Acılarla dolu bir göç yolculuğu

Yönetmen Orhan Tekeoğlu, bir mübadilin yaşanmış hikâyesini beyazperdeye taşıyor.

Öznur Oğraş Çolak

Bugün mübadelenin 98. yıldönümü. Zorunlu göçün üzerinden uzun yıllar geçti. Artık birinci kuşak aramızda değil, hatta ikinci kuşak yok denecek kadar az. Ama üçüncü kuşak mübadiller, nenelerin, dedelerin anlattıklarıyla büyümüş ve bu trajik hikâyelerin hepsini hatırlıyor.

Vatanından, yurdundan, evinden, komşularından ayrılmak böyle yazarak anlatılacak kadar basit değil. Bundan 2 yıl önce “Mübadillerin Hikâyeleri” başlıklı yazı dizimde onların acılarına ortak oldum.

Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu Eğitim-Kültür Ataşesi Stavros Yolcuoğlu, üçüncü kuşak Samsun mübadili... Özen Tüzün, mübadil bir ailenin 2. kuşak çocuğu... Sadece iki kişi ile sınırlı değil tabii ama bu iki hikâye beni derinden etkilemişti.

Birçok hikâyenin ortak noktası ise acılar ve yarım kalmışlık.

Yarım kalan aşklar, dostluklar ve çocukluk...

Aslında Stavros’un dediği gibi “Sözde çok kolaydı ama hiç kolay olmadı zorunlu göç”...

Tüzün’ün söylediği gibi: “Hep geri döneceklerini zannetmişler. Ama bu asla olmamış. Kavala’daki kültürlerini devam ettirmişler ama eskisi gibi olmamış.”

“Ben o evleri hatırlıyorum, öyle bir evde doğmuşum. Hatırlıyorum, bir özlem var içimde, çok sıcaktı, çok güzeldi. Öyle hatırlıyorum” diyen Stavros’un yüzündeki acıyı ve göç yolculuğunu anlatırken gözlerindeki yaşları hiç unutmuyorum. 

‘PARAMPARÇA’

Yönetmen Orhan Tekeoğlu, bir mübadilin yaşanmış hikâyesini beyazperdeye taşıyor.

“Paramparça” adlı filmin senaristliğini mübadil torunu olan Nurdan Tümbek Tekeoğlu üstleniyor.

Başrol oyuncuları ise Bennu Yıldırımlar, Selda Alkor ve Spiridoula Gouskou...

Filmde, 1923 Girit mübadelesinde iki kızıyla Türkiye’ye gelen genç bir kadının hikâyesi anlatılıyor. Bir kadının doğup büyüdüğü topraklardan kalkıp hiç tanımadığı anayurdunda yabancı kalışı... Filmin çekimleri ekim ayında başlayacak; Mersin, Tarsus, İzmir ve Girit’te çekilecek.  

Filmin görüntü yönetmenliğini ve kurgusunu Lukas Agelastos üstleniyor.

Orhan Tekeoğlu, “Anneannelerin, babaannelerin, dedelerin hikâyesi trajik. Özellikle İhsaniye Melemez Giritlileri Derneği Başkanı Cahit Arseven’in, Bodrum Giritlileri Başkanı Zehra Denizaslanı’nın Tarsus Giritlileri Başkanı Hüseyin Şendağ’ın anlattığı öyküler çok ilginçti” diyor ve ekliyor: “Paramparça olmuş aileler... Önyargılar... Acılar... Yaklaşık 4 yıldır araştırma içerisindeyim. Yüzlerce belgesel, film seyrettim. Onlarca kitap okudum.”

Nurdan T. Tekeoğlu ise “Yuna-nistan’dan 500 bin civarı Türk, Türkiye’den ise 1 milyon 200 bin Rum yurtlarından, evlerinden, sokaklarından, mezarlarından ayrılmak zorunda kaldı. Bu filmler yapılmalı ki bir daha trajedi yaşanmasın. Bu filmin senaryosunu yaşanmışlıklardan yola çıkarak yazıyorum. İstanbul Şehir Tiyatroları baş dramaturgu Hilmi Zafer Şahin de ekibimizde. Bir dizi setinde yakaladığımız Bennu Yıldırımlar, prensipte anlaştığımız sanatçı olarak ilk andan itibaren projemiz için heyecanlandı. Baba tarafından Girit ve Selanik kökenli olan Bennu Yıldırımlar, Yunanca biliyor ve mübadele kültürünü yakından bilen ve içselleştirmiş bir sanatçı” diyor.

Selda Alkor, insan hayatına dokunan hikâyelerin kendisini etkilediğini söylüyor. Alkor, “Hâlâ bu değişimin getirileri psikolojik açıdan insanları etkilemekte. Böyle bir hikâyenin içinde olmak mübadele ile ilgili geriye bir ışık tutmak beni gerçekten heyecanlandırıyor. Uzun bir aradan sonra tekrar sette olmak müthiş” diyor.