Adaletsizlik kopyalandı
Hukuksuz ve akıldışı iddialarla 10.5 aydır tutuklu bulunan yazar ve yöneticilerimizi tahliye etmeyen mahkeme, 28 Temmuz duruşmasındaki kararı yazım yanlışlarına kadar kopyaladı. Kararı açıklamak için 2 saat bekledi.
CANAN COŞKUNYazar ve yöneticilerimizin savunma ve ithamları ile 24 Temmuz’da hukuken çökerttikleri dava kapsamında, yargılamayı yapan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nden yine adalet çıkmadı. Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanımız Akın Atalay, yayın danışmanı ve yazarımız Kadri Gürsel, muhabirimiz Ahmet Şık ve muhasebe çalışanımız Emre İper hakkında tutukluluğun devamına karar veren heyet, bu defaki tutukluluğun devamına ilişkin kararına farklı bir gerekçe dahi yazmadı.
Yargıç Abdurrahman Orkun Dağ başkanlığındaki mahkeme heyeti, 24 Temmuz’dan 28 Temmuz’a kadar süren ilk duruşmaya ilişkin kararında olduğu gibi, “sanıkların taşıdıkları sıfat, üstlendikleri görev, görev yaptıkları zaman dilimi dikkate alındığında eylemsel bütünsellik değerlendirmesi” yapılması gerektiğini tekrarladı. Mahkeme bir önceki ara kararında olduğu gibi bu savında Akın Atalay ve Murat Sabuncu’yu kastetti. Ancak, bir önceki ara kararın ardından dediğimiz gibi Kitap Eki Yayın Yönetmenimiz Turhan Günay hariç olmak üzere tahliye edilen arkadaşlarımızın da Cumhuriyet Vakfı yönetim kurulu üyeliği görevi bulunuyordu. Bu da 2 duruşmadır tahliye edilmeyen arkadaşlarımıza yönelik düşman ceza hukukunun uygulandığını gösteren önemli kanıtlardan biri niteliğinde.
Mahkeme, kararında “sanıkların deliller ile irtibatı tartışılırken sanıkların ele geçmeyen sanıklar ile göreve geliş şekilleri üstlenilen görevlerin tanımı, nitelik ve fonksiyonu nedeni ile kaçınılmaz bağ ve illiyetinin gözetilmesi” gerektiğini tekrarladı.
Dündar takıntısı
Mahkemenin ‘ele geçmeyen sanıklar’ olarak tanımladığı kişiler eski Genel Yayın Yönetmenimiz Can Dündar ve İlhan Tanır idi. Bir önceki ara kararında aynı takıntıya yer veren heyet, pazartesi günkü duruşmada eski Genel Yayın Yönetmenlerimizden İbrahim Yıldız’ı tanık olarak dinledi. Yıldız, mahkemedeki ifadesinde Can Dündar’ın gazeteye köşe yazarı olarak gelmesine ortak bir şekilde karar verildiğini söyledi. Ancak savcılığın seçtiği tanıklardan olan İbrahim Yıldız’ın bu beyanı heyetteki Dündar takıntısına engel olamadığı gibi, tahliye kararı için de yeterli olmadı. Üstelik tahliye etmediği arkadaşlarımızdan Murat Sabuncu, Ahmet Şık ve Kadri Gürsel, Cumhuriyet’te göreve başladıklarında Dündar, genel yayın yönetmeni de değildi.
En yakındaki tanıklar
Mahkeme, kararı birebir kopyalarken, dinlenmeyen tanıklar üzerinde baskı kurulabileceği savını da tekrarladı. Ancak gazetemizin mevcut çalışanları olan tanıklar bu celse beyanlarda bulunmuş, üstelik savcının kendi ifadelerini cımbızladığını belirtmişti. 28 Temmuz’da tahliye edilen 7 yazar ve yöneticimizin de gazetede faal görevlerinin bulunması, tanıkların üzerinde baskı kurma ihtimalini boşa düşürmüştü.
ByLock çöktü!
Yayın danışmanımız ve yazarımız Kadri Gürsel’e yöneltilen ByLock kullanıcısı ve FETÖ soruşturması şüphelisi kişilerle telefon görüşmesi suçlamasına ilişkin ise tutukluluğa devam kararında tek kelime ifade yer almadı. Aksine, üye hâkim Halit İçdemir, Gürsel’in tutuklulukta geçirdiği süre, tanıkların büyük ölçüde dinlenmiş olması, delillerin toplandığı gözetildiğinde delil karartma ihtimalinin bulunmadığı kaydederek, Gürsel’in tahliye olması gerektiğini savundu.
Duruşma 2 hafta sonra
Heyet, bir sonraki duruşmanın 25 Eylül’de Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde saat 14.30’da yapılmasına karar verdi.
Sonunda iper ’in te lefonu incelenecek ByLock kullandığı iddiasıyla tutuklanan muhasebe çalışanımız Emre İper hakkında, savcılık soruşturma aşamasında telefonu üzerinde inceleme yapmamıştı. İnceleme yapmadığı gibi, İper’in Siber Suçlara Mücadele Şube Müdürlüğü’nün 15 Temmuz gecesi WhatsApp programında aile için mesajlaşmalarını boş dosyayı doldurmak için kullanmıştı. Savcılığın yapmadığı incelemeyi, İper hakkındaki iddianameyi kabul eden İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi de iddianamenin kabul kararında bu incelemenin yapılmasına ilişkin bir hüküm kurmamıştı. Mahkeme, bu incelemenin gerekliliğinin farkına ancak 11 Eylül’deki duruşmada vardı ve telefonun bilirkişiye yollanmasına karar verdi. Savcılığın, yapmadığı incelemeyi mahkeme geç de olsa yapma kararı verdi. |