9 sanık adliyede

''Amirallere suikast'' girişimi iddialarına ilişkin davada, bu davanın ''Poyrazköy'deki kazılarda bulunan mühimmata ilişkin'' dava ile birleştirilmesi ve 6 sanığın tutukluluk halinin devamı yönündeki kararlara, üye Hakim Oktay Kuban tarafından muhalefet şerhi konuldu.

cumhuriyet.com.tr

Amirallere suikast girişimi iddialarına ilişkin 9'u tutuklu 19 sanık hakkında açılan davanın üçüncü duruşması başladı.

Beşiktaş'taki İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın üçüncü duruşmasına, tutuklu sanıklar Faruk Akın, Sinan Efe Noyan, Alperen Erdoğan, Burak Düzalan, Yakup Aksoy, Tarık Ayabakan, Ülkü Öztürk, Ali Seyhur Güçlü ve Sezgin Demirel ile tutuksuz sanıklar Halit Mehmet Ergül, Barbaros Mercan, Fatih Göktaş, Burak Amaç, Burak Özkan, Yiğithan Göksu, Oğuz Dağnık, Koray Kemiksiz, Levent Çakın ve Mehmet Orhan Yücel katıldı.

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunması sorulan Levent Çakın, kendisinin karşılıksız çekten sabıkası olduğunu bunun haricinde herhangi bir sabıkasının bulunmadığını söyledi.

Dükkanında bulunan mermileri bir kısmını hatıra olarak sakladığını ve bu mermileri bulundurmanın suç olduğunu bilmediğini ifade eden Çakın, eşinin ve çocuklarının mermileri görmemesi için dükkana koyduğunu söyledi.
Kedisinin bu işe nasıl girdiğini bilmediğini öne süren Çakın, savunmasına şöyle devam etti:

''Burada bulunanların sanıkların hiç birini tanımıyorum. Bu yalanı kim neden söyledi onu da bilemiyorum. Bana atılan iftiralar yüzünden dükkanıma müşterilerim gelmez oldu. Mağdur oldum.''

Sanıklar Faruk Akın, Sinan Efe Noyan ve Alperen Erdoğan'ın avukatı İrfan Sütlüoğlu söz alarak, davaya konu iddiaların kurgulandığını ileri sürerek, yapılan aramalarla bunun çok net belli olduğunu iddia etti.

Sütlüoğlu, müvekkilleri hakkında uyuşturucu ile ilgili bir delil bulunmadığının anlaşıldığını ve Adli Tıp Kurumundan alınan raporda müvekkillerinin kan ve idrarlarında uyuşturucuya rastlanmadığının bildirildiğini ifade etti.

Duruşmada, evde yapılan arama görüntüleri izlettirilerek, sözlerini sürdüren avukat Sütlüoğlu, şunları kaydetti:

''Bir polis memuru gardırobun üzerine çıkarak bazı eşyaları indiriyor. Yukarıda bir eşya kalmamasına rağmen orada durmaya devam ediyor. Tam bu esnada sanık Alperen Erdoğan kamera önünde kalıyor. Biraz sonra kamera tekrar aynı polis memuruna odaklanıyor. O sırada gardırobun üzerinden paketlenmiş halde bir uyuşturucu çıkarıyor. Burada büyük bir çelişki söz konusudur.''

Mahkemenin, sanıkların samimi ve masum olduğunu anladığını düşündüğünü belirten Sütlüoğlu, müvekkillerin adalet beklediğini, davadan kaçmayacaklarını ifade ederek ''Delilleri karartma durumları da söz konusu değildir. Bu yüzden müvekkillerimin daha fazla mağdur olmaması için tutuksuz yargılanmak üzere tahliyelerini talep ediyorum'' dedi.
 

'Evde yapılan aramalarda silah, hatta çakı bile bulunamadı'

Davanın üçüncü duruşmasının devamında savunma yapan sanık Burak Düzalan'ın avukatı Nurçin Hekimoğlu, evde yapılan aramalarda silah, hatta çakı bile bulunmadığını ifade ederek, ''bu nasıl silahlı bir terör örgütü ki polisle çatışmaya girmiyor, sanıklar karşınıza çıkıyor ifade veriyor. Evin içinde bulunduğu iddia edilen suç unsurları bir uyuşturucu ile bir adet flash bellektir'' dedi.
 

'Dosya tarihlerindeki çelişki'

Flash bellekte çeşitli fişlemelerin olduğunu belirten Hekimoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Fişlemelerde müvekkilimin ismi yer almaktadır. Buna göre müvekkilim kendi kendini fişlemiş durumuna düşer. Bunun mantıklı bir tarafı bulunmamaktadır. Şayet böyleyse, müvekkilim mağdur oluyor. O zaman bu suçun nasıl olur da faili pozisyonunda yer alır. Flash Bellek ve DVD'de dosya tarihleri de ilginçtir. Dosyanın gözden geçirilme tarihi, oluşturulma tarihinden öncedir. Müvekkilimin odasında yapılan aramada kendine ait bir flash bellek bulunuyor ve bunu kendisi de ifadesinde kabul ediyor. Ancak bu flash bellekte ise suç unsuruna rastlanmıyor. Arama görüntüleri izlendiğimizde polislerden biri, 'bunları hangi odadan aldığınızı yazmayın' diyor. Başka bir görüntüde polis memuru 'elindeki kitaba bakarak bunlar yasak yayınlardan mı' şeklindeki sorusuna başka biri 'yok ama Cem hani bahsediyordu ya' gibi bir ifade geçiyor. Bu Cem kimdir?''

Sanıkların mesleği gereği muayeneden geçtiğini, uyuşturucu kullansalar bu muayenelerde uyuşturucu kullandıklarının fark edilebileceğini anlatan Hekimoğlu, bu uyuşturucu maddenin aramadan önce bırakıldığını veya arama esnasında koyulduğunu öne sürdü. Müvekkilinin tutuklu kalmasının mantıklı bir izahı olmadığını, kuvvetli bir suç şüphesi taşımadığını savunan Hekimoğlu, müvekkilinin kaçmayacağını, sabit bir ikamette bulunduğunu, delilleri karartmanın söz konusu dahi olmayacağından tahliyesini ve tutuksuz yargılanmasını talep ettiklerini belirtti.

'Bırakın çete kurmayı, bir kapanla fare bile yakalayamazlar'

Sanık Yakup Aksoy'un avukatı Ümit Müjdeci, müvekkilinin evinde yapılan aramanın usulsüz olduğunu iddia ederek, saat 02.30'da evin aranmaya başlandığını, aramanın 15 kişi ile birlikte baskın şeklinde yapıldığını ifade etti. Arama sona erdiğinde evin bir başka tarafından flash bellek getirildiğini öne süren Müjdeci, ''Mermilerin bulunduğu poşetten bir not çıkarılıyor. Böyle bir planı yapanlar oraya not kağıdını bırakmazlar. Bu genç adamlar bırakın çete kurmayı veya örgüte üye olmayı, bir kapanla fare bile yakalayamazlar'' dedi. Müvekkilinin, delilleri karatmasının söz konusu olamayacağını belirten Müjdeci, Aksoy'un tutuklu bulunduğu 10 aylık süre de göz önünde bulundurularak tahliyesini talep ettiklerini ifade etti. Sanık Tarık Ayabakan'ın avukatı Mehmet Katar, aramaların birçok yönden şüpheler taşıdığını öne sürdü. Duruşmada, evde yapılan arama görüntüleri izlettirerek, sözlerini sürdüren avukat Katar, şunları kaydetti: ''Görüntülere baktığımızda lavabonun altında bir arama yapılıyor. Polis ısrarla kameranın buraya dönmesini istiyor. Bu sırada bıçak isteniyor. Biraz sonra kamera tekrar lavabonun bulunduğu yöne doğru dönüyor ve alt taraftan uyuşturucu madde çıkarılıyor. Burada anlatmak istediğim, zaten suç unsurunun var olduğu biliniyor ve ona göre davranılıyor. Daha suç unsuru ortaya çıkmadan bıçak isteniyor.'' Duruşmada savunma yapan diğer tutuklu ve tutuksuz sanık avukatları da, müvekkillerinin tahliye ve beraatını talep etti.
 

Müşteki Burçin Öztürk'ün ifadesi

Duruşma arasında avukatıyla birlikte mahkeme salonuna gelen ve davanın iddianamesinde ''müşteki'' olarak yer alan Yüzbaşı Burçin Öztürk'e, kimlik tespitinin yapılmasının ardından davaya müdahil olup olmayacağı soruldu. Öztürk, duruşma tutanaklarını inceledikten sonra davaya müdahil olup olmayacağına karar vereceğini bildirdi. Mahkeme Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu'nun, ''Sizinle ilgili görüntüler var. Bir şikayetiniz olmuş. Bu konuda ne diyorsunuz?'' diye sorduğu Yüzbaşı Öztürk, 2008'de fotoğraflarının yayınlandığını öğrendiğini, fotoğrafların yayıldığını ve bu konuyla ilgili Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulunduğunu söyledi. Öztürk, 5-6 ay önce çağrıldığı için Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesine gelip soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısına bu konuyla ilgili ifade verdiğini de hatırlatarak, daha önceki ifadelerinin geçerli olduğunu ve başka bilgisinin olmadığını dile getirdi. Soru üzerine, duruşma salonunda bulunan sanıkların hiç birini ismen ve kişisel olarak tanımadığını da belirten Öztürk'e, üye hakimlerden Oktay Kuban tarafından, ''Daha önce savcılık ifadenizde 'Youtube'da yayınlanan görüntülerim ile burada bana gösterilen görüntüler arasında fark var' demiştiniz. Yeniden incelediniz mi görüntüleri?'' sorusu yöneltildi. Öztürk soru üzerine, ''Hayır, yeniden incelemedim. Çok fazla resim olduğu için ayırt edemedim. Fotoğrafların tamamı için konuşamam. Youtube'da kullanılmayanı da vardır tabii'' dedi. Öztürk, şüphelendiği herhangi bir isim zikretmediğini de aktardı.

Cumhuriyet Savcısı Nuri Ahmet Saraç'ın ''Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığınız başvuru sonuçlandı mı?'' sorusu üzerine ise Öztürk, soruşturmanın faili meçhul olarak devam ettiğini belirtti. Burçin Öztürk, avukatların ''Ömer Faruk isimli bir albayın bu görüntüleri çektiği hakkında değerlendirmeniz var mıydı?'' sorusunu da, ''söz edilen albayın, o dönemin Kuleli Askeri Lisesi komutanı olduğu, kendisine olaydan sonra isimsiz bir mektup geldiği, mektupta, albayın kendisine yönelik bir komplo kurduğunun belirtildiği ve mektupla ilgili herhangi bir yasal girişiminin olmadığı'' karşılığını verdi. Kuleli Askeri Lisesinde öğretmen olduğunu ve davanın sanıklarının deniz okulundaki derslerine katılmadığını belirten Öztürk, bir avukatın, ''Görüntüleriniz hangi illerde çekildi?'' sorusunu,''Tek bir yerde çekilmedi. 5-6 yıl önceki görüntüler de var. Evimden görüntüler var. 2 yıl önce Amerika'dan çekilen görüntüler de var. Karışık görüntüler'' şeklinde yanıtladı. Öztürk, avukatların ''Bu insanlar sizin görüntülerinizi nasıl çektiler?'' sorusuna karşılık da, ''Fikrim yok. Bu, bilişim konusuna giriyor'' dedi.

Dosyaların birleştirilmesi kararına şerh

Savunma ve ifadelerin alınmasının ardından duruşmaya ara verildi. Mahkeme heyeti, aranın ardından davaya ilişkin ara kararını açıkladı. Bu dava dosyasının, ''sanıkların beyanlarının birbirini etkilemesi, iddianamedeki hukuki ve fiili irtibat'' nedeniyle ''Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmata ilişkin'' dava dosyasıyla birleştirilmesi yönünde karar veren heyet, bundan sonraki işlemlerin ''Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmata ilişkin'' dava dosyası üzerinden yürütülmesini oy çokluğuyla kararlaştırdı. Bu karara üye Hakim Oktay Kuban tarafından muhalefet şerhi konuldu. Kuban'ın karşı oy yazısında, bu dosyada gösterilen deliller itibariyle, ''Poyrazköy'de bulunan mühimmata ilişkin'' dava dosyası sanıklarının eylemleriyle doğrudan birbirinin sonucunu etkileyecek hukuki ve fiili irtibatı gösterir bir durumun bulunmaması ve iki dosyanın birleştirilmesinin de yargılamanın uzamasına sebep olacağı gerekçesiyle, birleştirme yönündeki çoğunluğun görüşüne katılmadığını dile getirdi. Avukatlarının talebi üzerine tutuksuz sanıklar Mehmet Orhan Yücel, Burak Amaç, Fatih Göktaş ve Oğuz Dağnık'ın duruşmalara gelme zorunluluklarının kaldırılmasına hükmeden mahkeme heyeti, bir kısım sanık avukatlarının tanık dinletme yönündeki taleplerinin ise birleştirilen dosyada değerlendirilmesine karar verdi.

Hakim Kuban, tutuklu 9 sanığın tahliyesi yönünde oy kullandı

Tutuklu sanıklar Ülkü Öztürk, Ali Seyhur Güçlü ve Sezgin Demirel'in, açılan davaların mahiyeti, delil durumu ve insat edilen suç vasfının değişme ihtimalini göz önüne alarak tahliyesini oy birliğiyle kararlaştıran heyet, diğer 6 sanığın ise tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. Hakim Üye Oktay Kuban, 9 sanığın da tahliye edilmesi gerektiğini belirterek, muhalefet şerhi yazdırdı. Muhalefet şerhinde, bir şahsın tutuklanabilmesi veya tutukluluk halinin devamına karar verilebilmesi için suçu işlediğine dair kuvvetli şüphenin varlığını gösteren olguların bulunması gerektiğini belirten Hakim Kuban, tutuklu sanıklar hakkında kuvvetli suç şüphesi varlığını gösteren olguların bulunmadığını ve sanıkların kaçma, saklanma, delilleri gizleme, yok etme veya değiştirme, mağdur veya tanıklara baskı yapma girişiminde bulunma yönünde tutuklama nedeni sayılacak iddiaların da olmadığını dile getirdi.

Kuban, Anayasa'nın 2'nci maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir hukuk devleti olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı: ''Hukuk devletinde herkes yasalar önünde eşittir. Aynı yargılamada, aynı suç ve delillerle suçlanan bir kısım sanığın tutuksuz yargılanıyor olması, tutuksuz yargılanan sanıkların yargılama sürecinden kaçma ve delilleri gizleyip yok etmeye veya mağdur ve tanıkları etkileme girişimleri ile tutuklu sanıkların tutuksuz yargılanmalarının, yargılamanın amacına ulaşmasına engel teşkil edeceğine dair somut olguların bulunmayışı sebebiyle 6 sanığın tahliye edilmeleri görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun tutukluluğun devamı yönündeki görüşüne katılmıyorum.''

Mahkeme heyeti duruşmayı, bu davanın birleştirildiği ''Poyrazköy'deki kazılarda bulunan mühimmata ilişkin'' dava dosyasının duruşma tarihi olan 14-15 ve 16 Temmuz 2010 tarihine erteledi.