Adalet Akademisinin Gözüyle Avukat
cumhuriyet.com.tr
Avukatlık Kanunu'nun 76. maddesinde baroların, başka unsurların yanı sıra meslek düzenini, ahlakını ve saygınlığını savunmak ve korumak amacıyla kurulmuş kamu kurumu niteliğinde meslek kurumları olduğu yazılıdır. Avukatlık mesleğinin saygınlığını korumak en başta barolara düşen bir görevdir. Resmi Gazete’nin 25 Temmuz 2008 tarihli ve 26947 sayılı nüshasında, Türkiye Adalet Akademisi’nin, avukatlık mesleğini ve avukatları ilgilendiren bir yönetmeliği yayımlandı:
“Avukatlık Mesleğinden Adli Yargı Hâkim Ve Savcı Adaylığı İle İdari Yargı Hâkim Adaylığına Atananların Meslek Öncesi Eğitimlerinin Yaptırılmasına Dair Yönetmelik.”
Türkiye Adalet Akademisi’nin yapısını bilmeyenler için belirtmek gerekir ki, bu akademi, kuruluşu itibarıyla tamamen Adalet Bakanlığı’nın denetimi ve etkisi altında olup, yürütme organına bağlıdır. İşte, bu Adalet Bakanlığı’na bağ(ım)lı Türkiye Adalet Akademisi’nin yayımladığı yönetmelikte “Avukata” ve “Avukatlık Mesleğine” yönelik dolaylı saptamalar dehşet vericidir.
Yönetmeliğin 2. maddesinde, bu yönetmelik ile; avukatlık mesleğinden hâkimlik ve savcılık adaylığına atanmış olanların meslek öncesi eğitimlerinde öğretilecek konuların, eğitim sürelerinin, eğitimin yapılacağı yerin ve eğitimin esas ve usullerinin belirlendiği yazılmış.
Avukatlara öğretilecek konular
Peki neymiş avukatlıktan hâkim ve savcı adaylığına geçenlere öğretilecek olan konular?
Bu sorunun yanıtı da yönetmeliğin 5. maddesinde yer alıyor. Maddede, meslek öncesi eğitime ilişkin ilkeler arasında şunlar da sayılıyor:
1. “Adayları (dikkat buyurunuz, en az beş yıllık fiili avukatlık deneyimine sahip olan avukatlardan söz ediyoruz) mesleğin (hâkimlik ve savcılık mesleğinin) gerektirdiği tarafsızlık, onur ve adalet anlayışına sahip kişiler olarak yetiştirerek mesleğe hazırlamak.”
Demek ki, en az beş yıllık mesleki deneyimi olan avukatların, hâkim ve savcı olmadan önce tarafsızlık, onur ve adalet anlayışına sahip kişiler haline getirilmesi gerekiyormuş... Duydunuz mu ey avukatlar? Ne diyorsunuz sessiz ve suskun barolar?..
2. “Adaylara hukukun temel kavram ve ilkelerini vermek.”
Türkiyeli avukatların, hukukun temel kavram ve ilkelerini bilmeden onca yıl avukatlık yapıp, vatandaşın hakkını ve hukukunu korur gibi göründüğünü de böylece öğrenmiş olduk.
Avukatları, bu derecede aşağılayan, bilgisiz ve görgüsüz olarak değerlendiren, hukukun temel kavram ve ilkelerini bile bilmekten aciz olarak gören bir zihniyet karşısında söylenecek söz bulmakta zorluk çekiyoruz. Türkiye avukatlarının meslek örgütleri olan baroların ve Türkiye Barolar Birliği’nin, yönetmelik karşısındaki sessizliklerini ise daha da büyük bir şaşkınlıkla izliyoruz.
3. “Adayların mesleki konular dışındaki bilgi ve görgülerinin artırılmasını sağlamak.”
Bu kadarına pes doğrusu dedirtecek cinsten bir saptama ile daha karşı karşıyayız. Ya da sözün bittiği yer mi demeliyiz?.. Adalet Bakanlığı ve Türkiye Adalet Akademisi, 10 yıldır avukatlık yapmakta olan ve vatandaşın hakkını ve hukukunu mahkemeler önünde savunmakta olan avukatlara, ne zaman ki hâkimlik ve savcılık yapmaya karar verirler, işte o zaman bilgi ve görgülerini artıracak şekilde bir eğitim verecekmiş. Bilgi ve görgüsü yeterli olmayanlar, lütfen avukatlık yapmaya devam etsinler.
4. Avukatlıktan hâkimlik ve savcılık mesleğine geçecek olan adaylara meslek öncesi eğitimde verilecek ilkeler yukarıdakilerle sınırlı değil. Bu ilkeler arasında; “insan haklarına saygılı, hak ve adalet duygusuna sahip kişiler olarak yetişmelerini sağlamak” (avukatın bu niteliklere sahip olması gerekmiyormuş demek ki!), “adaylara yükseköğrenimde edindikleri bilgileri uygulamaya aktarıp mukayeseli hukuktan ve AİHM kararlarından da yararlanarak, hukuki uyuşmazlıkları yorumlayıp çözüm üretmelerinin esas ve yöntemlerini göstermek”, “adayları toplumun güven ve saygısını kazanacak kişiler olarak yetiştirmek”,… vb. de var.
Ne anlama geliyor?
Eğer yönetmelikte dolaylı olarak yapılan bu saptamalar doğruysa, hak aramada vatandaşı temsil eden bir mesleğin mensuplarının hukuki bilgi ve görgüsünün düzeyi, avukatlık mesleğinin içinde bulunduğu nitelik ve kalite sorunu adil yargılama hakkını tehdit eden boyuttadır. Diğer bir deyişle, avukatlık mesleğinin mevcut standardı, düzeyi, avukatların bilgi ve görgüsü, vatandaşların hak arama özgürlüğünü kâğıt üstünde bırakmakta, pratikte adil yargılanma hakkı salt avukatların yetersizliği nedeniyle ihlal edilmiş olmaktadır.
Yok eğer bu saptamalar yanlışsa, bu durumda Adalet Bakanlığı ve ona bağ(ım)lı Türkiye Adalet Akademisi açıkça ve bir yasal metin yoluyla Türkiye avukatlarına ve avukatlık mesleğine ağır, kabul edilemez, görmezden gelinemez bir saldırıda bulunmaktadır.
Avukatların ve avukatlık mesleğinin kişisel, manevi değerlerine, kişilik haklarına yönelik ağır bir tecavüz devam etmektedir.
Baroların görevi
Avukatlık Kanunu’nun 76. maddesinde baroların, başka unsurların yanı sıra meslek düzenini, ahlakını ve saygınlığını savunmak ve korumak amacıyla kurulmuş kamu kurumu niteliğinde meslek kurumları olduğu yazılıdır. Avukatlık mesleğinin saygınlığını korumak en başta barolara düşen bir görevdir. Aynı kanunun 95. maddesinde, baro yönetim kurullarının görevleri sayılırken, birinci olarak, avukatlık onurunun korunması belirtilmiştir.
Yönetmelik ile avukatlara ve avukatlık mesleğine yapılan bu ağır saldırıya cevap vermeyecek misiniz? Bu tanımlama ve saptamaları kabul ediyor musunuz? Görünen o ki, avukatların vatandaşlardan önce kendi hak ve hukukunu koruması gerekiyor…
Kendi hak ve hukukunu korumanın yolu ise bu değerlere sahip çıkacak, ağır ve haksız suçlama ve saldırılara gereken düzeyde ve üslupta cevap verecek bir temsiliyeti yaratmaktan geçiyor.
Akın Atalay, Avukat, İstanbul Barosu