50. yılında göç ve uyum sempozyumu
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Avrupa ülkelerinde Türkiye'nin AB sürecini iç siyaset malzemesi yapan siyasetçilerin sarf ettiği sözlerin o ülkelerde ayrımcılığa yol açmasından endişe duyduğunu belirterek, "AB, ayrımcılığın yeşereceği, turfanda ayrımcılığın serpileceği bir sera olmamalıdır" dedi.
cumhuriyet.com.trDevlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Bilkent Otel ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen ''Yurt Dışındaki Türkler: 50. Yılında Göç ve Uyum Sempozyumu''nda yaptığı konuşmada, AB üyesi ülkelerde 5 milyonun üzerinde Türk kökenli yurttaşın yaşadığını ifade ederek, bu rakamın, AB içindeki 19'uncu en büyük ulusa tekabül ettiğini, ayrıca AB üyesi 8-9 ülkenin nüfusundan daha fazla olduğunu belirtti.
"Türkiye ne zaman AB'ye girecek" sorusunu soranlara "Türkiye zaten AB içinde" cevabını verdiğini kaydeden Bağış, Türkiye'nin Avrupa'nın birçok kurumunun içinde yer aldığını ve dış ticaretinin de yüzde 50'ye yakınını AB ülkeleriyle yaptığını söyledi.
Yurtdışına, özellikle de AB üyesi ülkelere giden yurttaşların entegrasyonuyla ilgili olarak, zamanında ne ev sahibi ülkeler ne de Türkiye tarafından doğru politikalar geliştirildiği için bir takım sorunlar yaşandığına dikkati çeken Bağış, artık bu sorunların bilinci içinde yarınlara çok daha emin adımlarla ilerlediklerini kaydetti.
"Entegrasyon eskiye göre çok daha güçlü"
Bağış, yurtdışındaki yurttaşların yarıya yakınının artık yaşadıkları ülkenin vatandaşı olduğunu, bu kişilerin okullardaki başarıları, topluma entegrasyonları ve yerel dile hakimiyetlerinin eskiye göre çok daha güçlü bir şekilde kendini gösterdiğini belirtti.
Devlet Bakanı Bağış, şöyle devam etti:
"Artık orada yaşayan vatandaşlarımız, kardeşlerimiz, içerisinde yaşadıkları ülkelerin haklı, güçlü birer vatandaşı olarak o ülkelerin politikalarını savunmada, o ülkenin ekonomisine, siyasetine, akademik dünyasına katkıda bulunmakta ülkenin diğer vatandaşlarından hiç de altta kalmayacak şekilde etkin olmaya başladı. Yarattıkları istihdam imkanları, ekonomiye olan katkılarıyla çok önemli bir güç haline geldiler.
Yaşadıkları toplumlara entegre olmuş, hak ve özgürlüklerinin bilinci içerisinde, kendisi gibi Türkiye'den gelmiş insanların hak ve özgürlüklerine sahip çıkan bu toplumun Avrupa'da çok önemli bir ses haline gelmeye başladığını görüyoruz ve her geçen gün bu sesin güçleneceğinden de kimsenin şüphesi olmasın. Çünkü yurtdışındaki vatandaşlarının konularını en az yurt içinde yaşayan vatandaşların konuları kadar önemseyen bir iktidar var."
"Entegrasyonun taraftarı, asimilasyonun düşmanıyız"
Entegrasyona sonuna kadar destek verirken, asimilasyonun ise düşmanı olduklarını özellikle vurgulayan Bağış, "Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın içinde yaşadıkları ülkenin vatandaşı olmalarına, dilini öğrenmelerine, çocuklarını o ülkenin en iyi okullarında eğitmelerine, kendi aralarındaki dayanışmaya, örgütlenmeye önem vermelerine çok hassasiyetle değer veriyoruz, ama farklı birtakım kültürler içinde kaybolmalarına da karşı olduğumuzu her şekilde vurguluyoruz" diye konuştu.
Yurttaşların, kendi kültürleri ve değerleriyle içinde yaşadıkları ülkeye katkı vermelerinin önemini dile getiren Bağış, "Çünkü o zaman o ülkeye farklı bir şey kazandıracaklardır. Yoksa o ülkedekiler gibi olduktan sonra, bir kimlik kaybı sağladıktan sonra, o ülkeye verebilecekleri yeni bir katkı olmayacak" dedi.
Avrupa'daki Türk kökenli yurttaşlara da bir mesaj göndermek istediğini ifade eden Bağış, bu insanların, AB üyesi ülkelerin anayasalarını iyi okumaları ve o anayasaların kendilerine verdiği hak, özgürlük ve sorumlulukların iyi farkında olmaları gerektiğini vurguladı.
"Yurtdışındaki her bir Türk vatandaşı bizim bir elçimiz"
Bağış, yurtdışında yaşayan her bir Türk vatandaşını, Türkiye'nin o ülkedeki bir elçisi olarak gördüklerini belirterek, "Onların her birinin topluma yapacakları katkılarının Türkiye'nin katkısı olarak algılanacağını, yanlışlıkla bir hata işlerlerse de onu Türkiye'ye mal edeceklerini farkında olmalarını özellikle vurgulamak istiyorum" diye konuştu.
Bu insanların, yaşadıkları ülkelerin anayasalarının kendilerine verdiği hakları iyi değerlendirdikleri takdirde, AB üyesi ülkelerdeki tek bir bireyin bile aslında çoğunluk olabildiğini göreceklerini kaydeden Bağış, bunun en güzel örneğinin Soysal kararı olduğunu söyledi.
Bir Türk kamyon şoförünün başlattığı mücadelenin belki de milyonlarca vatandaşın önünü açacak bir kararın çıkmasını sağladığını belirten Bağış, "Bu da haklı olduğumuz bir konuda ısrarcı olmamız gerektiğinin en güzel örneğini oluşturuyor" dedi.
Bağış, Türkiye'nin 1959'da ilk başvuruyu yaptığı AB'ye üyelik sürecinin de haklı olduğu bir konu olduğunu vurgulayarak, "Burada da başarıya ulaşacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın" ifadesini kullandı.
"Benim en büyük endişem"
İçeride de dışarıda da bunu engellemek, hatta geciktirmek isteyen kesimlerin, Türkiye'nin AB üyelik sürecini iç siyasete malzeme yapmaya çalışan siyasetçilerin de farkında olduklarını kaydeden Bağış, ancak onların unuttukları bir şey olduğunu, yönettikleri ülkelerin vatandaşı olan milyonlarca Türk'ün bu sözlerden etkilendiğini söyledi.
Bağış, "Benim en büyük endişem, iç siyasete yönelik istismar cümlelerinin, siyasetçiler tarafından ortaya atılan iddiaların kendi ülkeleri içinde ayrımcılığa yol açmasıdır. AB ayrımcılığın yeşereceği, turfanda ayrımcılığın serpileceği bir sera olmamalıdır" dedi.
Bugün dünya çapında sadece milyonlarca Türk değil, bir buçuk milyarlık İslam alemi, kendini Batı'dan izole edilmiş hisseden milyarlarca insanın Türkiye'nin AB sürecini yakından izlediğine dikkati çeken Bağış, bu insanların, özellikle de gençlerin örnek alacakları modellere ihtiyacı olduğunu söyledi.
"Avrupa, Türkiye'den daha iyi bir örnek bulamacağını görmeli"
Bağış, Avrupalıların, ülkesini Avrupalılaştırmaya, çağdaşlaştırmaya, demokratikleştirmeye çalışan, serbest pazar ekonomisini benimseyen Türkiye Cumhuriyetinin liderlerinden daha iyi örnek bulamayacaklarını görmeleri gerektiğini belirtti.
Devlet Bakanı Bağış, "Londra'daki terör etkinliğini gerçekleştiren teröristler başka yerden gelmedi, onlar Londra'da doğmuş, büyümüştü, ancak yanlış etkileşim altında kaldıkları için, yanlış mesajları aldıkları için doğup büyüdükleri ülkede terörist olmayı seçmişler. Onun için, gerek Avrupa içindeki 20 milyon, gerekse dünya çapındaki 1,5 milyar İslam alemi, gerekse kendisini Batı'dan izole edilmiş hisseden milyarlarca insana Türkiye'nin AB üyelik sürecinden verilecek mesajı Avrupalı siyasetçilerin iyi düşünmesinin vakti geldiğine yürekten inanıyorum" diye konuştu.
"Yurtdışındaki Türklerin başarıları"
Avrupa çapında başarılar elde etmiş Türklere de değinen Bağış, Galatasaray futbol takımının UEFA şampiyonluğunu, A Milli Futbol takımının Dünya 3'üncüsü olmasını, Sertab Erener'in ve son olarak Hadise'nin Eurovision Şarkı Yarışmasında elde ettiği başarılardan, birçok başarıya imza atmış Türk doktor, sanatçı, gazeteci, akademisyen ve sporcunun Avrupa'ya katkılarından bahsetti.
Bağış, "Bu da Türkiye'nin asırlarca farklı kültürleri bir arada yetiştirebilmiş bir toplum olarak, sadece Avrupa'ya değil, dünya medeniyetine ve barışa nasıl önemli katkılarda bulunabileceğini ortaya koyuyor. Ben dünyanın dört bir yanında başarıya ulaşmış gençlerimizi gördükçe çok büyük heyecana kapılıyorum ve zamanın Türkiye'nin lehine işlediğinin herkesin farkına varması gerektiğine inanıyorum" dedi.
IOM özel siyasi danışmanı Appave
Uluslararası Göç Örgütü (IOM) Özel Siyasi Danışmanı Gervais Appave ise sempozyumda yaptığı konuşmada, dünyada yaklaşık 200 milyon göçmen bulunduğunu, küreselleşen şartlar altında göçün kaçınılmaz bir gerçek olduğunu söyledi.
IOM'nin İkinci Dünya Savaşının ardından ortaya çıkan büyük göç dalgasıyla kurulduğunu ve birkaç yıl önce 50 yılını kutladığını ifade eden Appave, bu 50 yıllık süreçte milyonlarca insana yardım ettiklerini belirtti.
Göçün temelde insani bir süreç olması dolayısıyla göç edenlerde bir uyum sürecinin ortaya çıktığını kaydeden Appave, bu uyum sürecinin bugün de güncelliğini koruduğunu, göç edilen ülkelerdeki hükümet politikalarının uyumun başarı veya başarısızlığını etkilediğini belirtti.
Ülkelerinden bir şekilde ayrılan insanların anavatanlarıyla ilişkilerinin zayıflayacağı yönündeki teorilerin yanlış çıktığını, günümüz dünyasında insanların anavatanlarıyla daha sıkı bir ilişki ve etkileşime girdiğini anlatan Appave, ekonomik olarak da göç edenlerin anavatanlarına para göndermesiyle birlikte gelişmekte olan birçok ülkenin iflas etmesinin önüne geçtiğini, ayrıca gelişmiş ülkelerde elde ettikleri birikimleri gelişmekte olan ülkelere aktararak, kalkınmalarına yardımcı olduklarını söyledi.
Avustralya Devlet Bakanı Ferguson
Avustralya Çokkültürlülük İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Laurie Ferguson da konuşmasında Türk göçmenlerin Avustralya'nın gelişmesine ve kalkınmasına büyük katkı yaptığını belirtti.
Avustralya'da yaşayan Türklerin 5'te 2'sinin Avustralya doğumlu, geri kalanının ise Türkiye doğumlu olduğunu ifade eden Ferguson, Avustralyalılar ve Türkler arasında bilgi eksikliği nedeniyle zaman zaman yanlış anlamaların olabildiğini kaydetti.
Göçün Avustralya toplumunu yeniden şekillendirip güçlendirdiğini belirten konuk bakan, ''Çeşitliliğimiz zenginliğimiz haline geldi. Avustralya'ya göç edenler için hazırlanmış yerleştirme programına her yıl 38 milyon dolar harcıyoruz. Irkçılıkla mücadele amacıyla hükümet olarak yeni bir program başlattık. Göçmenlerin kamu hizmetlerinden yararlanabilmesi için 120 dilde çeviri hizmeti sunuyoruz'' ifadesini kullandı.