Acıdan bu kaçıncı kez ders çıkarmak...

Washington-Tahran arasındaki düşmanlıkta “vekaletten, açık savaşa mı geçiliyor” kaygılarını en tepeye yükselten bu haftaki suikastlar, üslerin vurulması haberleri, İran’ın başkentinde kalkışından hemen sonra düşen uçakta 176 kişinin yaşamını yitirmesiyle farklı bir boyuta ulaştı.

Mine Esen

Uçaktaki yolcuların çoğu İran, Kanada, Ukrayna vatandaşıydı. Aralarında çok sayıda hayatının baharında üniversite öğrencisi de vardı... Uçağın teknik nedenlerle düştüğü yönünde ilk anda açıklamalar yapan İran yönetimi, ABD, Kanada’dan gelen füzeyle yanlışlıkla vurdunuz ithamlarını, onca reddedişin ardından dün kabul etti.

Acının büyüklüğü ortada... İki ülke arasındaki ilişkileri, bölgedeki hakimiyet mücadelesini kin, nefret söylemi üzerine oturtan siyasilerin susma vakti. Son dönemde bölgedeki bir çok gerilimde olaya çoğu kez güvenlik, askeri açıdan tek ayaklı bakmanın sorgulanma zamanı... Kimi zaman hantal, işlevsiz, sonuçsuz da bulunsa diplomasinin kıymetinin yeniden hatırlanma anı.

Bölgede savaş senaryolarının arttığı bir dönemde bu felaketin ardından yüksek teknolojili de olsa füze sistemlerinin güvenililirliği konusunun tartışmaların merkezine taşınması kaçınılmaz. Tıpkı İran ile ABD arasında yeniden aracılı da olsa masaya oturma olasılığı pazarlığının yeniden açılması gibi...

İran’la uluslarası toplum arasında 2015’te imzalanan nükleer uzlaşıdan çekilen Trump yönetiminin, Obama döneminde yapılan bu anlaşmanın Tahran’ı daha baskı altına alacak şekilde yeniden formüle edilmesini istediği sır değil. Bunun için İran’a önkoşulsuz görüşme önerisini sık sık dile getiriyor. AB cephesi ise bu uzlaşıya çok zorlu ulaşıldığından yola çıkarak olanı korumayalım siyasetini izliyor. İran ise yeni bir anlaşma olmaz derken AB’nin de ekonomik açıdan vaat ettiği gibi elini rahatlatmaması halinde nükleer faaliyetlerine tam gaz döneceğini açıkça söylüyor.

GÖZLER REFORMCUMUHAFAZAKÂR ÇEKİŞMESİNDE

Peki tavan yapan son haftaki gerilim, yaşanan uçak felaketi, 176 canın gitmesi sonrasında durum değişir mi? Başkanlık seçimlerine hazırlanan Trump, iç siyasette rakibi Demokratlara İran’a yönelik savaş hamlelerini açıklamada ikna edici bulunmuyor, toplumda Tahran’a “yaptırım uygulayalım, sopa gösterelim ama savaş da ne demek” görüşlerinin arttığı gözleniyor.

ABD’nin Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Süleymani’yi öldürmesinin ardından, pek çok çevre için orantılı görülen üs saldırılarıyla yanıt veren Tahran ise bu kez uçağın füzeyle düşmesiyle büyük bir itibar kaybında... ABD üslerine saldırıyla “füze kapasitemiz öylesine gelişmiş ki istediğimiz yeri vurabiliriz” mesajını tüm dünyaya veren Devrim Muhafızları şimdi ise büyük bir acının kaynağı olarak hedefte. Bu noktada akıllara bir soru daha geliyor, bugüne kadar reformcu Cumhurbaşkanı Ruhani yönetiminin Batı ile nispeten daha yakın ilişki kurmasına muhalefet eden dini lider Hamaney liderliğindeki muhafazakâr cephe arasındaki rekabet nasıl ilerleyecek... Son saldırılarla muhafazârların İran siyasetinde üstünlüğü ele aldığı yorumları dikkat çekmişti. Şimdi Devrim Muhafızları’na bağlı hava gücünün üstlendiği uçak dehşetinin ardından Tahran siyasetinde terazi reformcu kanattan yana mı olacak...