74. Venedik Film Festivali: Geniş bütçe, yıldız oyuncular...

Venedik Festivali açılış filmlerinin Oscar ödüllerinde çok şanslı oldukları saptaması, Alexander Payne’in yönettiği, bilimkurgu türü ilginç bir deneme olan ‘Dowsizingi kurtarmaya yeter mi bilemiyorum.

Mehmet Basutçu

Ne demeli? Derinlikli, etkileyici, düşündürücü, sağlam bir geniş kitle sineması örneği yapmak için yönettiği önemli konulara toplumsal, ekonomik, siyasal ve bilimsel göndermeleri bol bir senaryo eşliğinde el atmak yetmiyor. Geniş bir bütçe, yıldız oyuncular, teknik cambazlıklar, mizansen ustalığı da durumu kurtaramıyor...

Venedik Festivali açılış filmlerinin Oscar ödüllerinde çok şanslı oldukları saptaması, Alexander Payne’in başrolde Matt Damon’u olduğu bilimkurgu türü ilginç bir deneme olan Dowsizing”i kurtarmaya yeter mi bilemiyorum. Geçen yıl Damien Chazelle’in “La La Land” ile kazandığı başarıyı yinelemesi güç gözüken “Downsizing” bu kış birkaç dalda Oscar kazanabilir belki ama Amerikalı oyuncu Annette Bening başkanlığındaki Altın Aslan jürisinin, Venedik’te ilk kez yarışan Alexander Payne’e üst sıralarda bir ödül vermesi, başkanın Hollywood sinemasına yakınlığına karşın güç gözüküyor.

Film Norveç’teki bir araştırma laboratuvarında, küçük beyaz fareyi minyatürleştirmeyi başaran bilim adamlarının sevinciyle başlıyor. 5 yıl sonra, İstanbul’da yapılan bir kongreye, laboratuvarda birlikte küçültüldükleri 36 gönüllü insanla birlikte gelen proje başkanının 18 santimetrelik bedeniyle yarattığı şok izleniyor.. Artan demografi, azalan enerji kaynakları, yığılan atıklar, çevre kirliliği, yükselen ısı, işsizlik gibi bir dizi tehlikeye karşı yaşam savaşı vermek zorunda kalan insanoğlunu kurtaracak bir proje olan minyatürleştirme, sonunda endüstriyel aşamaya gelecektir. Yepyeni bir dünya kurulmaktadır küçük insanlar için...

Doğal olarak, insan gerçeğinin çelişkileri, ruhsal hastalıkları bu küçültme işleminden etkilenmeyecektir. Mülteciler, kaçak işçiler de kendilerini minyatürleştirerek bu ideal dünyaya kapağı atmanın yolunu bulurlar. İnsanların ağırlığı binde birin altına düşmüş, tüketimleri ve atık üretimleri de aynı oranda azalmıştır ama, bu yeni dünya, eski dünyanın toplumsal hastalıklarını küçültememiştir. Güzel minyatür villaların yanında minik gecekondular, pis sosyal konutlar türeyivermiştir. Yıllar sonra, dünya nüfusunun sadece yüzde üçü minyatürleşmeyi kabul ettiğinden, yerküremizin kaçınılmaz kıyametten kurtulamayacağı açıktır. Norveçli bilim adamının çevresindeki öncü çekirdek, tüneller kazarak yeraltına sığınmayı planlar. Kıyametten sonra, yeni minyatür insan türünü sürdürebilmek amacıyla kendilerini feda ederek, yeraltının karanlıklarına sığınırlar...

Bu çok katmanlı ilginç öyküyü bilimkurgu türü dışında kalan bin bir senaryo cilvesiyle ‘evcilleştiren’ Payne, Hollywood sosunu cömertte kullanınca, televizyon dizisi tadında bir film geçekleştirmiş ne yazık ki.

Açılış gecesinden önce, Hollywood’un tanınmış sinema dergisi Variety’nin Venedik’in en eski otellerinden Danieli’nin terasında verdiği geleneksel resepsiyonun bu yıl ki teması kadın çehreleri. Basit bir gerçekten yola çıkmışlar: Kadınlar ve kadın portreleri olmadan sinema olur muydu ? Danieli mutfağının lezzetli mezelerini, farklı tatlar içeren özel kokteyllerini yudumlayarak tadarken, çevremizdeki genç/yaşlı tüm kadınların güzel çehrelerini selamlıyoruz. Bizim televizyonlarda gösterilen filmlerdeki sigara ve içki bardağı görüntülerini bulandırarak saklayan zihniyet, günün birinde, kimilerinin gülmelerinden bile rahatsız oldukları kadınlarımızın yüzlerini görmemizi de yasaklarlar mı acaba diye düşünmemek elde değil.

Keşke, özgürlük düşmanı zihniyetler de minyatürleştirilebilse...