91 yaşında sanat ikonu olan sanatçı Pera Müzesi’nde
Babası Atatürk’ün sınıf arkadaşı, annesi İzmirli bir Rum... Beyrutlu ressam, şair, yazar Etel Adnan’ın “İmkânsız Eve Dönüş” sergisi açıldı.
cumhuriyet.com.trKonuk yazar: Gila Benmayor
Pera Müzesi, yaşamını Paris’te sürdüren, kökleri İzmir ve Beyrut’a uzanan, 20. yüzyılın en üretken, çok yönlü sanatçılarından birini ressam, şair, yazar Etel Adnan’ı ağırlıyor. Eserleri hem Batı’nın hem Doğu’nun önde gelen müze ve galerilerinde sergilenen 96 yaşındaki Etel Adnan, Türkiye’de tüm dönemlerini kapsayan ilk sergisi için kaleme aldığı mektupta bakın ne diyor?
“Türkiye hep günlük hayatımın arka planında idi. Çocukken Türkçe ve Fransızca konuşuyordum. Daha sonra okulum nedeniyle Fransızca baskın çıktı. Kendimizi çoğu zaman bir Osmanlı ailesi olarak görürdük; zira babam Harbiye’den kurmay subay olarak mezun olmuştu ve Mustafa Kemal’in sınıf arkadaşıydı. Babamı bir tek Atatürk öldüğünde ağlarken görmüştüm.”
Sanatçının babası Birinci Dünya Savaşı’ndan önce İzmir’e garnizon komutanı olarak atanmış ve orada tanıştığı İzmirli genç bir Rum kadınla evlenmiş. 1922’de İzmir yangınından sonra Beyrut’a göç eden çift, hayatları boyunca İzmir özlemi çekmiş.
Beyrut’ta 1925 yılında Müslüman baba ile Hıristiyan anneden, çok dinli, çokkültürlü, çokdilli bir ortamda dünyaya gelen Etel Adnan mektubunda İzmir özleminin altını çiziyor:
“Evde bizim için İzmir yitik bir cennet gibiydi. Şehirden söz ederken ağlardık. Çocukken ufukta kocaman bulutlar görünce ‘Bu İzmir mi’ diye sorardım. Beyrut’taki plaja yüzmeye gittiğimde ‘İzmir’e gidiyorum’ derdim. Annem dünyanın hiçbir yerinde memleketindeki kadar lezzetli balık olmadığını söylerdi.”
ARKASINDAN GELEN ŞEHİRLER
Adnan’ın bu sözleri bana Kavafis’in “Şehir” şiirindeki o meşhur dizeleri hatırlatıyor:
“Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir.”
Önce İzmir, sonra Beyrut Etel Adnan’ın arkasından gelen, kimliğini, şiirini, resmini şekillendiren şehirler kuşkusuz.
Aynen göç, sürgün, iltica kavramları gibi. Beyrut’tan sonra Paris’te Sorbonne’da sanat felsefesi ve estetik eğitimine devam eden, 1955 yılında ise Kaliforniya’ya göç eden Etel Adnan, resme burada başlıyor. San Francisco’da müzeleri, galeri geziyor. Pera Müzesi’ndeki sergide görüp bayıldığım, çizimleri akordeon gibi katlanan defter “leporello” üzerinde yapmak yönteminin sıklıkla kullanıldığı Çin, Japon sanatını keşfediyor.
Lübnan iç savaşının başlamasından (1975) üç yıl önce Lübnan’a, kendi deyişiyle “sürgünden sürgüne” dönüyor. Gazeteci olarak çalıştığı Beyrut’ta ilk kişisel sergisini açıyor. Memleketinde iç savaş sürerken yeniden “gönüllü sürgüne” Kaliforniya’ya dönüyor. Hayatını Kaliforniya, Paris, Beyrut üçgeninde sürdürüyor.
LONDRA’DAKİ SERGİ SONRASI...
2016 yılında Londra’da ünlü Serpentine Sackler Galeri’ndeki “Dünyanın Ağırlığı” sergisinden sonra 91 yaşında medya tarafından “Sanat ikonu” olarak tanımlanıyor.
Pera Müzesi’nde açılış günü sergiyi birlikte gezdiğim, Adnan’ın hayat arkadaşı Suriyeli ressam Simone Fattal ile birlikte eşkürotör Serhan Ada’nın dediği gibi, sanatçının tüm eserleri şiir niteliğinde. Serhan Ada “Etel Adnan hem şair, hem yazar, hem halı desinatörü, hem ressam ve bu yönlerinden yalnızca biriyle anlatılamaz” derken az bile söylemiş.
Pera Müzesi’nde “Bir Ihlamur Ağacı, Ardından Bir Tane Daha” dizelerinin olduğu suluboya “leporello”ları, yağlıboya tabloları, dokuma kilimleri, seramikleri, desenleri hayranlıkla izledikten sonra hızıma alamayıp gece yarılarına kadar sanatçıyla ilgili YouTube’ları izledim.
Karşımızda 96 yaşında kendi yöntemleriyle (resimlerini yazı ya da şiir yazar gibi masasında yapıyor) üretmeye devam eden çok yönlü bir sanatçı var. Etel Adnan, yazar (Serhan Ada, Arap Kıyameti kitabını çevirdi), deneme yazarı, şair, ressam, seramik sanatçısı, halı desinatörü, illüstratör, yönetmen.
“Çeşitlilik zenginliktir” diyen sıra dışı sanatçının Pera Müzesi’ndeki 60 yıllık üretimini kapsayan sergisini kaçırmayın derim.