"58. Dünya Lepra (Cüzam) Haftası"

cumhuriyet.com.tr

‘58. Dünya Lepra (Cüzam) Haftası’

Yaşayan ama sakatlığı ve yaşı nedeniyle üretken olamayan lepradan etkilenmiş kişilerin yaşamlarının geri kalan kısmının daha iyi koşullarda geçirilmesi için hepimizin desteği gerekmektedir. Bu desteği “Cüzzamla Savaş Derneği”ne, İstanbul Lepra Hastanesi’ne verebilirsiniz. Başlıktan etkilenip bu yazıyı okuyan herkesi, lepra konusundaki duyarlılığı için kutluyoruz.

Prof. Dr. Ayşe YÜKSEL Cüzzamla Savaş Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

Okuduğumuz romanlarda, izlediğimiz filmlerde çok yanlış anlatılan lepra hastalığı, aslında küçücük bir mikroorganizmanın yol açtığı, oldukça zor bulaşan, deri ve periferik sinirlerimizi etkileyen bir hastalıktır. Böyle olunca da tanısı ve tedavisi çok kolaydır. Yeter ki ona önyargı ile yaklaşmayalım. Tedavi olmamış hastalardan aksırma, öksürme, soluk alıp verme ile dışarı atılan mikrop, yine solunum yolu ile daha çok çocuklara geçer. Çocuklarda mikrobu yok edecek bağışıklık sisteminin yetersizliği nedeni ile mikrop yavaş yavaş çoğalır kuluçka dönemi sonrasında hastalık belirtileri ortaya çıkar.

Yetişkinlerde hastalığın gelişmesi çok daha zordur. Hastalığın belirtileri uzun yıllar sonra deride lekelerle ortaya çıkar, tanı konduktan sonra da hastalığın tipine göre, altı ya da on iki ayda, birden fazla ilacın bir arada kullanılması ile tedavi edilir. Dünya Sağlık Örgütü, 1995 yılından bu yana ilaçları ücretsiz dağıtmaktadır. Lepradan korunma çok ucuz, erken tedavi ucuz, rehabilitasyon ise pahalıdır.

Ülkemizde, 1960’lı yıllarda, Doç. Dr. Etem Utku’nun yaptığı tarama çalışmaları sonucu, Sağlık Bakanlığı’nda kayıtlı 4 bin kadar lepralı hasta vardı. Tedavileri için de Elazığ’da Cüzam Hastanesi, Ankara’da Tıp Fakültesi’ne bağlı Lepra Merkezi, İstanbul’da Sağlık Bakanlığı ve İstanbul Tıp Fakültesi ve Cüzzamla Savaş Derneği’nin desteği ile lepra hastanesi hizmeti veriyorlardı. Prof. Dr. Türkan Saylan, ülkemizde lepra konusu ve lepralı hastalar için oldukça önemli çalışmalar yapan, kurduğu ekibin istekle ve heyecanla çalışması sonucu, sosyal bir hastalığın nasıl ortadan kaldırılacağı konusunda, örnek olan bir hekim. Sosyal bir hastalığa çok yönlü yaklaşmak gerekir.

Türkan Hocamız da bunu, uzun yıllar önce, Lepra Hastanesi’nde gerçekleştirdi. Hastalara tanı koyabilmek için, ekibi ile köy köy dolaşarak, hastaları ve ailelerini evlerinde ziyaret ederek, hasta olanların tedavisini, fiziksel ve sosyal rehabilitasyonunu, sadece hastaların değil aynı zamanda ailelerinin de gelişmesini, çağdaş koşullarda yaşamasını sağladı.

Bugün yaşayan, leprası iyileşmiş ama geçmişte çok iyi tedavi olamadığı ya da yaşlılığı nedeniyle sahip olduğu sağlık, sosyal ve ekonomik sorunların çözümü için hâlâ destek bekleyen 2 bin 500 kadar lepradan etkilenmiş kişi var. Prof. Dr. Türkan Saylan ve çalışma ekibi, yıllardır Anadolu’yu karış karış gezerek tedavi ve sosyal gereksinimlerini sağlamışlardır. Lepra konusunda çalışan sağlıkçılar olarak neler yaptık, neler yaşadık diye düşündüğümüzde, yaşadıklarımız gözümüzün önünden geçerken aynı zamanda güzel şeyler başarmanın zevkini de duyuyoruz.

Lepra taramaları

Lepra konusunda eğitim almak için yurtdışı deneyimleri, uluslararası kongrelerde bildiri sunabilme heyecanı, yazdığımız makalelerin yurtiçi ve yurtdışındaki dergilerde yayımlandığını görme, hem çalışıp hem de akademik kariyer yapma, lepra taramaları ile güzel ülkemizi ve insanlarımızı tanıma, sorunun değil de çözümün bir parçası olabilme, ufkumuzu geliştirme kendimiz adına kazançlarımız.

Hastalar, bir kere görüp bir daha karşılaşmadığımız kişiler olmadığından biz genç lepracılar, onlarla birlikte büyüdük, onların yaşamlarındaki önemli dönemlere tanık olduk, tüm ailelerini tanıdık, nikâhlarında şahit olduk, doğan çocuklarını kendi çocuklarımız gibi büyüttük, okuttuk, eğitimde başarılı olduklarında birlikte sevindik, yeni satın aldıkları ya da yaptırdıkları evi birlikte yerleştirdik.

Bugün, çocuk yaşta hasta olup, hem tedavi olan hem de eğitimini tamamlayan, çalışan, kendi ayakları üzerinde durabilen gençlerimiz, çocuklarını okutarak onları, mühendis anne-babası olarak tanımlayabileceğimiz iyileşmiş hastalarımız, hep bu heyecanlı çalışmaların sonucu. Ama hâlâ sakatlıkları ve yaşlılıkları nedeniyle, hem maddi hem de tıbbi desteğe gereksinimi olan lepradan etkilenmiş kişiler var.

Onların da unutulmaması, artık Türkiye’de lepra bitti düşüncesi ile ihmal edilmemesi gerekmektedir. Bunun için de hastaların yaşamlarını daha kolay ve sağlıklı geçirebilmeleri için onlara yapılan sosyal desteğin devam etmesi gerekmektedir.1976 yılında kurulan Cüzzamla Savaş Derneği, o günden beri lepra konusu ve hastaların gereksinimleri için tüm duyarlı kişi ve kuruluşların desteği ile çalışmalarını sürdürmektedir. 1980 yılında Sağlık Bakanlığı, Cüzzamla Savaş Derneği ve İstanbul Tıp Fakültesi Lepra Araştırma ve Uygulama Merkezi arasında hazırlanan üçlü protokolle 2010 yılına kadar çalışmalarını sürdüren İstanbul Lepra Hastanesi, 2002 yılında Prof. Dr. Türkan Saylan’ın emekliliği sonrasında da çalışmalarına devam etmiştir.

Ocak 2010 yılında Sağlık Bakanlığı tek taraflı olarak protokolü iptal etmiş, İstanbul Lepra Hastanesi’ni kapatarak Dr. Sadi Konuk Devlet Hastanesi’nin Cildiye Kliniği’ne dönüştürmüştür. Kliniğe de Prof. Dr. Türkan Saylan Cildiye ve Lepra Kliniği adı verilmiştir. Cüzzamla Savaş Derneği hukuk süreci başlatmış ve Sağlık Bakanlığı’nın değiştirdiği uygulamada yürütme durdurulmuştur.

İstanbul Lepra Hastanesi çalışmalarına devam etmektedir. Cüzzamla Savaş Derneği, hastanın hastaneye ulaşımında, tedavisini almada, diğer sağlık sorunlarını çözmede, çocuklarının eğitimini sürdürmede, gelir getirebilecek işler yapabilmede, kışlık yakacağını temin etmede destek olmaya çalışmaktadır.

Yaşayan ama sakatlığı ve yaşı nedeniyle üretken olamayan lepradan etkilenmiş kişilerin yaşamlarının geri kalan kısmının daha iyi koşullarda geçirilmesi için hepimizin desteği gerekmektedir. Bu desteği “Cüzzamla Savaş Derneği”ne, İstanbul Lepra Hastanesi’ne verebilirsiniz. Başlıktan etkilenip bu yazıyı okuyan herkesi, lepra konusundaki duyarlılığı için kutluyoruz. Sizin duyarlılığınız ile ülkemizde ve dünyada lepra konusundaki çalışmalar daha da heyecanla devam edecek, şu an lepralı olanlar ya da bu hastalıktan iyileşenler daha iyi bir yaşam süreceklerdir

Sizin sesiniz, ben de varım deyişiniz, hem lepralılara hem de onlar için çalışanlara güç verecektir. 30 Ocak 2011 tarihinde “58. Dünya Lepra Günü” anma etkinliklerinde yer almanız dileği ile.