ABD Dışişleri Bakanlığı'nın PKK'ye yönelik 'şartlı kınama' mesajı ne anlama geliyor?
Milli Savunma Bakanlığı, Kuzey Irak’ın Gara bölgesinde, terör örgütü PKK’ye yönelik gerçekleştirilen operasyonlarda kontrol altına alınan bir mağarada, 13 Türk vatandaşının naaşlarına ulaşıldığını duyurdu. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ned Price’ın konuya ilişkin açıklaması ise yoğun tepkilere neden oldu. Peki, söz konusu mesajın vermek istediği alt mesaj neydi? Uzmanına sorduk...
Mustafa Birol GügerPençe Kartal-2 Harekât bölgesinde, terör örgütü PKK'ye yönelik operasyonlar tüm hızıyla sürerken, Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklama tüm Türkiye'yi yasa boğdu.
Açıklamada, kontrol altına alınan bir mağarada yapılan aramada, PKK tarafından alıkonulan 13 Türk vatandaşının naaşlarına ulaşıldığı; yapılan ilk incelemede masum ve silahsız vatandaşlarımızdan birinin omuzundan, diğer 12’sinin ise başlarından vurularak şehit edildiğinin tespit edildiği duyuruldu.
Türkiye’nin kayıplarıyla ilgili pek çok ülke başsağlığı mesajı yayınladı, ancak ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan başsağlığı mesajı tepkileri de beraberinde getirdi. ABD Dışişleri Bakanlığı, mesajında, “Türk vatandaşlarının terör örgütü PKK'nın elinde öldüğü haberleri doğruysa, bu eylemi en güçlü şekilde kınıyoruz” ifadeleri yer aldı.
Mersin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Kaan Kutlu Ataç, söz konusu baş sağlığı mesajıyla verilmek istenen asıl mesajı Cumhuriyet.com.tr’ye yorumladı.
STRATEJİK ORTAKLIK
Türk Amerikan ilişkilerinin, tarihsel süreçte hiçbir zaman ‘stratejik ortaklık’ temelinde gelişmediğinin altını çizen Dr. Ataç Cumhuriyet.com.tr’ye demecinde, “Söz konusu ilişkiler CAATSA yaptırımlarından itibaren ABD açısından ‘hasımlarla mücadele’ noktasına gerilemiştir. Amerikan devlet aygıtı, 2020 sonundan itibaren Türkiye Cumhuriyeti’ni hasım olarak değerlendirme noktasına gelmiştir. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in ‘sözde müttefik’ vurgusu da yine bu bakış açısının bir tezahürüdür” dedi.
İKİ DİP NOKTASI
ABD Dışişleri Sözcüsü Price’ın 13 şehitle ilgili resmi açıklamasına da değinen Ataç, “Söz konusu açıklama ile birlikte Türkiye tarafından yapılan açıklamaya itimat edilmediği açık bir şekilde vurgulanmıştır. Bu bağlamda, Türkiye’ye hasım sıfatının iliştirildiği CAATSA yaptırımları, iki ülke ilişkilerinde birinci dip noktası; Türkiye’ye olan itimatsızlığın vurgulandığı bu açıklama da ikinci dip noktasıdır. Bu ikinci dipten çıkış için ‘temiz sayfa’ ve ‘iyi niyet’ açıklamaları kâfi gelmeyecektir” dedi.
Açıklamanın, NATO ruhuyla uyumlu olmadığını ve büyük bir ön yargı taşıdığını belirten Ataç ayrıca, “Henüz geçen hafta Osman Kavala ilgili ‘serbest bırakın’ emir kipiyle yayınlanan Türkiye’nin içişlerine doğrudan müdahale izleri taşıyan dışişleri açıklamasını da göz önünde bulunduracak olursak, Biden yönetiminin Türkiye ile ilişkileri hangi seviyede ele aldığını görebiliriz” dedi.
“TÜRKİYE’NİN MESAJLARI DİKKATE ALINMIYOR”
Ataç’a göre, “Yeni ABD Başkanı Joe Biden, 20 Ocak’ta yemin ederek göreve başladığında, Türkiye ile ilişkiler hâlihazırda dibe vurmuştu. Bu durumda, Türk devlet ricalinden ABD’ye iletilen, ‘yeni sayfa açma’, ‘S-400’leri müzakere konusu yapma’ gibi girişimlerin yanı sıra İbrahim Kalın’ın bir nevi ‘Ulusal Güvenlik Danışmanı’ sıfatı ile verdiği mesajların da henüz dikkate alınmadığı anlaşılıyor...”