55-90 milyon kişi aşırı yoksullar arasına katılacak

Bahar toplantıları dolayısıyla IMF ve Dünya Bankası'nın hazırladıkları "Küresel İzleme Raporu"nun konusu bu yıl "Acil Kalkınma Gereksinimi" oldu. Raporda bu yıl 55-90 milyon kişinin aşırı yoksullar arasına katılacağı uyarısı yapılırken, küresel krizin etkisinin 2 yıl daha süreceği belirtildi.

cumhuriyet.com.tr

Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından ortak hazırlanan "Küresel İzleme Raporu"nda finansal kriz ve etkileri dolayısıyla bu yıl dünyada kronik aç insan sayısının 1 milyarı geçeceği belirtildi. Raporda, finansal krizin açlığın, çocuk ve anne ölümlerinin ortadan kaldırılması, eğitime ulaşılabilirliğin sağlanması, HIV/AIDS, sıtma ve diğer büyük salgın hastalıklarla ile mücadele dahil Binyıl Kalkınma Hedefleri'nin önemli bölümünde başarı olasılığını azalttığı uyarısı yapıldı.

Dünya Bankası ve IMF'nin "Küresel İzleme Raporu 2009 (Global Monitoring Report 2009)" "Acil Kalkınma Gereksinimi" başlığıyla yayımlandı. Raporda ülkelerin 2015 yılına kadar halklarına gerçekleştirmeyi vaat ettikleri Binyıl Kalkınma Hedefleri'nde başarı sağlamanın, finansal kriz dolayısıyla tehlikeye düştüğü kaydedildi. Raporda 2015 yılında, dünya üzerindeki aşırı yoksulluğu 1990 yılında olduğu düzeyden yarıya indirme hedefinin yine de ulaşılabilir olduğu belirtildi. Yeni tahminlerin gelişmekte olan ülkelerin yarıdan fazlasının 2009 yılında aşırı yoksullukta bir artış deneyimiyle karşılaşabileceklerini ortaya koyduğu bildirilen raporda özellikle düşük gelirli ülkeler ve orta Afrika ülkelerinin durumuna dikkat çekildi. Ortak raporda, "Ek olarak 55 - 90 milyon arasında kişinin 2009'da aşırı yoksulluk tuzağına kapılacağı tahmin edilmektedir. Dünyada kronik aç insan sayısının bu yıl 1 milyarın üzerine tırmanması, yetersiz beslenmeyle mücadelede elde edilen kazanımların tersine çevrilmesi ve özellikle tarımda acil yatırım gereksinimin ortaya çıkması beklenmektedir" denildi.

IMF Birinci Başkan Yardımcısı John Lipsky, raporla ilgili açıklamasında, "Eşzamanlı durgunluk dünyadaki bütün büyük bölgeleri vururken, acılı ve yavaş gerçekleşecek bir iyileşme olasılığı birçok ülkenin gerçeğidir. Bu da yoksulluğa karşı savaşı daha zorlu ve acil hale getirmektedir" dedi. Dünya Bankası Baş Ekonomistlerinden Justin Yifu Lin ise, dünya çayında büyük bir zenginlik ve finansal istikrar kaybı yaşandığını belirterek, "2009'da milyonlarca insan daha işlerini kaybedecek. Sürdürülebilir bir iyileşme için yoksul ülkelerdeki küçük işler, altyapı ve sosyal güvenlik ağları için acil fonlama gerekmektedir" açıklamasını yaptı.

 

Kriz iki yıl etkileyecek

Raporda, krizin gelecek iki yıl boyunca tüm gelişmekte olan ülkeleri, ihracatın daralması, düşük ücretler, yavaşlayan iç talep, yabancı işçilerin anavatanlarına gönderecekleri fonlarda ve yabancı yatırımlarda azalma gibi unsurlar aracılığıyla etkileyeceği belirtildi.

Küresel İzleme Raporu krizin insanların aşırı yoksulluğa düşmemesi için sosyal koruma programlarına odaklanma gereği ortaya çıkardığını belirtirken, özellikle HIV/AIDS, sıtmayla mücadele, sağlık sistemlerinin güçlendirilmesi gibi insani kalkınma hedeflerinde hızlı gelişmenin yaşamsal önemine değindi. Rapordaki saptamalardan bazıları şöyle:
"-Gelişmekte olan ülkelere net özel sermaye akışları dik bir düşüş içindedir ve 2007'deki zirveyle karşılaştırıldığında 2009'da 700 milyar dolar daha aşağıda olacak.
-IMF'nin yoksul ülkelere yönelik fon kapasitesi iki katına çıkacak.
-2005 yılında gelişmekte olan ülkelerde günde 1.25 doların altında gelirle yaşayan kişilerin sayısı 1 milyar 375 milyon ya da nüfusun yüzde 25'i idi. Binyıl Kalkınma Hedefleri 1990'da yüzde 41.7 olan yoksulluk oranını 2015 itibarıyla yüzde 20.9'a yani yarısına indirmeyi içeriyor. Aşırı yoksulluk 2015 itibarıyla yüzde 15'e inecek, bu hedef hala karşılanabilir görülüyor, ancak azalan büyüme dolayısıyla yavaşlayabilir.
-Gelişmekte olan ülkeler altyapılarını korumak ve yeni projelere başlamak için yılda 900 milyar dolara yani toplam hasılalarının yüzde 7-9'una gereksinim duyuyorlar."

 


-Raporda finansal çalkantı sırasında Türkiye'nin "yüksek mevduat sigortası kapsamı" ve "döviz likidite desteği"ni uyguladığı belirtildi. Türkiye iki önlemle öne çıkarken örneğin Rusya Federasyonu beş ana önlemin hepsini uyguladı. ANKARA(ANKA) - Küresel İzleme Raporu'nda diğer yükselen ekonomilerde olduğu gibi Türkiye'de de akreditif gibi ticaret finansmanı işlemlerinde iki-üç kat dolayında pahalılaşma saptandığı belirtildi. Raporda "Kriz dönemlerinde ticaretin finansmanı kırılganlığa büyük oranda eğilimlidir. Örneğin gelişmekte olan ülkelere yönelik ticaretin finansmanı 1997-98 Doğu Asya finansal krizi sırasında çökmüştür" denildi. 2001-2002 krizi sırasında Brezilya ve Arjantin'de ticari kredilerin yüzde 30 ile 50 oranında düştüğü belirtildi.

 

Ticaretin finansmanı Türkiye'de pahalılaştı

IMF'nin geçen sonbaharda, gelişmiş ülke bankalarının bir önceki yılın aynı dönemine göre akreditif açma, garanti verme gibi alanlarda aynı miktarda işlem yaptıkları, yükselen ekonomilerdeki bankaların işlem miktarında bir önceki yıla göre yüzde 6 azalma saptadığı belirtildi. Raporda şöyle denildi:
"-Ticaret finansmanının fiyatı, garantiler, sigorta ve güvenli işlem gereği nedeniyle arttı. Sıkı kredi koşulları, birçok ülkede özellikle de yükselen ekonomilerde, kredi verenlerin yüksek faiz almalarına izin verdi.
-Akreditiflerin maliyetinin, Arjantin, Bengladeş, Çin, Pakistan ve Türkiye dahil yükselen ekonomilerdeki alıcılar için iki ya da üçe katlandığı bildirildi. Bu değerlendirme, bankaların fonlarının maliyetleriyle ilgili tüm ticaret finansmanı araçlarının fiyatlarında büyük artış saptayan IMF ve Finans ve Ticari Bankacılar Birliği
(BAFT) araştırması tarafından da doğrulanıyor."

 

Hangi ülke çalkantıda hangi önlemi uyguluyor

Küresel İzleme Raporu'nda Türkiye'nin de içinde bulunduğu yükselen ekonomilerin finansal çalkantı sırasında aldıkları ana önlemler tablo halinde sunuldu. Arjantin, Brezilya, Bulgaristan, Çin, Kolombiya, Hırvatistan, Hindistan, Malezya, Meksika, Polonya, Romanya, Rusya Federasyonu, Türkiye gibi 31 ülke ele alındı. Ülkelerin kriz anında en çok "yüksek mevduat sigorta kapsamı" önlemine başvurduğu, ikinci olarak "iç likidite desteği"nin geldiği, üçüncü sırada ise "döviz likit desteği"nin yer aldığı belirtildi. Ülkeler bunların dışında "diğer borç garanti önlemlerini", "banka sermayelerinin güçlendirilmesini" ve "sermaye kontrollerini" tercih ettiler.

Türkiye'nin bu önlemlerden "yüksek mevduat sigortası kapsamı" ve "döviz likidite desteği"ni uyguladığı belirtildi. Türkiye iki önlemle öne çıkarken örneğin Rusya Federasyonu sayılan önlemlerin tümünü uyguladı.