43. Toronto Film Festivali'ne politik başlangıç

43. Toronto Film Festivali'den (TIFF) notlar.

MEHMET BASUTÇU/TORONTO

Açılış günü, festival merkezi daha sabahtan kalabalık. Yıl boyunca bir sinematek gibi çalışan 7 salonlu TİFF Bell Lightbox'tan ellerinde kartondan büyük kahve bardaklarıyla girip çıkanlar, Batı King caddesinde rahatça dolaşabiliyorlar. Pazar akşamına kadar trafik kesilmiş yine. Tramvaylar da tatilde. Festival Köyü'nün bu ana damarı üzerinde, yaklaşık bir kilometre boyunca masalar yola taşmış; ünlü sponsor markaların standları önünde kuyruklar oluşmuş bile...

Bir blok yukarıda, basın ve endüstri gösterimlerinin toplandığı 14 salonlu sinema tümüyle festivalin hizmetinde. Perşembe sabahı saat 9'da programlanan ilk on film arasında "Ahlat Ağacı" da var. Nuri Bilge Ceylan'ı ilk filmleriyle izlemeye başlayan festivalde bu yıl Türk sinemasından iki örnek daha sunuluyor: Ali Vatansever'in ilk kez Toronto'da gösterilecek olan ikinci filmi "Saf", "Keşifler" (Discovery) bölümünde; Çağla Zencirci/Guillaume Giovanetti ikilisinin üçüncü filmleri, geçen ay Locarno'da ödüllendirilen "Sibel" de "Günümüz Dünya Sineması" programında izlenecek.

Yine ilk günün halka kapalı basın gösterilerinde bu akşam sonuçları açıklanacak olan Venedik'te Altın Aslan için yarışan Meksikalı yönetmen Carlos Reygadas'ın filmi "Bizim Dönemimiz" (Nuestro Tiempo) yanında, Pablo Trapero ile Zhang Yimou'nun yarışma dışı katıldıkları Mostra'da izleyemediğimiz filmlerini de yakalıyoruz. Venedik ile Toronto arasındaki sürtüşme, film kapma kavgası, artık uzun süreceği anlaşılan bir balayına dönüşmüş durumda. Altın Aslan adaylarının yarısından fazlası Toronto'da: Jacques Audiard, Damien Chazelle, Alfonso Cuaron, Mike Leigh, Carlos Reygadas, bu gece Lido adasında filmleri ödül alabilecek yönetmenler arasındalar. Julian Schnabel yok. Yorgos Lanthimos ve Coen Kardeşler de yoklar...

 Michael Moore Donald Trump'a karşı...

 Açılış gecesi, İngiliz/Amerikan ortak yapımı "Outlaw King"i izliyoruz. David Mackenzie imzalı bu tarihi filmi Netflix sunuyor yine. Mizansen ustalıklı, güzel görüntüler çarpıcı... İçinde sıradışı bir aşk öyküsü de olan bu savaş filmi, heyecan verici, sürükleyici bir büyük yapım. Tam bir festival açılış filmi. Tarihin önemli bağımsızlık savaşlarından birini, yaşanan gerçeklerden yola çıkarak anlatıyor David Mackenzie. Ancak, İşkoçyalıların, 14. Yüzyılda İngiliz Kralı'na karşı verdikleri acımasız uzun savaşın temelindeki siyasal, ekonomik ve toplumsal boyutlar, bir noktada bu gösterişli sinema dilinin gerisinde eriyip sıradanlaşmıyor mu acaba ?

 Micheal Moore da, ilk gün yelpazenin öteki ucunda parlayan başka bir yıldız... Biçimsel cilveler, güzel görüntüler pek umurunda değil Amerikalı belgeselcinin. İçerik ön planda. Politik eleştiri getirirken kışkırtıcı olmayı seven Michael Moore bu kez çok şanslı. Yeni filmi "Fahrenheit 11/9"da, Adolf Hitler'le karşılaştırdığı hedefi, dünyanın başkışkırtıcısı Donald Trump ! ...

 

Sinema dünyasının en büyük AVM'si Toronto'da her nabza göre şerbet bulmak mümkün. Tek sorun, el emeğiyle küçük mücevherler işleyen zanaatkârlar köşesinin, endüstriyel üretim üzerine yoğunlaşan projektörlerin ışığından çok uzaklarda, giderek gölgede kalıyor olmasında...