71. Locarno Festival’inden notlar: Başkaldıran kızlar...

71. Locarno Festival’inden notlar: Sibel

Mehmet Basutçu

Sibel, ıslık dilini çok rahat kullanan Karadenizli bir genç kız. Giresun yakınlarındaki Kuşköy muhtarının büyük kızı. Asi ruhlu, tuttuğunu koparmaya çabalayan inatçı bir mizacı var... Özellikle köyün kadınları ve kızları tarafından farklılığı nedeniyle dışlanmış, ötekileştirilmiş olmayı kabullenemeyen Sibel, elinde tüfek, dağdaki efsanevi kurdu vurmak için tuzak kurarken, aslında kendini kanıtlamaya çalışmaktadır. Kurdu bulamaz ama, vicdani retçi olduğunu söyleyen (ve tabii köylüler tarafından hemen terörist olarak sıfatlandırılan) kaçak Ali’yle ormanda burun buruna geliverir... Ne aradığını tam olarak bilmese de mahalle baskısına karşı başkaldıran, genç kızlara sunulan geleneksel yaşam çerçevesinin dar sınırlarını zorlayan dilsiz Sibel’in can simididir ıslık dili...

‘Sınıflandırılması güç’

Yöre halkının, bir dağ yamacından diğerine haberleşmeyi sağlamak için zaman içinde geliştirdiği bu gerçek özgün dili, cep telefonlarının çekme alanı dışında kalan Kuşköy’de bugün bile herkes bilir, kullanır. Mors alfabesi gibi harf tabanlı değil, Türkçe ya da Lazca, her sözcüğü kullanmaya olanak tanıyan, hecelere dayalı dört dörtlük bir dildir ıslık dili...

“Sibel”, gözlemlenen gerçeklerden yola çıkan toplumsal çözümlemelerle, eleştirel yaratıcı gücün kesişmesinin ürünü, sınıflandırılması güç, özgün bir türün başarılı örneği. Kurgusal bir belgesel ya da tam tersi... Çağla Zencirci/Guillaume Giovanetti çifti, ilk uzun metrajlı filmleri “Noor, 2012” ile Pakistan’a, “Ningen, 2013”le de Japonya’ya giderek, farklılıkları nedeniyle bir noktada itilmiş, dışlanmış, temelde anlaşılamamış gerçek insanların, kendileri tarafından amatörce yorumlanan yaşam öykülerini, son derece duyarlı, etkileyici belgesel kurgu filmlere dönüştürmüşlerdi. Bu kez, gerçek olabilecekleri kuşku götürmeyen ‘yazılmış’ karakterleri profesyonel oyunculara yorumlattırırken, etkileyici, derinlikli bir kurgusal belgesel imzalıyorlar. Sibel karakterini son derece tok bir yorumla alabildiğine kanlı canlı kılan Damla Sönmez, Dardenne kardeşlerin “Rosetta, 1999”undaki

Emilie Dequenne’i çağrıştıracak kadar başarılı...

Birbirlerinden ayrı çalışamayan, yaşayamayan ve tabii sinema yapamayan Çağla Zencirci ile Guillaume Giovanetti’nin olgunluk dönemine girdiklerinin habercisi olan Altın Leopar adayı “Sibel”, Fransız, Alman, Luxemburglu ve Türk yapımcıların ortaklığında, Eurimages ve Arte’nin de desteğiyle gerçekleştirilmiş, uluslarötesi sağlam bir Türk filmi...