40. yılında 12 Eylül-4: 12 Eylül darbesinin ilk provası, 11 Eylül 1980 günü solun kalesi Fatsa ilçesinde yapıldı
CHP Genel Başkanı Ecevit’in İstanbul’daki Petrol-İş Sendikası’nın genel kurulunda yaptığı konuşmada, “Toplum tribünde seyirci, sonunda korkarım ki, biri çıkar düdüğü çalar, ‘Oyun bitti, herkes evine’ der ve bir oyuna dönüşen demokrasi de böylece sona erer” sözleri darbe konusunda bir şeyler sezdiği yorumlarına neden oldu. Başbakan Demirel’e de bazı duyumlar geliyordu, ama somut bir bilgi edinemiyordu. Somut bilgi edinen tek siyasetçi Türkeş’ti.
Miyase İlknur1979 yılı ortalarına gelindiğinde bir yandan terör bir yandan ekonomik kriz ile cebelleşen Ecevit, bir de parti ve kabine içindeki krizlerle karşı karşıya kalmıştı. Maraş olaylarından sonra “K. Maraş’ta sağ - sol çatışması yaşandı” açıklaması nedeniyle parti içindeki Alevi milletvekillerinin eleştirisi karşısında istifa etmek zorunda kalan İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı’nın ardından Milli Savunma Bakanı Hasan Esat Işık da istifa etti; kabinedeki 11 bağımsız bakanın altısı Ecevit’e muhtıra vererek kabineden istifa tehdidinde bulundu.
4 Mayıs 1979 günü Ankara’ya gelen IMF heyetinin başkanı Charles Woodward, “4. Beş Yıllık Plan’da piyasa ekonomisi yadsınarak önemli bir yanlışlığa düşülmüştür. Hükümet, işin ciddiyetini hâlâ kavrayamamıştır. Bu gidişle hiçbir yere varamazsınız” diyerek hükümeti eleştirdi.
TÜSİAD da gereken mesajı aldı ve 13 Mayıs’ta büyük gazetelere üç gün süreyle hükümet aleyhine ilanlar vererek başka bir cephe açtı. TÜSİAD’ın ilanlarında DİSK’in adı verilmese de sendikalardan yakınılıyor ve devletin müdahaleci tavrını tavizsiz sürdüren ve piyasa ekonomisinden uzaklaşan hükümet politikaları sert bir dille eleştiriliyordu. TÜSİAD ilanlarının ardından başkanı AP’li olan Otomobilciler ve Şoförler Federasyonu’nun başlattığı kontak kapama eylemi gündeme geldi. Demirel, Ecevit için “Ecevit’in sonu Allende gibi olacak” benzetmesinde bulundu.
Ordu da boş durmuyor, komutanları kendi aralarında gizli toplantılar yaparak müdahalenin zamanlamasını tartışıyordu. 14 Ekim günü yapılacak ara seçimler öncesi darbe yapmanın hem iç hem dış kamuoyunda tepkiyle karşılanacağı endişesi nedeniyle seçim sonuçlarını bekleme kararı alındı.
Bakanlar Kurulu içinde Faruk Sükan da orduda darbe planları yapıldığı konusunda duyumlar almıştı. Başbakan Yardımcısı Faruk Sükan, 20 Eylül 1979 günü istifa mektubunu cebine koyarak Başbakan Ecevit’in yanına gitti. Ecevit, Sükan’a istifa nedenini sordu. Sükan, orduda bir darbe hazırlığı olduğu yönünde duyumlar aldığını söyledi. Sükan’ın sözleri üzerine kuşkulanan Başbakan Bülent Ecevit, konuyu Cumhurbaşkanı Korutürk’le paylaştı. Ancak Korutürk, bu konuda hiçbir istihbarat almadığını, darbe olması halinde kendisinin buna karşı tutum alacağını söyleyince, Ecevit rahatladı.
DEMİREL YENİDEN BAŞBAKAN
Orduda darbe hazırlığı alttan alta yürüyordu. Seçim öncesinde darbe yapmayı düşünmeyen orduda bu hazırlıklar sadece Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve İkinci Başkan Haydar Saltık tarafından yürütüldüğünden dışarıya dişe dokunur bir bilgi sızmıyordu.
O yılki YAŞ kararları ile güvenmedikleri komutanları emekli eden Genelkurmay, darbe konusunda kendileriyle uyumlu çalışacak komutanları önemli mevkilere atadı.
14 Ekim seçimlerinden CHP ağır bir yara aldı. Ara seçimlerde 5 milletvekilinin tümünü AP’ye kaptırdı ve Ecevit hükümeti istifasını verdi. Cumhurbaşkanı Korutürk’e istifasını verirken de AP’nin yeni hükümeti kurmak adına MHP ve MSP’ye muhtaç olmadığını, Türkiye’nin yeni Milliyetçi Cephe’yi kaldıramayacağını söyledi ve ekledi: “AP ile koalisyona hazırız.”
Ecevit, hükümeti kurma görevi alan Demirel’in kendisini ziyaretinde de aynı öneriyi dile getirmişti. Ancak Demirel, AP’nin kuracağı azınlık hükümetini destekleme konusunda MHP ve MSP’nin desteğini aldığı için CHP-AP koalisyonu önerisine sıcak bakmadı. Demirel’in ziyaret sebebi daha önce CHP ve DİSK’in yoğun tepkisi nedeniyle Meclis’ten geçirelemeyen devlet günlük mahkemelerinin (DGM) kurulması konusunda destek istemekti.
ÖNCE MUHTIRA SONRA DARBE
Demirel, ordunun istediği güvenlik yasalarını çıkararark olası bir darbeyi önleyeceğini, IMF’nin istediği önlemleri alarak da kredi musluklarının açılmasını sağlayacağını düşünüyordu. Ancak ordunun darbe konusunu karara bağladığından ve sadece toplumsal meşruiyet adına son bir hamle yapmayı planladığından habersizdi. Zira o günlerde Ankara’ya gelen IMF heyeti, Özal’ın Başbakanlık Müsteşarlığı’na getirilmesinden ve Özal’ın hazırladığı ekonomik paketin içerğinden hoşnuttu ama bu istikrar programının başta DİSK ve sivil toplum örgütlerinin çıkaracağı engeller nedeniyle uygulanacağından kuşkuları vardı. Bu kuşkularını da gizli telgrafla Washington’a bildirmişlerdi. Washington da Türkiye’deki ilgili yerlere...
Komutanlar darbe öncesi kamuoyunda “yapılması gereken her şeyi yaptılar” denmesi için hükümeti uyaran bir muhtırayı Cumhurbaşkanına verilmesini kararlaştırdılar. Muhtıra, 27 Aralık günü Korutürk’e Genelkurmay Başkanı Evren tarafından verildi. Korutürk, muhtıradan sonra Başbakan Demirel ile ana muhalefet partisi CHP lideri Ecevit’i Köşk’e çağırarak muhtırayı okudu. Demirel, rahatlamıştı. Zira 12 Mart’takinin aksine muhtıra, hükümeti ya da bir partiyi hedef almıyordu. Somut bir talebin de dile getirilmediği muhtıra, sonunda cami avlusuna bırakılmış çocuk gibi ortada kaldı. Demirel, 35 günlük bir hükümetin suçlanamayacağını söyleyerek muhtırayı üstüne almazken Ecevit de erken seçime gitmek için Demirel ile ordunun bir hamlesi olduğunu düşünüyordu.
Demirel, MGK topltısında komutanlara, “İstihbaratın başında muvazzaf bir general var. Polis size bağlandı. Sıkıyönetim komutanlarının geniş yetkileri var. Ne gerekiyorsa söyleyin yapalım” demesinden sonra komutanlar yazılı olarak isteklerini getiren komutanlar başbakana verdi. Komutanların isteklerini okuyan Demirel’in sözleri şöyle oldu:
“- Öyle istekleriniz var ki, bu rejim içinde yapılamaz. İstiklal Mahkemeleri dönemi, Dersim Kanunları dönemine bir daha girilemez. Bazı şeyler var ki anayasayı değiştirseniz dahi benden isteyemezsiniz. Zira yapamam.”
O arada cumhurbaşkanının görev süresi dolmuş, CHP ile AP bir aday üzerinde uzlaşmaya varamamış ve Meclis’te nafile turlar dönemi başlamıştı. Bu arada iki parti arasında gizli diyaloglar da yok değildi. CHP Genel Sekreter Yardımcısı Altan Öymen’le AP Genel Başkan Yardımcısı Necmettin Cevheri arasında yapılan görüşmeler sonucunda iki lider bir araya geldi. Ecevit yine CHP- AP koalisyonu, Demirel de yine erken seçim önerilerini yineledi.
ABD ve Batı, Ecevit gibi Demirel’den de umudunu kesmişti. Zira Sovyetler’in 26 Aralık 1979 günü Afganistan’ı işgal etmesi sonrasında ABD Başkanı Carter’ın Çevik Kuvvet projesi kapsamında kapalı olan Türkiye’deki üslerin açılması, Yunanistan’ın NATO’ya dönmesine Demirel’in ayak diremesinin yanında IMF istikrar paketinin uygulanmasını da ağırdan alması nedeniyle darbeden başka yol olmadığı kanısı pekişti. Brüksel’de toplanan NATO Askeri Komite toplantısında Genelkurmay Başkanı Evren ve İkinci Başkan Haydar Saltık’a “darbeyi çabuklaştırın” sinyalleri üstü örtülü bir şekilde verildi.
BAYRAK HAREKÂT PLANI HAZIR
Türkiye’ye dönüşlerinde Evren ve Saltık, “Bayrak Harekât Planı”na son şeklini verdi ve 17 Haziran’da da ordu komutanlarına dağıtıldı. Darbe yapılması halinde bir direniş olması ihtimali de göz önüne alındı. Ordunun en büyük korkusu olan DİSK’in 15 bin silahlı eylemcisi olduğu varsayımıyla bir çatışma halinde nasıl mukabele edileceği de tartışıldı.
4 Temmuz günü Maraş katliamının aynısı Çorum’da sahneye konuldu. Sol, Maraş’taki gibi bu kez gafil avlanmamış karşı mukavemette bulunmuştu. Ama olaylar 18 kişinin ölümüne neden olmuştu.
12 Eylül darbesinin ilk provası 11 Eylül 1980 günü Fatsa’da yapıldı. Fatsa’nın komünist işgali altında olduğu ve ilçeye kimsenin sokulmadığı haberleri sağ basında yer alınca, “Nokta Operasyonu” adı verilen Ordu Jandarma Alay Komutanı’nın yönettiği operasyon sabaha karşı 04.00’te başladı. Solun kalesi olan ilçede bir direnişle karşılaşılmadı ve başta Belediye Başkanı Terzi Fikri Sönmez olmak üzere 600 kişi gözaltına alındı. Darbenin ilk provası başarıyla tamamlanmıştı.
9 Ağustos günü ordu komutanlarını odasına çağıran Genelkurmay Başkanı Evren, müdahale gününün 12 Eylül olarak belirlendiğini açıkladı.
‘DAMDAKİ KEMANCI’DA MÜJDELİ HABER!
Darbe olacağına ilişkin askerlerin haber verdiği tek kişi Amerikan Yardım Heyeti JUSMATT’ın başındaki General Thompson’du. General Thompson, aldığı haberi hemen Beyaz Saray’a iletti. Beyaz Saray görevlileri de Türkiye Masası Şefi Paul Henze’ye:
- Paul, senin generaller Türkiye’de darbe yaptılar.
- Ooo çok memnun oldum.
O sırada “Damdaki Kemancı” müzikalini locadan izleyen ABD Başkanı Carter’a da telefonla müjdeli haber verildi. Demirel, darbeyi gece yarısına doğru haber aldığında artık çok geçti.
TÜRKEŞ VE FEYZİOĞLU BİLİYOR
6 Eylül günü MSP’nin Konya’da düzenlediği “Kudüs’ü kurtarma günü” yürüyüşüne partinin yönetim kadrosunun tamamı katılmış, mitingde sarıklı cüppeli kişiler Arap alfabesiyle yazılmış “Şeriat isteriz” pankartları açmış, İstiklal Marşı sırasında yerlere oturulmuş ve “ezan isteriz” diye sloganlar atılmıştı. 12 Eylül darbesinin gerekçesi olarak açıklanan olaylardan biri olan Konya mitingi büyük bir infiale neden olmuştu.
CHP Genel Başkanı Ecevit’in İstanbul’daki Petrol-İş Sendikası’nın genel kurulunda yaptığı konuşmada, “Toplum tribünde seyirci, sonunda korkarım ki biri çıkar düdüğü çalar, ‘Oyun bitti, herkes evine’ der ve bir oyuna dönüşen demokrasi de böylece sona erer” sözleri Ecevit’in darbe konusunda bir şeyler sezdiği yorumlarına neden oldu.
Aslında Başbakan Demirel’e de bazı duyumlar geliyor, o da her seferinde vekâleten Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan İhsan Sabri Çağlayangil’e, Savunma Bakanı Birincioğlu’na ve İçişleri Bakanı Eren’e soruyor ama somut bir bilgi edinilemiyordu.
Darbe konusunda somut bilgi edinen tek siyasi lider tahmin edileceği gibi ordu ve MİT içindeki dostları sayesinde MHP lideri Türkeş olmuştu. Türkeş, darbe istihbaratını 10 Eyül’de aldı ve evini terk etti. Bir de darbe sonrası başbakan olmayı bekleyen Turhan Feyzioğlu tabii. Feyzioğlu, 11 Eylül akşamını Genelkurmay karargâhında geçiriyor, komutanlarla yeni kabine üzerinde çalışıyordu.
DİSK DE ÖNCEDEN HABER ALDI
Darbeden bir gün önce DİSK Hukuk İşleri Müdürü Yücel Top’un telefonu çalar. Arayan 12 Mart’ta “Devrimci Subaylar Davası”nda birlikte yargılandığı Ömer Laçiner’dir. Yücel Top’a “Acil buluşmamız lazım Birikim dergisine gel” deyip telefonu kapatır. Yücel Top, Birikim dergisinin merkezine gittiğinde Laçiner, 13 Eylül’de ordunun darbe yapacağına dair eski subay arkadaşlarından kendisine bilgi geldiğini söyler. Yücel Top hemen DİSK Genel Merkezi’ne gider ve Yürütme Kurulu’ndan kimi bulursa genel merkeze çağırırarak aldığı duyumu aktarır. Ören’de bulunan Abdullah Baştürk’e telefon açılarak hemen İstanbul’a dönmesi istenir. Baştürk ise “Önemli bir şey varsa siz gelin buraya” der. Telefonların dinlendiğini bildiklerinden darbe konusunu açamazlar.
Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya, eylül ayı başında guya uçak alım görüşmeleri için ABD’ye gitmişti. Şahinkaya, darbeden bir gün önce Ankara’ya döndü.
Darbe olacağına ilişkin askerlerin haber verdiği tek kişi Amerikan Yardım Heyeti JUSMATT’ın başındaki General Thompson’du. Thompson, aldığı haberi Pentagon ve Beyaz Saray’a iletti. Beyaz Saray görevlileri de Türkiye Masası Şefi Paul Henze’ye.
- Paul, senin generaller Türkiye’de darbe yaptılar.
- Ooo çok memnun oldum.
O sırada “Damdaki Kemancı” müzikalini locadan izleyen ABD Başkanı Carter’a da telefonla müjdeli haber verildi.
Demirel, darbeyi gece yarısına doğru haber aldığında artık çok geçti. Sabah 04.00’te Türk halkı bir kez daha güne darbe bildirisi ve Hasan Mutlucan’ın kahramanlık türküleriyle başladı.
YARIN: Bir karşıdevrim projesi: 12 Eylül