AB Komiseri Hahn: Gazetecinin yeri cezaevi değil (04.05.2018)
AB Komiseri Hahn, ‘yalan haber politikasının demokratik değerleri olumsuz etkileceğini’ vurguladı.
Çiğdem TokerAvrupa Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden sorumlu AB Komiseri Johannes Hahn, Türkiye’de hükümetin 15 Temmuz darbe girişimine karşı verdiği orantılı karşılığı hiçbir zaman sorgulamadıklarını söyleyerek, “Ama sonrasındaki sert önlemler, gazeteciler üzerinde devam etti. Halen yaklaşık 500 dava sürüyor. Suçlamaların ne kadar zayıf unsurlara dayandığını gördükçe de tepkimiz artıyor. Özellikle evrensel bir hukuk kuralı olan masumiyet karinesinin mutlaka uygulanması gerekiyor” dedi. “Dünya Basın özgürlüğü Günü” dolayısıyla, Avrupa Parlamentosu’nun, “Türkiye” özel başlığıyla Avrupa Komisyonu ile birlikte düzenlediği oturumlar dizisinin ikinci günü de ifade özgürlüğü alanında önemli mesajlara sahne oldu. AB Komiseri Hahn, ifade özgürlüğü ve halkın haber alma hakkının Avrupa’nın en temel demokratik değerlerinin başında geldiğini ve “herkesin bu hak ve özğürlüğü hak ettiğini belirterek, “En iyi yaşama biçimi budur. Bu iki günlük programı da Türkiye’deki ifade özğürlüğüne verdiğimiz değeri paylaşmak için düzenledik” diye konuştu. Türkiye’de pek çok gazetecinin yurtdışına çıkış izni bulunmadığını anımsatan ve katılan gazetecilere bu nedenle teşekkür eden Hahn’ın mesajları şöyle: “İfade özğürlüğünün garantisi bağımsız yargıdır. Türkiye’deki ifade özgürlüğündeki gerileme, tüm mesajlara ve raporlara rağmen devam ediyor.
Gazetecilerin yeri cezaevi değil, yazıişleridir. Biz bu hakları savunmaya devam edeceğiz. Sahte ve yalan haber politikasının demokratik değerleri olumsuz etkileceğini vurguluyoruz. Çünkü ben burada bu görevimle AB anlaşmalarının da bekçiliğini yapıyorum. Seçilmiş inanların cezaevinde olması kabul edilemez bir durumdur.” Türkiye’deki basın davalarıyla yakından ilgilenen bir isim olan AP Yeşiller Grubu üyesi milletvekili Rebecca Harms, ifade özgürlüğünün OHAL ile geldiği noktayı, yaşanan güçlükleri AB’den pek çok meslektaşının bilmediğini söyleyerek, “AB’nin Türkiye lehine neler yapabileceğini daha odaklanarak gündeme taşıması gerekiyor. Silivri’deki davalara katılan biri olarak gerçekten çok zorlu bir konu bu. Eğer Türkiye’de bu özgürlük sağlanamazsa başka ülkelerde de sağlanamaz. Gazetecileri ve insan haklarını savunanları korumak bizim görevimiz olmalı” diye konuştu. AP oturumlarında konuşan İnsan Hakları Derneği Başkanı Özturk Türkdoğan, özgürlük, güvenlik denkleminde AB’den bazı temsilcilerin tercihi güvenlikten yana yapar tarzdaki yaklaşımını eleştirerek, “Bunun sonu yok. Temel meseleler konusunda uluslararası kuruluşların kendi anayasalarına ve sözleşmelere bağlı kalmaları gerekiyor” dedi.
AİHM’yle güven krizi
Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü Türkiye temsilcisi Erol Önderoğlu, örgütünü 22 yıldır temsil ettiğini ve gerçeği ortaya koymak için çaba sarf ettiklerini söyleyerek, gazetecilerin keşfi ve orantısız suçlamalarla karşı karşıya kaldığını kaydetti. Prof. Şebnem Korur Fincancı, AİHM’nin Türkiye’den gelen başvurulardaki tututmunu eleştirerek, “Taahhütlerde geri planda kaldı” dedi. PEN temsilcisi ve avukatı Sarah Clark da Cumhuriyet, Ahmet Şık davalarından örnek vererek, AİHM açısından bir güven krizi yaşandığını söyledi. AİHM’nin Türkiye’de olan bitenlerle ilgili kapasite sorunundan söz edildiğini kaydeden Clark, “E ne olacak o zaman? AİHM’nin bir kez bile, adaletsiz kararları kınadığını duymadık. Bu neden yapılmıyor” diye sordu