Adaşımı yitirdim...

Çevirmen Ahmet Arpad elli yıllık dostu Ahmet Cemal’in ardından onu anan bir yazı kaleme aldı.

Ahmet Arpad

 

Ahmet Cemal’le elli yıllık bir dostluğumuz vardı. İkimiz de St. Georg Avusturya Lisesi’ni birer yıl arayla bitirmiştik. Ancak birbirimizi 1960’lı yılların sonunda babam Burhan Arpad’ın Altın Kitaplar’a önerdiği Sosyal Gerçekçilik Açısından Alman Edebiyatı adlı yapıtın çevirisi sırasında tanımıştık. Bu seçkide yer alan çoğu metnin altında Burhan Arpad’ın yanı sıra Ahmet Cemal’le Ahmet Arpad’ın da imzası vardır. İkimiz de o güne dek Alman dili edebiyatından bir, iki çeviri yapmıştık. Cemal ilerde: “Benim çeviri alanındaki ilk gerçek hocam Burhan Arpad olmuştu” demişti. O, çevirmenlerin iki kültür arasında köprü görevini yerine getirdiğini bilen ve bu zor görevi her zaman ciddiye almış bir idealistti. Edebî bir yapıt çevirmek için gereken genel kültür onda vardı. Çevirdiği dilin kültürünü yakından tanırdı. Bu nitelikleri olmasaydı Musil, Broch, Zweig, Remarque, Rilke, Seghers ve Kafka çevirebilir miydi? Yazışırdık, telefonlaşırdık, ben İstanbul’a uğradıkça buluşurduk. Aralık ayındaki bir toplantıda yine bir araya gelmiştik. Sohbetimiz sırasında bana: “Ahmet seninle aynı yıl, aynı ay ve aynı gün doğduğumuzu biliyor muydun?” dediğinde şaşırmıştım. Sesini de en son geçen martta hastaneden eve döndüğünde telefonda duymuştum. Ahmet Cemal sadece ödüllü nitelikli bir çevirmen ve değerli bir edebiyatçı değil, sayıları son yıllarda gittikçe hızla azalan örnek bir aydındı da...