Adaletin var mı dünya?
Fatih Akın’ın son filmi ‘Paramparça’ gösterimde...
Sungu Çapan1973 Hamburg doğumlu, Türk asıllı, dünyaca ünlü Alman yönetmen, senarist ve yapımcı Fatih Akın’ın, 2017 Cannes festivalinde yarışıp başroldeki Diane Kruger’e en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandıran ve Almanya’nın en iyi yabancı film Oscar’ı adayı son filmi “Aus dem Nichts-Paramparça” bugün gösterime giriyor.
Beyaz damatlıklarını çekmiş, Nuri (Numan Acar) adındaki bir Kürt-Türk mahkûmla Katja (Diane Kruger) adındaki genç bir Alman kadınının cezaevindeki evlenme sahnesiyle başlayan “Paramparça”, son yıllarda Almanya’da gemi azıya alarak “Nazi damarı” üzerinden gittikçe yükselen, birtakım saldırgan faşist grupların başını çektiği kanlı ırkçılık eylemlerinden esinlenilerek, belgeselimsi başlayıp kurmacaya dümen kırarak polisiyeye de selam çakan, sürükleyici bir tarzda çekilmiş, intikam serüveniyle karışık bir adalet arayışı hikâyesini perdeye taşıyan, sıkı bir politik film baştan belirtmek gerekirse. Akın’ın, Alman polisi, adliyesi ve medyasınca hep görmezden gelinen, dolayısıyla cinayetlerini sürdüregelmiş, Nazi kalıntısı, ırkçı çetelerin 2000’lerin başında Köln’ü mesken tutmuş Türk, Kürt, Yunanlı küçük esnaf göçmenlere karşı yaptığı bombalı saldırı eylemlerinden hareket ederek (mekânı Hamburg’a taşıyıp) senaryosunu da yazdığı “Paramparça”yı “Aile”, “Adalet”, “Deniz” başlıklı 3 bölümden oluşturmuş yönetmen. Vaktiyle Germanistik öğrencisiyken ot satın aldığı torbacı Nuri’ye sevdalanmış Katja, uyuşturucu satıcılığından cezaevine düşmüş Nuri’yle hapishaneden çıktığında, Hamburg’da mutlu bir yuva kurup Rocco (Rafael Santana) adında bir oğul da doğurmuş bir anne. Nuri’yse yasadışı işleri bırakıp hapiste eğitimini aldığı bir yeminli tercüman-danışmanlık bürosu açarak yeni, temiz bir hayata başlamış, yılda 50 bin Avro kazanan, güleç, sevecen bir aile babası. Katja, hamile kızkardeşiyle ilgilenirken Nuri’nin bürosu önüne Nazi görüşlü bir çiftçe hazırlanıp bırakılan el yapımı, çivili bir bombanın patlatılmasıyla paramparça edilen kocasıyla çocuğunu birdenbire, hiç yere, ansızın yitirince kederinden yaşayan ölüye dönüşüp intihara kalkışan umutsuz Katja, avukatının (Denis Moschitto) büyük desteğiyle sanık çiftin cezalandırılmasıyla adaletin yerini bulacağı beklentisine giriyor ama heyhat! Sanık Edda (Hanna Hilsdorf)- Andre (Ulrich Brandhoff) çiftinin gülüp oynaştığı, Andre’nin Nazi karşıtı babasının (Ulrich Tukur) ilişkisini kesmiş olduğu oğlunu bizzat ihbar etmesine rağmen (Yunanlı bir otel sahibi, bir yalancı şahidin de ortaya çıktığı) mahkemede suçlulukları kesin olarak kanıtlanamadığı gerekçesiyle aklanıyor sanık çift “Adalet” başlıklı 2. bölümde. 3. bölümdeyse faşist Altın Şafak örgütünün elemanı, otelci Yunanlının yardımıyla Yunanistan’da bir karavanda deniz kıyısında saklanan Edda-Andre çiftinin peşine hafiye gibi takılan, ailesinin katledilmesinin acısıyla solmuş sararmış, kolunda Samuray dövmeli Katja’mızın bakış açısından anlatılmış filmini sonunda katil çiftle birlikte ölmeyi seçen Katja’nın adaleti bizzat kendi elleriyle yerine getirmek durumunda kaldığı soluk kesici, hatta dehşetengiz bir finale bağlıyor Akın, Almanya’da gitgide yayılıp büyüyen ırkçılık hareketlerinde öne çıkan birtakım faşist grupların uluslararası işbirliğine ve dayanışmasına da vurgu yaparak.
Adalet sorgulamasından giderek bir intikam hikâyesine evrilen ve kuşkusuz görüntülerinden diyaloglarına, tempolu anlatımından oyunculuklarına kadar Akın’ın en ilginç ve etkileyici filmlerinden biri olduğu rahatça söylenebilecek “Paramparça”yı yıllar önce “Troyalı Helen” olarak tanıdığımız Diane Kruger’in filmi çekip götüren lokomotif performansı sürüklüyor baştan sona. Fatih Akın’ın 1998’de “Kısa ve Acısız”la başlayan, Altın Ayı’lı “Duvara Karşı”yla taçlandırılıp 2014’teki “The Cut” başarısızlığının yanı sıra “Temmuz’da”, “Solino”, “Soul Kitchen”, “Elveda Berlin” gibi ilginç filmlerle süregelerek şimdilik 20 yıla erişmiş filmografisinin (belgeselleriyle kısa filmleri dışında) onuncu uzun metrajı olan ve siyasal arka planını melez ama kanlı canlı aile portreleriyle zenginleştirmiş bir adalet kavramı çeşitlemesi niteliğindeki düşündürücü hikâyesiyle mutlaka görülesi bir politik dram “Paramparça” özetle. Adalete tüm dünyaca ve milletçe hasret kaldığımız şu günlerde, eğlencelik sinemanın dışına taşan, kesinlikle kaçırılmayacak cinsten, ağır, okkalı bir film.