Acımasız "Zorunlu"larımız

Kendimizin oluşturduğu ya da bize aşılanan zorunlu inanç ve kurallarımızın doğru ya da gerçek olma kesinliği taşımadan yaşamımızı nasıl sınırlandırdığını biliyor muydunuz?

cumhuriyet.com.tr

Bu inanç ve kuralları oluştururken birlikte yaşadığımız insanların beklentilerine göre ve kendimizi sevdirme, iyi hissetme, ait olma ve güvende olma hislerine göre bir tutum belirliyoruz.Bu tutumların en sıkıcı yanı ise zorunlu inançlarımızı yerine getirmediğimiz takdirde kendimizi kötü hissetmemize yol açıyor olması.Öyle ki içine bir de zorunluluk duygusu katarak katılaştırdığımız inançların kölesi olabiliyoruz.

Kendimi hiç düşünmemeli, verici olmalıyım.  Her şeyi önceden bilmeli, anlamalı ve önceden görebilmeliyim.  Mükemmel sevgili, eş, anne baba, öğrenci, öğretmen olmalıyım.

Bunlar gibi kendimize zorunlu kıldığımız inanç örnekleri yaşamımızda oldukça fazla görülüyor ve bunlardan biri inancımızın dışında geliştiğinde suçluluk duygusuna kapılabiliyoruz.Oysa birinci örnekte kendimizi düşünmeden sürekli verici olmak yorucu olmakla birlikte, tükenip isyan etmek an meselesidir.Ancak kendimize ve sevdiklerimize olan vericiliğimizi dengelersek mutluluğu paylaşarak çoğaltabiliriz.

Bir başka örnekte her şeyi önceden bilmek, anlamak ve görebilmek her zaman mümkün değildir.Dolayısıyla tahminlerimiz üzerinde mutlaka bir yanılma payımız vardır ve önceden bilemediğimiz, anlayamadığımız da ya da göremediğimiz konular üzerinde bu inancın başarısızlığına bağlı olarak kendimizi suçluluk duygusuyla alt üst ederiz.Oysa olumsuzlukların sonucunda bir suçlu aramaktansa pekala ders çıkarmayı başarabilirsek yolumuza daha sağlıklı ve dikkatli devam edebiliriz.

Söz konusu eş, anne baba, öğrenci, öğretmen olmak ya da her hangi bir konuda mükemmeli hedeflemek boşa atılan bir oltadır.Çünkü hiç birimiz mükemmel değiliz.Güzelin güzeli, bilenin bilgesi ve iyinin de daha iyisi mutlaka bakış açılarımıza göre değişiklik gösterir.Bu durumda önemli olan elimizden gelenin en iyisini yapabilmeyi hedeflemektir.

Hepimiz yaşamımızı zorlaştıran, kendi oluşturduğumuz ya da bize aşılanan inançlarımızı keşfederek dönüşüme başlayalım.Sonra zorunlu ve sağlıksız olanları esnek ve sağlıklı inançlara dönüştürerek içimizde özgür bir alan açalım.

İnancın, ne gerçekliğin içinde bir temeli, ne de gözle görünür bir desteği vardır, ama yine de bir köprü gibi, bizi şimdiki gerçeklikten sonsuza bağlar ve bize destek olur.
-Emily Dickinson

Özgür ve mutlu bir yaşam dileğiyle...