Abdullah Gül'den yardım çağrısı
Onbirinci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Chatham House'da konuşmacı olarak katıldığı konferansta, "Bizim üzerimizden yükün alınması gerekiyor. Yapılan hesaplara göre göçmenlerin Türkiye'ye maliyeti 4 milyar dolar. Dünya devletlerinden tek beklentimiz yardım" dedi.
cumhuriyet.com.tr2010'da Chatham House Ödülü'ne layık görülen Gül, Türkiye'nin Suriye ilişkileri ve göçmenlerle ilgili bir soruya, "Türkiye gerçekten büyük bir sınav veriyor burada. Sınılarımızı kapatabilirdik. Herkes orada kalabilir büyük facialar yaşanabilirdi. Bunu bir insanlık görevi olarak gördük ve onur duyuyoruz. Türk halkına bir sorun yaratmadı bir hükümet politikası olarak görmeyelim" şeklinde yanıt verdi.
4 MİLYAR DOLAR MALİYETİ VAR
Gül, Almanya'nın 20 yılda 2 milyon göç ile Avrupa'da tarihte en çok göç alan ülke olduğunu dile getirdi. Göçmelerin Türkiye'ye maliyetinin 4 milyar dolara yakın olduğunu kaydeden Gül şöyle konuştu; "Bizim biraz üzerimizden yükün alınması gerekiyor. Yapılan hesaplara göre, göçmenlerin 4 milyar dolara yakın maliyeti var bize.
Bize en büyük yardım Suudi Arabistan'dan geldi. Onlar da 1 milyon dolar civarında. Bunun dışında diğer ülkelerden gelen toplam yardım 2 milyon dolar hepsi yaklaşık 100 milyon dolar yapıyor. En azından bu konuda maddi destek artabilir. Eğer nüfusun bir kısmı kabul edilmeyecekse bizim en büyük arzumuz Suriye'deki istikrarsızlığın uzun sürmemesi. Bu süreç uzun sürerse bu nüfus kalıcı oluyor.
Tarihe baktığımızda diğer ülkelere göçen insanlar o ülkelerde fazla kalırlarsa hem kendileri için hem de kaldıkları ülke için sorun oluyor. Bu süreç uzarsa ülkelerine olan aidiyetleri zayıflıyor ve dönemiyorlar açıkçası bundan korkuyoruz. Onun için Suriye'nin istikrara kavuşması ya da en azından bir bölge korunaklı hale gelirse bir kendi topraklarına gidebilir. Açıkcası dünyadan beklentimiz yardım."
Gül, Türkiye'nin bölgesinde son yıllarda ne gibi değişikliklerin yaşandığına yönelik bir başka soruya ise, "Bölgedeki en büyük değişiklik özellikle bölgenin son yıllarda daha da istikrarsız olması" şeklinde cevap verdi.
EN ÖNEMLİ MESELELERDEN BİRİ FİLİSTİN SORUNU
Gül, Körfez Savaşı yıllarında bölgede sadece tehdit olarak Saddam Hüseyin'in olduğunu bugün ise bölgedeki problemlerin arttığını ifade ederek, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra karşı karşıya kalınan en önemli meselelerden birinin Filistin sorunu olduğunu kaydetti.
"BÖLGEDEKİ BELİRSİZLİKLER ÇOĞALDI"
İngiltere, Fransa gibi Avrupa ülkelerinde Filistin devletini tanıma yönünde yeni politik tavır içinde olmalarının memnuniyet verici olduğunu belirten Abdullah Gül, şöyle konuştu:
"Bölgedeki biriken öfke ve hayal kırıklığı herhalde anlaşılıyor biraz. Bu öfkeler ve Saddam'dan sonraki kümülatif olarak çoğalan bütün problemler birbirini tetikledi, adeta bir pandoranın kutusu açıldıkça açılıyor. IŞİD'den tutun diğer bütün gelişmelere kadar bunlar hep o kutudan çıkan problemler. Yarın çıkacak şeyler sürpriz olabilir veya sürpriz olmaması lazım. Bana sürpriz olmuyor açıkçası. Bu iklim her şeyi üretmeye müsait bir iklim. Bölgedeki belirsizlikler çoğaldı. Türkiye olarak böyle bir bölgeye komşu olmak bizi şüphesiz ki çok rahatsız ediyor. Türkiye, bölgesinde istikrarı, huzuru tercih eder. Yaptıkları tenkit edilebilir, beğenilmeyebilir, daha çok şey beklenebilir, bunlar ayrı ama Türkiye'nin bütün arzusu, gayreti, bölgesinde huzurun, istikrarın, barışın tesisidir. Karamsar bir tablo çizdim maalesef ama gördüğüm bu gerçekten."
"SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNİN BAŞLANGICI OLABİLİR "
Gül, Türkiye-Rusya ilişkileriyle ilgili bir başka soruya ise, "Gazın önemli bir kısmını Rusya'dan alıyoruz. Dolayısıyla Rus gazına biraz bağımlıyız. Bunu çeşitlendirmeye çalışıyoruz tabii. Ukrayna'daki olanlar, hepimizi çok yakından ilgilendirdi. Güneyimizde böyle bir istikrarsızlık varken, kuzeyimizde çok daha ciddi bir istikrarsızlıktan tedirginiz açıkçası" dedi.
Ukrayna ve Rusya meselesinin NATO'nun karşılaştığı en önemli konulardan biri olduğunu ifade eden Gül, "Kırım'ın defakto durum yaratılarak işgal edilmesi çok gergin bir ortam çıkardı ve belki ikinci bir Soğuk Savaş döneminin başlangıcı içerisindeyiz. Bunun daha da ileri gitmemesini arzu ediyoruz" dedi.
"ENERJİ GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASI İÇİN DOĞU AKDENİZ'İN ÖNEMLİ BİR KAYNAK"
Rusya'daki gelişmelerin Türkiye'nin enerji güvenliğine etkisi konusuna da değinen Gül, Kafkasya, Irak, İran gibi bölge ve ülkelerden enerji güvenliğinin sağlandığını ifade ederek, "Ama hem bizim, hem Avrupa'nın daha büyük ölçekte enerji güvenliğinin sağlanması için Doğu Akdeniz'in önemli bir kaynak olacağına inanıyorum. Kıbrıs meselesi barışçıl bir şekilde hallolursa bütün Kıbrıs çevresindeki gaz, İsrail kıyılarındaki gaz bütün bunlar birleştirilerek Avrupa'ya uzanmasının en uygun yolu Türkiye üzerinden geçmesidir. Yapıcı yaklaşılırsa kazan-kazan bilinci içerisinde hareket edilirse bunların gerçekleşeceğine inanıyorum" diye konuştu.
4 MİLYAR DOLAR MALİYETİ VAR
Gül, Almanya'nın 20 yılda 2 milyon göç ile Avrupa'da tarihte en çok göç alan ülke olduğunu dile getirdi. Göçmelerin Türkiye'ye maliyetinin 4 milyar dolara yakın olduğunu kaydeden Gül şöyle konuştu; "Bizim biraz üzerimizden yükün alınması gerekiyor. Yapılan hesaplara göre, göçmenlerin 4 milyar dolara yakın maliyeti var bize.
Bize en büyük yardım Suudi Arabistan'dan geldi. Onlar da 1 milyon dolar civarında. Bunun dışında diğer ülkelerden gelen toplam yardım 2 milyon dolar hepsi yaklaşık 100 milyon dolar yapıyor. En azından bu konuda maddi destek artabilir. Eğer nüfusun bir kısmı kabul edilmeyecekse bizim en büyük arzumuz Suriye'deki istikrarsızlığın uzun sürmemesi. Bu süreç uzun sürerse bu nüfus kalıcı oluyor.
Tarihe baktığımızda diğer ülkelere göçen insanlar o ülkelerde fazla kalırlarsa hem kendileri için hem de kaldıkları ülke için sorun oluyor. Bu süreç uzarsa ülkelerine olan aidiyetleri zayıflıyor ve dönemiyorlar açıkçası bundan korkuyoruz. Onun için Suriye'nin istikrara kavuşması ya da en azından bir bölge korunaklı hale gelirse bir kendi topraklarına gidebilir. Açıkcası dünyadan beklentimiz yardım."
Gül, Türkiye'nin bölgesinde son yıllarda ne gibi değişikliklerin yaşandığına yönelik bir başka soruya ise, "Bölgedeki en büyük değişiklik özellikle bölgenin son yıllarda daha da istikrarsız olması" şeklinde cevap verdi.
EN ÖNEMLİ MESELELERDEN BİRİ FİLİSTİN SORUNU
Gül, Körfez Savaşı yıllarında bölgede sadece tehdit olarak Saddam Hüseyin'in olduğunu bugün ise bölgedeki problemlerin arttığını ifade ederek, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra karşı karşıya kalınan en önemli meselelerden birinin Filistin sorunu olduğunu kaydetti.
"BÖLGEDEKİ BELİRSİZLİKLER ÇOĞALDI"
İngiltere, Fransa gibi Avrupa ülkelerinde Filistin devletini tanıma yönünde yeni politik tavır içinde olmalarının memnuniyet verici olduğunu belirten Abdullah Gül, şöyle konuştu:
"Bölgedeki biriken öfke ve hayal kırıklığı herhalde anlaşılıyor biraz. Bu öfkeler ve Saddam'dan sonraki kümülatif olarak çoğalan bütün problemler birbirini tetikledi, adeta bir pandoranın kutusu açıldıkça açılıyor. IŞİD'den tutun diğer bütün gelişmelere kadar bunlar hep o kutudan çıkan problemler. Yarın çıkacak şeyler sürpriz olabilir veya sürpriz olmaması lazım. Bana sürpriz olmuyor açıkçası. Bu iklim her şeyi üretmeye müsait bir iklim. Bölgedeki belirsizlikler çoğaldı. Türkiye olarak böyle bir bölgeye komşu olmak bizi şüphesiz ki çok rahatsız ediyor. Türkiye, bölgesinde istikrarı, huzuru tercih eder. Yaptıkları tenkit edilebilir, beğenilmeyebilir, daha çok şey beklenebilir, bunlar ayrı ama Türkiye'nin bütün arzusu, gayreti, bölgesinde huzurun, istikrarın, barışın tesisidir. Karamsar bir tablo çizdim maalesef ama gördüğüm bu gerçekten."
"SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİNİN BAŞLANGICI OLABİLİR "
Gül, Türkiye-Rusya ilişkileriyle ilgili bir başka soruya ise, "Gazın önemli bir kısmını Rusya'dan alıyoruz. Dolayısıyla Rus gazına biraz bağımlıyız. Bunu çeşitlendirmeye çalışıyoruz tabii. Ukrayna'daki olanlar, hepimizi çok yakından ilgilendirdi. Güneyimizde böyle bir istikrarsızlık varken, kuzeyimizde çok daha ciddi bir istikrarsızlıktan tedirginiz açıkçası" dedi.
Ukrayna ve Rusya meselesinin NATO'nun karşılaştığı en önemli konulardan biri olduğunu ifade eden Gül, "Kırım'ın defakto durum yaratılarak işgal edilmesi çok gergin bir ortam çıkardı ve belki ikinci bir Soğuk Savaş döneminin başlangıcı içerisindeyiz. Bunun daha da ileri gitmemesini arzu ediyoruz" dedi.
"ENERJİ GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASI İÇİN DOĞU AKDENİZ'İN ÖNEMLİ BİR KAYNAK"
Rusya'daki gelişmelerin Türkiye'nin enerji güvenliğine etkisi konusuna da değinen Gül, Kafkasya, Irak, İran gibi bölge ve ülkelerden enerji güvenliğinin sağlandığını ifade ederek, "Ama hem bizim, hem Avrupa'nın daha büyük ölçekte enerji güvenliğinin sağlanması için Doğu Akdeniz'in önemli bir kaynak olacağına inanıyorum. Kıbrıs meselesi barışçıl bir şekilde hallolursa bütün Kıbrıs çevresindeki gaz, İsrail kıyılarındaki gaz bütün bunlar birleştirilerek Avrupa'ya uzanmasının en uygun yolu Türkiye üzerinden geçmesidir. Yapıcı yaklaşılırsa kazan-kazan bilinci içerisinde hareket edilirse bunların gerçekleşeceğine inanıyorum" diye konuştu.