Adaletin Gecikmesi Adaletsizliktir...
cumhuriyet.com.trHükümetimizin adaletin gecikmesine yol açan engelleri ortadan kaldıracak yasal ve fiziksel önlemleri hızla alacağına, yargıç ve savcılarımızın da aklın yolundan ve sağduyudan sapmayarak adaleti gerçekleştirmeye devam ettiklerine ve edeceklerine olan inancımızı sürdüreceğiz.
İnsanoğlu binlerce yıllık yaşam tarihinde yaşanılan hatalar sonrası, kazandığı deneyimleri sözlere dönüştürüp somutlaştırarak sonraki kuşaklara bırakır. “Özlü sözler”, “atasözleri” ya da “deyimler” gibi adlandırılan bu somutlaşmış deneyimlerden ders çıkararak aynı hataları yapmadan daha yaşanılası bir düzen kurabilmek ise öncelikle devleti yönetenlerin en önemli sorumluluğudur.
“Adalet”, binlerce yıllık insanlık tarihi sürecinde hakkında en çok söz söylenmiş kavramlardan birisidir. Özellikle “yönetimde adaletin önemi” konusunda binlerce yönetici, filozof, din adamı ve toplum liderinin deneyimlerinden çıkarak söyledikleri çok değerli sözleri vardır.
Bu sözlere ve binlerce yıllık deneyimlere bakıldığında “adalet”in bir toplum düzeninin temel harcı olduğunu görürüz.
İnsanlık tarihi adaletin kalmadığı, adil bir yönetim anlayışının iflas ettiği, yurttaşlarının adaletine güvenmemeye ya da adaletini sorgulamaya başladığı devletlerin hızla yıkılmaya, parçalanmaya başladığının çok sayıda örnekleri ile doludur.
Dünya üzerindeki hemen bütün dinler ve kültürler, bu olumsuz deneyimler ve örneklerden yararlanarak doğru ve adil bir yönetimin nasıl oluşturulabileceğini göstermeye çalışan nice özlü söze sahiptir. Bunların en önemlilerinden birisi İslam peygamberi Hz. Muhammet’e aittir. Hz. Muhammet, “Bir saat adaletle hükmetmek, bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır” diyerek özellikle yönetimde adaletli olmanın Allah katında da ne denli önemli olduğunu belirtmiştir.
“Memleketler kılıçla alınır, ancak adaletle muhafaza edilir” diyen ise ünlü Timur İmparatorluğu’nun kurucusu Aksak Timur olarak da bilinen Timurlenk’tir. Timurlenk dünyanın en kanlı imparatorlarından birisi olarak bilinmesine karşın devletinin sürekliliği açısından yönetimde adaletin önemini bu özlü sözüyle belirtmiştir.
Aklı yardımı olmadan
İngiliz tarihçi ve romancı James Anthony Froude ise “Adaleti, aklın yardımı olmadan yerine getirmek olanaksızdır” derken yine İngiliz şair ve yazar Walter Savage landor’da “Adaletin gecikmesi adaletsizliktir” diyerek nasıl adaletli olunabileceğinin temel taşlarını belirtmişlerdir.
Uzunca bir süreden beri ülkemizde siyasal çekişmelerin en önemli konularından birisi görevi adalet dağıtmak olan yargının uygulamalarıdır. Yetersiz altyapı, kişi başına düşen hâkim, savcı ve mahkeme sayıları nedeniyle yıllarca süren davalar, geciken adalet tartışmalarını daima gündemde tutmuştur. Ne yazık ki Ergenekon soruşturması ile yargının adil olup olmadığı tartışmaları daha da ciddi boyutlar kazanmıştır.
2 bin-2 bin 500 sayfa dolayında iddianamelerle, ucu açık soruşturmalarla, iki yıla yakın bir süredir tutuklu olan şüphelileriyle ve sonu gelmeyen gözaltına almalarla ne zaman sonuçlanacağı belli olmayan Ergenekon soruşturması, ne kadar adil olduğu konusunda büyük kaygılara ve tartışmalara yol açmaktadır. Her geçen gün daha da geciken adalet, yargıya olan güveni sarsmaya ve adalet yerine adaletsizliğin ağır basmaya başladığı kanısını topluma yaymaya başlayabilecektir.
Ne yazık ki geciken adalet uygulamaları sadece Ergenekon soruşturması ile sınırlı değildir. 14 yaşındaki B. Ç’ye tecavüz ettiği iddiası ile tutuklanan ve sonrasında adli tıbbın akıl almaz raporu ile serbest bırakılan Hüseyin Üzmez olayı da bir diğer örnektir. Vicdanları yaralayan çelişkili adli tıp raporları ve etki altında gerçekleştirilen uygulamalar sonucunda karar ve dolayısıyla adalet gecikmektedir.
En son merci
Yine bir süre önce Münevver Karabulut adlı bir genç kızın başının vahşice kesilerek öldürülmesi olayının zanlısı Cem Gariboğlu’nun da bir türlü yakalanamaması ülkemizde geciken adaletin öncelikle emniyet teşkilatını ilgilendiren bir diğer örneğidir.
Yurttaşların devletten olan adil davranma beklentisi zarar görmeye ve bunun sonucunda da toplumda adalete olan güven sarsılmaya başlarsa ülkemizin ve devletimizin bekası (kalıcılık ve ölmezliği) açısından yaratılan zarar çok büyük olabilir. Çünkü adalet her ülke vatandaşının haksızlıklar karşısında başvurabileceği en son mercidir.
Eğer bu son başvuru makamı da sağlıklı işlememeye başlar ve vatandaşlar kuruma olan güvenlerini yitirirlerse işte o zaman ülkemizin birlik ve dirliği açısından ciddi bir tehlike ortaya çıkmış olur.
Yargı mensupları
Bu nedenlerle adalet kurumumuza karşı güvensizlik yaratacak ve kamuoyunda tartışmaya açacak uygulamalardan kaçınmak, yargı mensuplarının en büyük sorumluluğudur.
Yargı mensuplarının özellikle geciken adaletin adaletsizlik olduğu kabulünü en temel doğrulardan birisi olarak görüp, yargı süreçlerini hızlandırmaları adalet kurumumuza olan güveni sarsmamak açısından öncelikli davranışlardan olmalıdır.
Ülkemizin kalıcılık ve ölmezliği için bu sağduyulu davranışı gösterebilmek, yalnızca aklın yolundan gitmekle olanaklıdır. Adalet; duygularımızın ve ideolojilerimizin etkisiyle değil sadece aklın yardımıyla dağıtılabilir.
Sağduyulu yaklaşımlarla ülkemizin birlik ve dirliğinin temel harcı olan adalete güveni sağlayan bir yargı sürecini sürdürmek, yargı mensuplarımızın yurtseverliğinin de bir göstergesidir.
Hükümetimizin adaletin gecikmesine yol açan engelleri ortadan kaldıracak yasal ve fiziksel önlemleri hızla alacağına, yargıç ve savcılarımızın da aklın yolundan ve sağduyudan sapmayarak adaleti gerçekleştirmeye devam ettiklerine ve edeceklerine olan inancımızı sürdüreceğiz.