'32 yıl önce yaptık, yine yaparız'

Katliamın 32. yıldönümünde yaşamını kaybedenleri anmak için kente gelen Alevilere kalaslarla saldırmak isteyen ülkücüler, katliamı meşru gören zihniyetin temsilcileriydi. Otuz iki yıl önce sahneye konan katliam dört gün sürdü ve aralarında yaşlı, kadın ve çocukların bulunduğu 111 kişi yaşamını yitirdi. Katliamın mağdurları kenti terk ettiler. K. Maraş tek kutuplu iller kervanına eklendi.

cumhuriyet.com.tr

Maraş katliamının 32. yıldönümünde katliamda yaşamını yitirenleri anmak için Alevi-Bektaşi Federasyonu tarafından düzenlenen anma etkinliğinde yeni bir katliamın eşiğinden dönüldü. Sivas katliamının firari sanıklarından biri kendisiyle yapılan söyleşide sorduğu “Aleviler neden Sivas’ta etkinlik düzenliyor? Biz gidip Tunceli’de etkinlik düzenliyor muyuz” sorusuyla Sivas’ın kurtarılmış bir bölge olduğunu ve kendileri gibi düşünmeyenlerin bu ilde etkinlik yapmaya hakları bulunmadığını anlatmaya çalışıyordu.

Önceki gün de Maraş’ta belki de katliamı yapanların çocukları ellerinde kalaslarla 32 yıl önce kaybettikleri yakınlarını anmaya gelenlerin üzerine saldırmaya çalıştı. İki hafta önce gösteri yapan, üniversitede siyasetçilere yumurta atan öğrencileri yerlerde sürükleyen, tekmeler atan, kafasını gözünü yaran emniyet güçleri, Kahramanmaraş’taki saldırganlara karşı oldukça hoşgörülü davrandı. Saldırganların dağılması için ikna konuşmaları yapıldı.

İkna olmadıkları görülünce en sonunda biber gazıyla dağıtılmaya çalışıldı. Eğer anma törenini düzenleyen Alevi örgütleri sağduyulu davranıp töreni erken bitirmeselerdi, bu saldırganları biber gazı da durdurmaya yetmeyecekti belki. Söylemek istedikleri, “Maraş artık bizim kurtarılmış bölgemizdir, bizden farklı düşünen, farklı inananları katlederek burdan söküp attık. Otuz iki yıl önce yaptık, yine yaparız”dı.
 

4 gün süren saldırının bilançosu: 111 ölü

1978 yılı Aralık ayının 20’sinde başlayan ve dört gün süren saldırılarda 111 kişi gerici ve faşistlerce katledildi. Bu hafta Menemen katliamının da 85. yıldönümü. Eğer Menemen katliamını unutmamış, sorumlularını aklama yarışına girmemiş olsaydık Maraş, Çorum, Malatya ve Sivas’taki kıyımları belki yaşamayacaktık. Bu katliamlarda suçluluk duygusuna kapılan çevreler nedense hep “provokasyon”, “dış güçlerin ve derin devletin işi” oluyordu. Ama provokatörlerin, dış güçlerin ve derin devletin neden hep aynı kesimleri tetikçi ve kiralık katil olarak kullandığının yanıtı yoktu.

Maraş katliamı 12 Eylül darbesine giden kilometre taşlarının sonuncusuydu.

Ülkede genel bir sıkıyönetim istemlerine karşı direnen Ecevit hükümeti, hükümet etmesi gereken devlet kurumlarına hükmedemiyordu.

Ecevit’in arşivinde yer alan ve katliamdan sonra kendisine yakın kaynakların ulaştırdığı rapor, Maraş katliamında MİT’in de parmağı olduğunu gösteriyordu.

Ecevit’in arşivindeki 3 Ocak 1979 tarihli raporda, MHP-MİT ilişkileri ve Maraş katliamı ile ilgili ayrıntılı bilgiler veriliyor: “CHP iktidarı devraldıktan sonra vuku bulan büyük olayların (Malatya, Sivas ve Kahramanmaraş) çıkacağına dair 1-2 ay evvelinden haber verilmediğinden yüzlerce vatandaşımızın can ve mal kaybına sebebiyet vermişlerdir. Önceden haber vermek bir tarafa, olayın yaratılmasında en etkin rolü oynamışlardır. Nitekim Kahramanmaraş olayı MİT’ten .... müşterek planlamaları ile çıkarılmıştır. Türkeş oraya ......’in tavassutuyla ....’u tayin ettirerek Güney Bölgesi’ni ele geçirmiş ve Maraş olaylarını rahatlıkla tertip ettirmiştir. MİT olayın içinde olmasaydı Maraş’tan her türlü istihbaratı aylar evvel alır ve olayın zuhur etmesine meydan vermezdi.”

 

‘Mezhep çatışması mı?’

Kahramanmaraş katliamı ne zaman gündeme gelse olaydan “mezhep çatışması” olarak söz edilir. Bir çatışmadan söz edebilmek için iki tarafın birbirine yönelik saldırısının olması gerekirdi. Oysa Maraş’ta tek taraflı bir katliam söz konusuydu. Maraş katliamı davasının görüşüldüğü sıkıyönetim mahkemesinin gerekçeli kararı da bunu doğruluyor. 27 Aralık sabahında Maraş’a gelen İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı da valilikteki açıklamasında ‘mezhep çatışması’ndan söz ederek yanılgıya ortak olmuştu. Oysa olaylar, 19 Aralık 1978’de Çiçek Sineması’na konulan gücü az bombanın patlamasıyla başlamıştı. 21 Aralık’ta öldürülen sol görüşlü iki öğretmenin cenazesinde ülkücüler saldırıya geçti.

Toplu kıyıma davet

23 Aralık günü Maraşlılar belediye hoparlöründen ve Ulu Cami minarelerinden yapılan anonslarla uyandılar: “Alevi komünistler suya zehir kattı”, “Aleviler Yörükselim’de din kardeşlerimizi katlediyor, Allahını seven Müslümanlar hazır olsunlar...”

Katliam bu çağrıyla başladı ve 4 gün sürdü. Saldırganlar önceden işaretledikleri Alevi evlerine, baltalar, keserler, sopalar ve ateşli silahlarla saldırdılar. Yaşlı, genç, kadın, çocuk demeden toplu kıyıma başladılar. Hamile kadınların karınları deşildi, bastıkları evin kadınlarına eşlerinin ve çocuklarının önünde tecavüz edildi.

Yıllarca komşuluk ettikleri, sabah akşam selam alıp selam verdikleri, düğünlerde birlikte halaya durdukları, Maraş’ın Fransız işgaline karşı direnen dedelerinin kahramanlık öykülerini birbirlerine anlatıp birlikte gözyaşı döktükleri insanların uzuvlarını gövdelerinden ayırırken ne gariptir ki kendileri de birer anne olan kadınları da onlara balta, keser ve bidonlarla benzin taşıdılar.

Ortada güvenlik güçleri görünmüyordu. Katliamın bilançosu 111 ölü, bine yakın yaralı, tecavüze uğramış onlarca kadın. Alevilerin yüzde 70’i kenti terk etti. Hükümet aylarca direndiği sıkıyönetimi ilan etmek zorunda kaldı. Katliam davası 1991’e kadar sürdü. Kahramanmaraş Davası’nın 1. No’lu sanığı Ökkeş Kenger’di. Mahkûm olanlar indirimlerden yararlanarak serbest bırakıldı ve dava kapandı. Başta soyadını değiştiren Ökkeş (Kenger) Şendiller olmak üzere bazı sanıklar sonraki yıllarda MHP’de milletvekilli ve milletvekili adayı olarak karşımıza çıktılar.

Önceki gün Kahramanmaraş’taki anma törenini basmak isteyen saldırganları izleyenler arasında 32 yıl önceki katliamın sanıklarından Ökkeş Şendiller de vardı. Kapısında “Ökkeş Şendiller İrtibat Bürosu” yazılı büyükçe bir tabela bulunan binanın balkonundan olayları izleyen Ökkeş Şendiller, o katliamı yaşamış biri olarak en ufak bir tepki vermedi. Bu arada ortada bir seçim yokken Şendiller’in irtibat bürosunda kimlerle, ne tür irtibatta bulunduğu da anlaşılamadı.