerekmektedir.”