ABD, Çin'i "Uygurlara soykırım yapmakla" suçladı

ABD'de Başkan Donald Trump yönetimi, görevi Joe Biden'a devretmeden bir gün önce Çin'de Uygurara yönelik uygulamaları "soykırım" olarak kabul ettiğini duyurdu.

BBC Türkçe
Reuters
Çin, Uygurların yerleştirildiği kampların "eğitim kampı" söylüyor

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Çin'in Uygurlar ve ülke içindeki diğer Müslüman topluluklara yönelik "Soykırım uyguladığını" söyledi.

Çin'in uygulamalarının soykırım olarak kabul edilmesi kararı, Trump yönetiminin görevi devretmesine 24 saatten az bir zaman kala geldi.

Çarşamba günü Başkanlık için yemin edecek olan Joe Biden'ın Dışişleri Bakanı olarak seçtiği Antony Blinken ise, bu karara "katıldığını" açıkladı.

Uluslararası insan hakları aktivistleri ve örgütleri, Çin'in son yıllarda milyonlarca Uyguru "Yeniden eğitim kampı" adını verdiği kamplarda hapsettiğini söylüyor.

BBC'nin konuyla ilgili yaptığı araştırmalar da, Uygurların bu kamplarda zorla çalıştırıldığını ortaya koymuştu.

Donal Trump'ın başkanlığı boyunca ABD ve Çin arasında gerilim arttı. Özellikle ticaret politikaları ve koronavirüs salgını konusunda aldığı tutumla Trump, Çin'e yönelik olarak sert bir tutum takındı.

Açıklamasında Pompeo, "Soykırımın sürdüğüne inanıyorum. Çin'in parti devletinin Uygurları yok etmek için sistematik olarak çalıştığına tanık oluyoruz." ifadelerini kullandı.

Bu açıklama Çin üzerinde uluslararası baskının artmasına yol açabilir ancak henüz bir yaptırım ya da karşılık öngörülmüş değil.

Blinken'a, Salı günü bakanlık görevinin onaylanması sırasında verdiği ifadede Pompeo'nun açıklamasına katılıp katılmadığı soruldu. Biden döneminde Dışişleri Bakanı olarak Pompeo'dan görevi devralacak olan Blinken, "Benim de yorumum bu yönde olurdu" yanıtını verdi.

Biden'ın ekibi de Ağustos ayında, seçimden önce benzer bir açıklama yapmış; "Uygurlar, Çin'in otoriter hükümetinin elinde, kelimelerle ifade edilemeyecek bir baskı altında acı çekiyor." ifadelerini kullanmıştı.

SİNCAN'DA SON DURUM NE?

Çin, ülkenin batısında 11 milyon Uygurun yaşadığı Sincan'daki eğitim kamplarında üç korkunç kuvvetle mücadele ettiğini savunuyor: Ayrılıkçılık, terörizm ve aşırılıkçılık.

Haziran ayında Çinli bir akademisyen olan Adrian Zenz tarafından yapılan araştırmada, Çin yönetiminin, Müslüman azınlığın nüfusunun artmasını engellemek için mecburi doğum kontrol yöntemleri uygulamaya koyduğu öne sürüldü. Kadınlara kısırlaştırma amaçlı müdahaleler yapıldığı da araştırma sonuçlarında yer aldı.

Pekin yönetimi, "temelsiz" olduğunu söylediği araştırmanın doğru olmadığını savunmuş ancak Mike Pompeo, Çin'e, "korkunç uygulamaları hemen sonlandırma" çağrısı yapmıştı.

O sırada Trump, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde Müslüman Uygur Türklerine yönelik baskı politikalarından dolayı bu politikaların sorumlusu Çin yetkililerine yaptırım uygulanmasını öngören yasayı onaylamıştı.

Yasayla Müslüman Uygur Türklerine yönelik baskı politikalarının sorumlusu olan Çin yetkililerinin ABD'deki mal varlıkları donduruldu ve bu yetkililere vize yasağı getirildi.

Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü'nün (ASPI) Eylül ayında elde ettiği uydu fotoğrafları da, Çin'in batısındaki Sincan bölgesinde yer alan kampların 14'ünün inşasının devam ettiğini gösterdi.

ASPI'nin raporunda, kampların fabrikaların yakınlarında bulunduğu ve gözaltında tutulanların buralarda zorla çalıştırıldığı bilgisine yer veriliyor.

Pekin yönetimi Sincan'da insan hakları ihlalleri olmadığını söylüyor. Çinli yetkililer önce gözaltı kamplarının varlığını inkar etmiş, daha sonra ise bu kamplarda yoksulluğu ve terör tehdidini ortadan kaldırma amaçlı meslek edindirme ve yeniden eğitim programları uygulandığını açıklamıştı.

Sincan bölgesindeki Müslümanlara yönelik "suçlamaların" evde Kuran bulundurulması veya domuz eti yenmemesi gibi nedenlere dayandırılabildiği ve bu kişilerin kamplarda keyfi gözaltılar, sağlık hizmetlerine erişimin engellenmesi veya zorla doğum kontrolü gibi uygulamalara maruz kaldığı ifade ediliyor.

Uygur ailelerin yanına Han soyuna mensup Çinli yetkililerin "akraba" sıfatıyla gözetim amaçlı iskanı ve kamu alanlarında yaygın bir gözetleme sistemine başvurulduğu belirtiliyor.

En büyük kampın Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin başkenti Urumçi'deki Dabançeng kampı olduğu ve burada 100'e yakın binanın tespit edildiği belirtiliyor.