‘Acı Vatan’da yeşeren umutlar

Almanya’da özellikle polis teşkilatı, siyasi partiler ve istihdam alanında Türk kökenlilerle olan ilişkilerde yeni bir dönemin başladığını söylemek yanlış olmaz.

Meltem Yılmaz/Cumhuriyet

Ellerinde tahta bavulları, sararmış bıyıkları ve çok para kazanma umutlarıyla İşçi Göçü Anlaşması kapsamında Almanya’nın yolunu tutan Türkler, aradan geçen 50 yılın ardından bugün hâlâ günlük yaşamın, toplumsal tartışmaların ve siyasi parti programlarının “konusu” olacaklarını tahmin ederler miydi?

Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Türkiye ve Deutsche Welle Akademie’nin ortak düzenlediği program çerçevesinde Almanya’nın farklı kentlerinde 8 gün geçirerek, siyasetten kültür sanata, toplumsal yaşamdan ekonomiye kadar çeşitli kesimlerle görüşme yapma imkânı bulduk. Bu temaslar, Almanya’da özellikle polis teşkilatı, siyasi partiler ve istihdam alanında Türk kökenlilerle olan ilişkilerde yeni bir dönem başladığının kuvvetli sinyallerini veriyordu demek yanlış olmaz.

Almanya’daki ilk gündem maddemiz, 2000-2007 yılları arasında sekizi Türk, toplam 10 kişiyi öldürmekle suçlanan aşırı sağcı Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) hücresinin şok etkisi yaratan cinayetleri. Söz konusu cinayetler karşısında polisin takındığı tavır, ciddi eleştirileri de beraberinde getirmişti. Polis de bunun farkında ve bozulan imajını düzeltmeye çalışıyor, bunu yaparken de başta yabancılar olmak üzere birçok alanı yeniden gözden geçiriyor. Federal Almanya Polis Teşkilatı Aşırı Sağ Teröre Karşı Mücadele Birimi Şefi Jeins Beismann, NSU cinayetlerinden sonra ülkede gerçekleşen kriminal olayları önce siyasi açıdan araştırmaya başladıklarını belirterek, şöyle devam ediyor: “İtiraf etmeliyim ki, bugüne kadar ‘aşırı sağ terör’ diye bir kavram yoktu kafamızda. Çünkü aşırı sol gruplardan bildiğimiz kadarıyla eylemler üstlenilirdi, aşırı sağ bu üstlenmeyi yapmayınca şüphemizi çekmemişti. Ancak artık anlamış bulunuyoruz ki ‘aşırı sağ terör’ diye bir şey var. Geçmişten bugüne 3300 aydınlatılmamış cinayeti yeniden ele almaya karar verdik, bunlar içinde 628’inin yabancı düşmanlığı olma ihtimali var. Ancak aşırı sağ, toplumun ortak çabasıyla çözülebilir. Çünkü Almanya’da günde 2-3 arası aşırı sağ suç işleniyor.”

İstatistikler, Almanya’da aşırı sağ suçların giderek arttığını gösteriyor. Bir başka polis yetkilisi, bu süreçte Türk cemaatiyle diyaloğu artırmaya çalıştıklarını belirterek “Artık farklı kültürlere daha açığız” ifadelerini kullanıyor. Yetkili, bir araştırmanın, yabancı düşmanlığının polis teşkilatında var olduğunu ortaya koyduğunu anlatıyor.

‘Türklerin beklentisi değişti’

Almanya, bugün 3.5 milyonluk sayı ile Avrupa ülkeleri arasında en fazla Türk kökenli nüfusa ev sahipliği yapıyor. Türklerin sempatisi, yönetime 3 Türk’ü alarak Almanya tarihinde ilk Türk ve Müslüman Bakana Aşağı Saksonya eyaletinde yer veren Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi’ne (CDU) arttı. Bu durum kendini, Eylül 2013’te gerçekleşen son seçimlerde açıkça gösterdi. Yeşiller Partisi’nden Cem Özdemir, sağ muhafazakâr partilerin de Türklere açılmaya başladığına dikka çekerek şöyle devam ediyor: “Eskiden Türkler, partilere , ‘Türkiye’ye nasıl bakıyor’, ‘Türkiye’nin AB üyeliğine destek veriyor mu?’ diye bakardı. Ama artık durum değişti. Artık Türkler oyunu, bu parti benim için ne yapıyor, uyum yasası konusunda ne yapıyor, çifte vatandaşlık konusunda ne yapıyor algısı ile kullanıyor. CDU da Türklerin hoşuna gidecek ve onlara özel politikalar üretmeye başladı.”

İstihdamda göçmen potansiyeli

Almanya’da son dönemlerde, kimilerine göre de krizden bu yana göçmenlerin işgücündeki potansiyelinin farkına varılmaya başlanmış. Türk Alman Ticaret ve Sanayi Odası genel Sekreteri Suat Bakır, bugün Almanya’da 92 bin Türk kökenli şirket olduğuna dikkat çekiyor. Bu şirketlerin 400 bin kişiye istihdam sağladığını, ekonomiye 40 milyar Avro’luk katkı yaptığını belirtiyor. Bakır, Almanya’daki Türklerin ekonomide faaliyet gösterdikleri alanların 80’lerden bugüne sırasıyla film kiralama, seyahat acentaları ile restoranlar olduğunu anımsatarak, “Ancak bugün, öyle bir duruma gelindi ki, Türk döneri buradan Yunanistan’a ihraç ediliyor” diyor. Almanya’dan her yıl Türkiye’ye 40 bin kişi göç ederken Türkiye’den Almanya’ya ise 30 bin kişinin göç ettiğini söyleyen Bakır, aradaki 10 binlik fark genellikle belli bir yaşın üstündeki insanlar olduğunu, bunun ülkedeki Türk kökenli ekonomide ciddi bir değişikliğe neden olmadığını belirtiyor.

 

Geçmişe eklenen yeni sorunlar

Almanlar, Türk aile yapısında hâlâ “maço” kültürün hâkim olmasından şikâyetçi, geçen yıl yalnızca Berlin’de işlenen 20 kadar namus cinayeti olduğunu belirtiyorlar. Türklerin içe kapalı yaşam tarzları bu yaşam kültürünü besliyor. Diğer yandan, geçmişe eklenen yeni sorunlar da var. Bulgaristan’ın Avrupa Birliği’ne girmesiyle Almanya’ya çalışmaya giden Bulgar nüfus, Türklerin başını çektiği yeni bir sorunun başlangıcı olmuş. Anlatılana göre kimi Türkler, AB vatandaşı Bulgarlar’ın kimliklerini kullanarak yeme içme mekânı açıyor, gelirin büyük kısmını da kendileri alıyorlarmış. Almanya’daki Türk kökenli nüfusun hâlâ en büyük sorunu, işsizlik ve taşeron işçilik. Diğer yandan, ülkedeki sistemden ötürü eğitim alanında çok geride kaldıkları kanısındalar, sınıfların yalnızca yabancı öğrencilerden oluşmasını, gelişimlerinde büyük bir engel olarak görüyorlar. Ayrıca, başta emlak politikası olmak üzere, ülkede ayrımcılık yaratan tüm politikaların değişmesi gerektiğini belirtiyorlar. Çünkü anlatılana göre bir emlakçıya başvurduğunuzda beğendiğiniz evi tutma şansınız, Türk kökenliyseniz hayli düşüyor...