'Abartmayın'
Antik Skepsis kentinin tam karşısında maden ocağı açılmasına bilirkişi "Maden ocağı hem tarihi hem de bölgede şu anda yaşayanları tehdit eder" diyerek karşı çıktı. Valilikten köylülere yanıt geldi: Abartmayın. Böyle yaklaşımlarla bir yere varılmaz.
cumhuriyet.com.tr
Troia kralları yönetti
Skepsis antik kenti 1993 yılında Edirne Koruma Kurulu kararı ile 1. derece arkeolojik sit alanı ilan edildi. Antik kaynaklara göre Troia Kralı Priam’ın soyundan gelen iki aile burada hüküm sürdü. MÖ 5. yüzyılda Mania isimli bir kadın hükümdar bölgeyi yönetti. Skepsisli Demetrios, filozof Aristarkhos ve Metrodoros’un yaşadığı kent, Bizans döneminde de piskoposluk merkezi oldu. MS 787’deki İznik konsülüne piskopos göndermediği için önemini yitiren kent, zamanla tarih sahnesinden silindi.
Patlayıcılar şansa, tarihi eserler maden ocağına emanet!
Maden ocağı hikâyesi ise 2011 yılının son ayında başladı. 1. derece arkeolojik sit alanı olan antik kentin bitişiğinde, Killiktepe’de feldspat maden ocağı açılması istendi. Çanakkale Arkeoloji Müzesi uzmanları sit alanı ile komşu olan bu tepede sondaj kazıları ile bir araştırma yaptı. Hazırlanan raporda bir çok keramik, seramik parçaları su künkleri bulundu ve sit alanının genişletilmesi istendi. Konu, başkanlığını Prof. Coşkun Özgünel’in yaptığı Çanakkale Koruma Kurulu’nun gündemine geldi. Troas antik kentinde Apollon Tapınağı’na TIR çıkaran Kurul Başkanı Özgünel’in de bulunduğu toplantıda Çanakkale müze yetkilisi maden ocağı açılmasına itiraz etmesine rağmen kurul maden ocağına onay verdi. Hem de inanması güç bir karar ile: ‘‘Sahaya ulaşımın sağlanması esnasında ağır iş makinelerinin yaratacağı titreşimin arkeolojik eserlere zarar verebileceği ihtimali nedeniyle yeni yolun kullanılması, çalışmalar sırasında herhangi bir taşınır taşınmaz kültür varlığına rastlanması durumunda en yakın mülki amirliğe haber verilmesi kaydıyla uygundur.’’ Yani maden ocağında ağır taşıtların vereceği titreşimi düşünen kurul, maden ocağında kullanılacak patlayıcı maddeleri hesaba bile katmadı. Diğer yandan ise çıkacak kültür varlığının inisiyatifini de maden ocağı yetkililerine bıraktı.
‘Köy heyelan ve sel tehdidi altında kalır’
Radikal'in haberine göre; izin verilen maden ocağı 1. derece sit alanına 75 metre, Kurşunlu Köyü’ne ise 100 metre mesafede bulunuyor. 2013 yılında Killiktepe’den büyük bir toprak parçası köyün üzerine doğru kaydı. Oluşan heyelandan sonra köylüler taş ocağının köylerine zarar vereceğini ve aynı zamanda tarihi eserlerin de yok olacağını belirterek Bayramiç Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açtı. Mahkeme arkeolog Yrd. Doç. Dr. Veysel Tolun ile çevre mühendisi Hakan Güngör’ü bilirkişi tayin etti. Raporda şu hususlara dikkat çekildi: ‘‘Feldspat ocağı ormanlık alanda bulunmaktadır. Bu alan ile tepenin eteklerinde bulunan evler arasında yaklaşık 100 metre mesafe vardır. Ormanda ağaçların kesilmesi ile oluşacak riskler vardır. En başta görüntü kirliliği oluşacaktır. Flora - faunaya zararlı etkisi olacaktır. Ormanda yaşayan hayvanların yaşam alanları kısıtlanacaktır. Tepe dik yamaç olduğundan deprem, su baskını, toprak çökmesi gibi doğal afetlerde evlerin etkilenmesi muhakkak olacaktır. Yönetmeliklere kesinlikle uyulması gerektiği görüş ve kanaatine varılmıştır.’’
Raporda sit alanı olan antik kentin görünümünü ve çevreyle uyumunu korumak için ‘yeterince büyük bir koruma alanının içine alınarak’ tescillenmesi de önerildi. Diğer yandan sit alanı olması açısından da raporda, ‘‘1. derece arkeolojik sit sınırının çevresi, 2863 sayılı yasanın 8. maddesinde ‘Koruma alanlarının tespitinde korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarının görünümlerinin ve çevreleri ile uyumlarının muhafazası için yeteri kadar korunma alanına sahip olmaları dikkate alınır” ifadesi uyarınca bu tehlikeden korunacak büyüklükte koruma alanı ile çevrilerek tescillenmesi böyle bir tehlikeden kenti koruyacaktır’’ denildi. Köy muhtarı bilirkişi raporuyla birlikte Çanakkale Valiliği’ne taş ocağının durdurulması için müracaat etti. Vali Yardımcısı Alper Faruk Güngör imzası taşıyan cevabi yazıda ise şöyle denildi: ‘‘Rapor içeriğinde yazılanlara göre memlekette hiçbir yerde madencilik faaliyeti yapılmaması gerekir. Abartılı gerekçelerle ve bu tarz yaklaşımlarla bir yere varılamayacağı değerlendirilmiştir.’’