ABD ve Batı’nın ikiyüzlülüğü

Trump’ın, korona salgını nedeniyle ekonomisi zarar görecek Çin’e karşı başlattığı Ticaret savaşında üstünlük elde edeceğini hesaplamadığını kim söyleyebilir? Aynı biçimde İran’a ekonomik yaptırım konusunda dünyayı tamamen ikna edememiş ABD’nin, İran’ı dize getirmek için koronavirüs salgınını fırsat gibi değerlendirmediğini?

Mustafa K. Erdemol

Henüz tehlike Batı ile ABD’nin kapısını çalmadan kısa bir süre öncesine kadar ABD’de faaliyet gösteren Nükleer İran’a Karşı Baskı Grubu, İran’a ilaç satışlarını tamamen durdurmak için Başkan Donald Trump’a baskı yapmayı sürdürüyordu. Tam da İran, 200’e yakın ölüm, 4 bine yakın enfekte olmuş hastayla koronavirüs salgınının ortasındayken.

Virüsün hızla Çin dışına taştığı haberleri gelmeye başladığında, 10 Şubat’ta Donald Trump adeta dalga geçercesine, “Pek çok insan bu virüsün sıcakta ortadan kalkacağını düşünüyor” demiş, iki hafta sonra “Göreceksiniz bir mucize gibi yok olacak” diye salgını hafife almayı sürdürmüştü. Sadece o değil, destekçileri de olan bitene rağmen salgının bir aldatmaca olduğunu, bunun normal bir grip sayılması gerektiğini söylüyordu. Trump’ın, koronavirüs salgını nedeniyle, ekonomisi zarar görecek olan Çin’e karşı başlattığı ticaret savaşında üstünlük elde edeceğini hesaplamadığını kim söyleyebilir? Ya da İran’a ekonomik yaptırım konusunda dünyayı tamamen ikna edememiş ABD’nin, İran’ı dize getirmek için koronavirüs salgınını fırsat gibi değerlendirmediğini?

Ticaret savaşlarında Çin’e karşı ABD saflarında olan İtalya, salgından en kötü etkilenen ülke oldu. Sağlık kurumlarının belirtiler gelmesine rağmen, Çin kaynaklı olduğu için üstünde durmadıkları salgında, bu ülkenin çok kayıp vermesi ortalamanın üzerinde bir yaşlı nüfusa sahip olması. Bu ülkeye yardım elini uzatan tek ülke Çin oldu. 9 kişiden oluşan bir Çin yardım ekibi, tonlarca tıbbi malzeme ile birlikte İtalya’ya hareket etti.

SALGIN İNKÂRLA BAŞLAR

Şimdi büyük bir telaşla ve haklı olarak tüm ülkede acil durum ilan eden ABD, Koronavirüs salgını konusunda neden gevşek davrandı? Buna yanıt olabilecek bir görüşü Intelligener sitesinde yer alan Andrew Sullivan’ın makalesinde bulmak mümkün. Sullivan, makalesinde “Salgın rutin olarak inkârla başlar” diyerek tarihteki büyük veba salgınında alınan tutumlara gönderme yapıyor. Koronavirüse ilişkin Çin’den belirgin uyarı işaretleri geldiğini vurgulayan Sullivan,  sadece Çin’den gelenlere (aşağıda adı geçen bir başka yazara göre tamamen ırkçı nedenlerle) yasak koymanın ABD’yi güvende tutacağının sanıldığını belirterek “Trump toplumsal bir krizde bile kendini beğenmiştir” diyor. Bu, ABD’de Çin’e nasıl küçümsemeyle bakıldığının ifadesi elbette.

Gabriel Andrade de “Koronavirüs Salgını Anti-Çin Kişiselleşmeye Dönüşmemeli” başlıklı makalesinde, salgın başladığında Çin’e olan yaklaşımın tarihsel arka planını anımsatıyor. Andrade, “İnsanlık tarihinin diğer birçok salgınında olduğu gibi bu da yabancı düşmanlığı için bir fırsat haline gelmiştir, diyerek ‘Sarı Tehlike’ endişesi yeni bir şey değil. Doğu Asya’nın demografik gücü Batılıları her zaman endişelendirdi. Çin -eğer uyandırılırsa- Avrupa ve Kuzey Amerika’ya zarar verebilecek uyuyan bir dev olarak algılanıyordu” vurgusunu yapıyor. Bu tespitin ABD’den Çin’deki virüse karşı herhangi bir destek gelmeyişini açıkladığı ortada. ABD’de virüsün yaygınlaşmasını Çin mutfağına bağlayan önyargılara da değinen Andrade, Çin tarzı beslenmenin Çin ile ilgili kültürel kaygıların önemli motivlerinden biri olmaya devam ettiğine” dikkat çekiyor.

“COVID-19 ve Yabancı Düşmanlığı: Salgınlara neden genellikle ırkçılık eşlik ediyor?” başlıklı yazısında Jasmin Bauomy de Koronavirüsün en yıkıcı etkisinin Asya kökenli insanlara yönelik yabancı düşmanlığı olduğunu belirtiyor. Virüse Çin Virüsü denmesinin bile bir önyargı oluşturduğuna dikkat çeken Bauomy, bunun tüm dünyada ırkçı tepkilere yol açtığını vurgulayarak Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Genel Direktörü Tedros Adhanom’un “ırkçı damgalamaların düzeyini görmek çok acı verici. Bu virüsün kendisinden daha tehlikeli”  sözlerini de alıntılıyor. ABD ve Batı toplumu, başta medyaları olmak üzere kamu oluşturucu aygıtlarıyla virüsü sadece bir bölgeye özgü gösterme yanlışına düştüler. Hem toplumun hem yönetimlerin gevşek tutum almasının kökeninde bu üstten bakışlı tutumlarının etkisi var.

YETERSİZLİĞİ Mİ SAKLADI?

Trump’ın koronavirüs salgınını küçümsemesinin nedenlerinden biri de elbette çokça eleştirilen ABD sağlık sisteminin yetersizliği. Hiçbir ülke, sorunu ABD kadar kötü ele almadı. Her şeyden önce Trump, inkâr etti. Uyarılara rağmen yeterince test yapılmadı. Çünkü Trump sağlık sisteminin zayıflığının ortaya çıkmasını istemiyordu. Business Insider’ın istatistiklerine göre, 8 Mart itibarıyla ABD’de, 1 milyon kişi başına 5 test yapıldı. İngiltere’de milyonda 347 test ile karşılaştırıldığında fark ortaya çıkıyor.

İtalya’nın Servizio Sanitario Nazionale (SSN) olarak bilinen mevcut ulusal sağlık hizmeti, hastalara ücretsiz bakım sağlıyor ama finansmanı yetersiz. Kamu sağlık hizmetlerine yapılan yatırımlar, ülkenin gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYİH) sadece yüzde 6.8’ini oluşturmaktadır ve bu da Avrupa Birliği’ndeki Fransa ve Almanya dahil diğer ülkelerden daha düşüktür.

Koronavirüs, kapitalizmdeki çıkmazları ortaya serdi. Özellikle ABD ekonomisi, ABD’nin kapitalist modeli, böyle bir kriz için tasarlanmamış demek ki. Kapsayıcı bir sağlık hizmetine sahip değil,  emekçiler için federal ölçekte ücretli hastalık izni yok. ABD’nin “Çin Virüsü” diye damgalayıp önemsemediği salgın karşısında, o üstten baktığı Çin, savaşı kazanmak üzere.