ABD'de aşırı sağ çok daha fazla şiddete başvuracak

ABD’de kurumsal sağ ile aşırı sağ arasındaki “işbirliği” değişen biçimler alarak sürecek. Bakmayın şimdi Cumhuriyetçi Parti’den kimilerinin Capitol Baskını’nı kınamış olmalarına. Ülkedeki kargaşadan antifaşist sol örgüt Antifa’yı suçlarken, şiddetin, kontrol ettiklerini sandığı aşır sağdan gelmesinin sersemliğini yaşıyorlar şu an. Önümüzdeki dönemde ABD aşırı sağı çok daha fazla şiddete başvuracak.

Mustafa K Erdemol

Joe Biden yönetiminde daha çok tanık olunacak buna. Çünkü neo-liberal politikaların olumsuz sonuçları, halihazırdaki salgının yarattığı kırılganlık aşırı sağcıların propaganda yeteneklerini geliştirmelerine yarıyor. Sahte bir neo-liberalizm eleştirisi, ahlak sosuna bandırılmış zemin üzerinde yükseliyor. 

Yaklaşık bir milyondan fazla insanın resmi olarak işsiz olduğu, gayri resmi olarak bu rakamın milyonları bulduğu ABD’de aşırı sağ, sola yönelik sermaye kaynaklı “endişeleri” de kullanarak kurumsal sağa karşı alternatif hale geliyor. Bu ortamı yaratan kurumsal sağın ortağı olmasına rağmen, onun yarattığı sefaletten, istikrarsızlıktan besleniyor.

Tüm bunlara karşın ABD’de aşırı sağ tehlikenin yarattığı tehditler kötü birçok örneğe rağmen ciddiye alınmıyor. Çünkü beyaz üstünlüğünün hâkim ideoloji olması aşırı sağın gücünü gizliyor.

‘DARBE UYARISI’

ABD’nin başta Jacobin olmak üzere sosyalist yayın organlarında darbe teşebbüslerine ilişkin haberler yer almıştı. Derginin editörü David Sirota bu uyarılarının dikkate alınmadığından yakınıyor haklı olarak. “Sanki Amerika’da böyle şeyler asla olmazmış gibi alaycı yaklaşıldı yazdıklarımıza” diyen Sirota, Capitol Baskını’ndan sonra artık kimsenin alay etmediğine de dikkat çekiyor. 

Sirota önemli bir Amerikalı sosyalist. Okuma şansını bulamadığım, on yıl önce yazdığı The Uprising (Başkaldırı) adlı kitabında yazdıklarının gerçekleştiğini belirtiyor. O da birçok gözlemci gibi Trump’ın kışkırtıcılığına dikkat çekerek “Baskın bu kışkırtmanın sonucuydu” diyor. Söylediği bir şey daha var: “Trump gitse de bu olaylar sürecek”. Sirota “Aşırı sağın ve özellikle birçok Trump destekçisinin demokrasiye düşman olduğunu uzun zamandır biliyoruz. Monmouth Üniversitesi’nden 2019’da yapılan anket verileri, Trump’ın en güçlü taraftarlarının yaklaşık üçte birinin otoriter eğilimlere destek verdiğini ortaya koyuyor” da diyor. Trump’ın sağcı şiddeti az göstermek için hazırlanan bir istihbarat raporunda “beyaz üstünlüğünü savunanların daha az tehlikeli” gösterilmesi konusunda baskı yaptığı da belirtiliyor. Bunu ortaya atan bir FBI yetkilisi. 

Politico dergisi de FBI yetkililerinin aşırı sağ tehditle mücadeleden Trump ilgilenmediği için vazgeçtiklerini yazmıştı. Trump bunun yerine göçmenlere, solculara, çevrecilere karşı “politikalar” geliştirdi. Polisin baskını bastırmama tutumu Trump’ın polis teşkilatında da taraftarlarının olduğu gerçeğini gözler önüne serdi. Yakın tarihlerde yapılan barışçıl gösterileri çok sert bastıran polisin “taraf” olduğunu anımsatacak örnekler arasında küreselleşme karşıtlarına aldığı tutumlar başta geliyor. 

1999 Seattle çatışmaları örneğin. Plastik mermilerin, gaz bombalarının havada uçuştuğu bir polis baskını söz konusu olmuştu. 2011’de Zuccotti Park’taki Occupy Wall Street kampına düzenlenen baskındaki polis vahşetini de anımsamalıyız. 2016’da, polis ile Ulusal Muhafızlar’ın protestocuları dağıtmak için ses bombası, tazyikli su, otomatik tüfekler kullandığı da akıllardadır. 

Nihayet geçen yıl yaşanan George Floyd’un polis eliyle öldürülmesine yönelik protestolarda polisin (diz çöküp siyah toplumdan özür dileyen az sayıdaki meslektaşları hariç) nasıl vahşi bir tutum aldığı biliniyor. Oysa Capitol Baskını’nda polislerden birinin saldırganların lideri konumunda olan kişiye “lütfen, lütfen çıkın” diye yalvardığına tanık olundu. 

Zaman zaman başını gösteren, ancak marijinal olduğu sanılan ya da öyle görülmesi istenen aşırı sağ Trump marifetiyle artık iyice görünür oldu. Bundan sonrası bu görünürlüğün avantajıyla şiddet olaylarına daha sık başvuracak oluşu kimse için sürpriz olmayacak.