6-7 Eylül... Gitmeyeceğiz dediler, zorla gönderildiler
6-7 Eylül olaylarından sonra Rumların İstanbul’u terk etmemesinde Patrik Athenagoras’ın sözlerinin yanı sıra, dönemin Rum gazetelerinin aldığı ‘Yerimizde kalacağız’ tavrı etkili oldu.
Umur YedikardeşTürkiye tarihine iki kara gün olarak geçen 6-7 Eylül olaylarında, sanılanın aksine Rumlar İstanbul’dan ayrılmadı. Bu durumun oluşmasında; dönemin Patriği olan Athenagoras’ın “Yıkıntılardan kalan malzemeyle yuvamızı yeniden kuracağız” sözü ile Apoyevmatini ve Embros gazetelerinin çağrıları etkili oldu. Eleftheri Foni gazetesi ise diğer iki gazetenin tersi tavır alarak, ayrılığı savunan bir çizgideydi. Kurtuluş Savaşı’nın ardından Yunanistan ile Türkiye arasında yapılan mübadele anlaşması gereği; Anadolu’da yaşayan 1 milyon 200 bin Rum ile Rumeli’de yaşayan 400 bin Müslüman yerlerinden edildi. Mübadelenin ardından; İstanbul’da yaşayan Rumların nüfusları zamanla azalmaya başladı. 1950 yılına kadar, Varlık Vergisi gibi azınlık karşıtı uygulamalar ile birlikte 200 bin Rum daha İstanbul’u terk etmek zorunda kaldı.
Türkiye tarihine kara iki gün olarak 6-7 Eylül 1955 olaylarında, İstanbul’da yaşayan Rumların ve gayrimüslimlerin ev ve işyerleri yağmalandı, yıkıldı ve canlarına kastedildi. Taksim’de başlayan, daha sonra İstanbul’a yayılan olaylarda, polisin müdahale etmediği güruh; sadece ev ve işyerlerine saldırmakla kalmadı, aynı zamanda ibadethanelere ve mezarlıklara da saldırdı. Sanılanın aksine; Rumların İstanbul’dan ayrılmadığı; 1 ay sonra yapılan nüfus sayımında görüldü. 1955 sayımına göre, Türkiye’de toplam 79 bin Rum vardı. Kıbrıs olaylarının 60’lı yıllarda doruğa ulaşmasının ardından; İstanbul Rumları koz olarak kullanılmaya başlandı. 1964 yılında çıkarılan sürgün kararıyla, 13 bin Yunanistan uyruklu Rum bir bavul ile sınırdışı edildi. Yüzyıllardır Anadolu topraklarında yaşayan Rumlar, bugün itibarıyla İstanbul’da 600 aile tarafından temsil ediliyor.
6-7 Eylül'de ne oldu?
‘Stalin amca korudu’
Beyoğlu’ndaki gayrimüslimlere ait ev ve işyerleri saldırıya uğrarken; neden Apoyevmatini gazetesi es geçildi? Tarihin tozlu sayfalarını karıştırdığımızda; karşımıza iki kutuplu bir dünya çıkar. Türkiye; bu iki kutuplu dünyada Amerika’nın yanında olmayı tercih ederek, Sovyet Rusya’nın karşısında konumlanmış ve ilişkilerini hassas bir denge üzerine kurdu. Bu nedenle, Suriye Pasajı’nın karşısında bulunan Sovyet Konsolosluğu ve çevresi polisin iki gün boyunca koruma altına aldığı tek yerdi. Apoyevmatini de konsolosluğun karşısındaki Suriye Pasajı’nda bulunduğundan dolayı saldırıdan kurtuldu.
Gazetenin günümüzdeki sahibi Mihail Vasiliadis’in deyimiyle, “Apoyevmatini’yi Stalin amca korudu.” Gazetenin yayınına 15 gün ara vermesinin sebebi, dönemin koşullarında ne yazacağını bilmemesiydi. Olaylardan sonra çıkan 21 Eylül 1955 tarihli ilk sayısında, Rumların toparlanmasına dikkat çekerek, şu yazıya yer verir: “Olaylarda en fazla zarar gören; Rum toplumunun evleri, işyerleri, okulları, kiliseleri ve mezarlıklarıdır. Şüphesiz, bütün bunlar aynı zamanda bu ülkenin milli servetinin de bir bölümüdür. Birçok kişi işyerlerini toparlamak için çalışmaya koyuldu. Yaşama gücümüzü koruyabildiğimiz için, her geçen gün kendimize olan güvenimiz artıyor.” Dönemin en önemli ve eleştirel Rum gazetelerinden biri olarak kabul edilen Embros gazetesinin matbaası 6 Eylül gecesi tahrip edilerek büyük zarara uğradı.
Yayına 8 gün ara vermek zorunda kalan Embros gazetesi, 15 Eylül 1955 tarihli çıkan ilk sayısında; dönemin Patriği Athenagoras’ın “Yıkıntılardan kalan malzemeyle yuvamızı yeniden kuracağız” sözüne atıf yaparak; sayfalarında şu sözlere yer verir: “Burada, yerimizde kalacağız. Kiliselerimizi yeniden yapmak, ölülerimizi gömmek, okullarımızı, işyerlerimizi, evlerimizi toparlamak için; Rumlar düştüğü yerden doğrulacaklar ve yerimizde kalacağız. Doğduğumuz, büyüdüğümüz; dedelerimizin ve babalarımızın ‘şimdi kırık dökük de olsa’ mezarlarının bulunduğu bu ülkede kalacağız. Bizler bu ülkede lütuf ve keyfi kararlarla kalmıyoruz.
Kalmaya hakkımız oldığı için buradayız.” Eleftheri Foni gazetesi, dönemin diğer Rum gazetelerinin ve Patrik Athenagoras’ın sözlerinin aksine bir tavır alarak, Rumların İstanbul’dan gitmeleri gerektiğini belirtti. Gazetenin İmtiyaz Sahibi ve daha sonra tartışmalı şekilde İstanbul’dan ayrılan Andreas Lambikis imzalı 14 Eylül 1955 tarihli yazıda, dönemin iktidar partisi olan Demokrat Parti eleştirilmeyerek; şu ifadeler kullanılır: “Bizim güvenliğimizin sağlanması gerekir. Ancak herhangi bir nedenden dolayı bu güvenliğimiz sağlanamayacaksa ve burada güven altında olamayacaksak; o zaman, hem bu ülkenin, hem cemaatin, hem de güçlü devletlerin büyüklerine bir çağrıda bulunuyorum: ‘Bize yeryüzünün herhangi bir coğrafyasında dar bir toprak bulsunlar ve bize orayı tesis etsinler.’ Orada bir daha başımıza böyle şeyler gelmeyeceğinden emin olalım ve buradan çıkıp gidelim. Biz yine orayı alınterimizle ihya eder ve orada yaşarız. İsterlerse, gideceğimiz bu yer, Madagaskar bile olabilir.
6-7 Eylül'de dönemin Rum gazeteleri ne yazmıştı?
Yalan haberle gayrimüslimler hedef alındı
Dışişleri yetkililerinin Londra’da Kıbrıs temaslarına devam ettiği bir süreçte İstanbul’da yaşayan gayrimüslimler bir yalan haberle hedef haline getirildi. “Selanik’te Atatürk’ün evine Yunanlılar tarafından bomba atıldığı” haberinin yayılması üzerine, “Kıbrıs Türktür Cemiyeti” (KTC) adına yayımlanan deklarasyonun yanı sıra çeşitli öğrenci birliklerinin yayımladığı bildiriler doğrultusunda da Taksim Meydanı’nda bir protesto mitingi düzenledi. Haberin yayılması üzerine, 6 Eylül 1955’te ellerinde kazma, balta ve sopalarla sokaklara dökülen binlerce kişi gayrimüslimlere ait ev ve işyerlerini yakıp yıktı. İstanbul Ekspres gazetesi daha olay gerçekleşmeden iki saat önce, “Atamızın evi bombalandı” manşetiyle ikinci baskısını yaptı.
Tirajı 20 bin civarında olan gazete 6 Eylül’de 290 bin bastı. 6 Eylül 1955’te ellerinde kazma, balta ve sopalarla sokaklara dökülen binlerce kişi resmi Türk kaynaklarına göre 4 bin 214 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel vb. 5 bin 317 yeri tahrip etti. Kiliselerin içindeki kutsal resimler, haçlar, ikonalar ve diğer kutsal eşyalar tahrip edildiği gibi, İstanbul’da bulunan 73 Rum Ortodoks kilisesinin tamamı ateşe verildi. Tahribat eşzamanlı olarak İstanbul’da Rumların yoğun olarak yaşadığı diğer semtlere; Beyoğlu, Kurtuluş, Şişli, Nişantaşı, Eminönü, Fatih, Balat, Eyüp, Bakırköy, Yeşilköy, Ortaköy, Arnavutköy, Bebek’e kadar uzanmış hatta Moda, Kadıköy, Kuzguncuk, Çengelköy’de de meydana geldi. Celal Bayar’ın, İstiklal Caddesi’ndeki hasarı görünce, etrafındakilerin duyacağı bir sesle İçişleri Bakanı Namık Gedik’e “Galiba dozu kaçırdık” dediği olaylarda 11 kişi hayatını kaybetti. Helsinki Watch örgütünün bir raporuna göre ise ölenlerin sayısı 15 olarak kayıtlara geçti. Yaralı sayısı resmi rakamlara göre 30, gayriresmi kaynaklara göre 300’dü. Sadece Balıklı Hastanesi’nde 60 kadın tecavüz nedeniyle tedavi görmüştü. Olayların kontrolden çıkması üzerine Adnan Menderes Sapanca’dan çağrıldı ve sıkıyönetim ilan edildi. Olaylarla ilgili olarak önce 3.151 kişi tutuklandı. Sonradan bu sayı 5.104’e yükseldi