4 milyona yakın Suriyelinin kalıcı olduğunu kabullenen iktidarın uyum stratejisini açıklıyoruz

AKP iktidarının, Türkiye’deki göçmenlerin çoğunun geri dönmeyeceğini kabul ederek hazırladığı Uyum Strateji Belgesi’ni Cumhuriyet açıklıyor... 4 milyona yakın Suriyelinin kalıcı olduğunu kabullenen iktidarın uyum stratejisini açıklıyoruz

Sertaç Eş

AKP iktidarı, kamuoyuna Türkiye’deki 4 milyona yakın Suriyeli için sınıra yerleştirmekle Avrupa kapılarını açmak arasında değişen politikalar açıklarken büyük bir diliminin geri dönmeyeceğini kabul ederek hazırladığı “Uyum Strateji Belgesi ve Ulusal Eylem Planı”nı yürürlüğe koydu. Planda Suriyelilerin Türkiye’ye uyumu, Türklerin kaygılarının da giderilmesi için yapılması gerekenler açıklanıyor.

Gazetemiz yazarı Mustafa Balbay’ın Cumhuriyet Kitapları’ndan çıkan “Suriye Türkiye’ye girdi, Göç Dalgası” başlıklı kitabında söz konusu belgenin tam metni yer alıyor. Belgenin hazırlandığı Şubat 2018’de Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından duyurulmuş, ancak metin paylaşılmamıştı. Uyum Strateji Belgesi’ni (USB) yaşama geçirmekten sorumlu Göç İdaresi Genel Müdürü (GİGM) Abdullah Ayaz’a, belgenin açıklanmama gerekçesini soran Balbay, şu yanıtı aldı:

“Biz bu uyum stratejisini yaşama geçirmekten sorumluyuz. Belgeyi açıklama kararı siyasi iradenindir. Açıklamama yönünde değerlendirme yaptılar. Bizim bakışımız her şeyden önce insani boyut. Siyasi iktidar zamanında geleneklerimizin de bir parçası olarak açık kapı politikası uygulamış. Konu ağırlıklı olarak Türkiye’nin üzerinde kalmış. Bu yükün paylaşılması için Batı samimi davranmıyor. Bizim bu aşamadan sonra temel işimiz mevcut gerçeklik üzerinden durumu yönetmek. Suriyeliler Türkiye’de kaldıkları sürece her iki taraf açısından uyumun en iyi şekilde olmasını sağlamak. Hazırladığımız Uyum Strateji Belgesi doğrultusunda, kısa sürede giderilmesinin kolay olmayacağını bildiğimiz ‘bir arada yaşamın’ önündeki engelleri kaldırmaya çalışıyoruz.”

ALTI BAŞLIKTA TÜRKİYELİLEŞTİRME

33 sayfası USB, 20 sayfası da Ulusal Eylem Planı (UEB) olarak hazırlanan belgede, önce uyum için yapılması gerekenler sıralanıyor. Belgenin devamında hangi kurumun ne tür sorumluluklar üstleneceği şematik olarak dağıtılıyor. USB’nin girişinde “uyum” çatısının altındaki altı ana başlık şöyle sıralanıyor:

“Toplumsal uyum, bilgilendirme, eğitim, sağlık, işgücü piyasası, sosyal destek (sosyal hizmet ve yardımlar).”

Bu alanlardaki çalışmaların takibi ve koordinasyonu için GİGM bünyesinde Uyum ve İletişim Dairesi Başkanlığı oluşturuldu. Her biri ayrı bakanlıkları ilgilendiren bu tematik alanlardaki çalışmaların takibi için de ayrı bir komisyon kuruldu.

“Uyum”dan ne anlaşılması gerektiği USB’nin “giriş” bölümünde şöyle ifade ediliyor:

“Göçmenlerin kültürel, sosyal ve ekonomik olarak yaşadıkları topluma dahil edilerek ortak bir aidiyet hissi geliştirilmesi, kültürler arası etkileşim, istişare, toplumsal diyalog çerçevesinde farklılıkların karşılıklı tanınması, saygının devam ettirilmesi ve bir arada yaşamalarının sağlanması... Toplumsal uyum, genel olarak göçmenlerin toplumsal kabulü ve birlikte yaşam kültürünü hedeflemektedir.”

Uyumun hemen ardından bilgilendirme, sonrasında da eğitim geliyor. USB’nin giriş bölümünde eğitim için de şu saptama yer alıyor:

“Göçmenlerin iyi bir eğitim alarak sosyoekonomik açıdan gelişimlerinin desteklenmesi, göç ettikleri ülkenin dilini öğrenmesi, nitelikli bireyler yetiştirilmesi yoluyla ülkenin insan kaynağının gelişmesi uyum açısından önemlidir. Ayrıca çocukların erken yaşlardan itibaren birbirleriyle olumlu bir etkileşim içinde olması da diğer önemli bir konudur.”

USB’de eğitimle ilgili olarak başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere bu alandaki tüm kurumlar devreye sokuluyor.

Dördüncü madde olan sağlıkta, göçmenlerin birinci, ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurumlarından yararlandırıldığı vurgulanıyor. Salt göçmenlikten kaynaklanan sorunlar nedeniyle göçmen sağlığı merkezlerinin de kurulması hedefleniyor.

İşsizlik sorununun büyük olduğu bir ülkede beşinci madde, “işgücü piyasası” hedeflerini yaşama geçirmenin zorlukları var. Ancak USB, Suriyeli işgücünün aynı zamanda fırsat da olabileceği görüşünde. Göçmen işgücünün gerçekçi kullanımı için yasal düzenlemelerin yapıldığı, bunun gereksinimlere göre gözden geçirilmesinin şart olduğu vurgulanıyor.

Altıncı madde sosyal hizmetler ve yardımları düzenliyor.

USB’nin giriş bölümünün son paragrafı geleceğe dönük bir ufuk çiziyor:

“Uyum Strateji Belgesi ve Ulusal eylem Planı 5 yıllık bir süre için hazırlanmış olup yeni gelişmelere ve ihtiyaçlara karşılık verebilmek adına revize edilebilecek ve geliştirilebilecektir. İlgili tüm paydaşların katkısı ve derin araştırmaların sonucu hazırlanmış olan bu belgenin, Türkiye’nin ulusal uyum politikalarının yürütülme sürecinde temel bir referans kaynağı olması hedeflenmiştir.”

ARAPÇA YERİNE TÜRKÇE PLAKA

Balbay’ın kitabında 2011 yılından bu yana Türkiye’nin gündeminde olan Suriyelilerin çeşitli alanlardaki günlük yaşama katılımı da konu ediliyor. Bunlardan biri Suriyelilerin ülkelerinden getirdiği araçlar. İlk yıllarda yollarda dikkati çeken Arapça plakalar artık görünmüyor. Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 51. maddesinde değişiklik yapılarak, şehir plaka numarasından sonra SAA 001 ile SZZ 999 arasındaki plakalar Suriyelilere verildi.

Suriyeliler için kurulan 3 bin personelli Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, AFAD harcamaları, Kızılay yardımları, başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere ilgili bakanlıklardan ayrılan paylar toplandığında Türkiye her Suriyeli için ayda 200 dolar harcıyor.

SURİYELİ NÜFUSU DAHA ÇOK OLACAK

Balbay kitabında Suriyeli göçünün İstanbul, Ankara, İzmir, Gaziantep, Şanlıurfa, Denizli gibi illerdeki yaşamı nasıl etkilediğini bu alanda yapılmış çalışmalardan örnekler vererek işliyor. En çarpıcı tablo Hatay’da. Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın aktardığı verilere göre halen Hatay nüfusunun yüzde 28’i Suriyelilerden oluşuyor. Suriyelilerin doğurganlık oranı dikkate alınarak yapılan hesaplamaya göre 12 yıl sonra kentteki Suriyeli sayısı yüzde 50’yi geçecek.

MURSİ’NİN AVUKATI ANKARA’DAKİ ‘HALEP’TE

Balbay, kitabı yazmak üzere araştırmalar yaparken sürprizlerle de karşılaştı. Ankara’nın Önder Mahallesi yörede artık “Küçük Halep” diye biliniyor. Minibüsler de yolculara “Halep’ten geçer” diye sesleniyor. Balbay mahalleyi ziyareti sırasında tanıştığı kadına, “Suriyeli misin” diye sordu. “Hayır” yanıtı veren kadın devam etti:

“Mısırlıyım... Muhammed Mursi’nin avukatlarındanım...”

Balbay, “Mısır’da yanlış olan neydi” sorusuna, Gada Hanım şu yanıtı verdi:

“Mursi çok yumuşak davrandı!”