31 Mayıs Dünya Sigarayı Bırakma Günü: WHO'ya göre tütün reklamları yasaklanmalı, sigara vergileri artırılmalı
31 Mayıs, 1987 yılından bu yana Dünya Sağlık Örgütü (WHO) üyesi ülkelerde Dünya Sigarayı Bırakma Günü olarak kutlanıyor. Bu günde, sigara kullanıcılarının 24 saat süreyle sigarayı bırakmaları teşvik ediliyor. WHO'ya göre, tütün kullanıcılarının yarıya yakını hayatını tütün kullanımı nedeniyle kaybediyor. Her yıl 6 milyon kişi tütün kullanımından dolayı yaşamını yitirirken, yaklaşık 900 bin kişi de "pasif içici" olarak tütünün etkilerine maruz kaldığı için ölüyor.
BBC TürkçeBu haber BBC Türkçe'de ilk olarak 31 Mayıs 2019'da yayımlanmıştı
31 Mayıs, 1987 yılından bu yana Dünya Sağlık Örgütü (WHO) üyesi ülkelerde Dünya Sigarayı Bırakma Günü olarak kutlanıyor. Bu günde, sigara kullanıcılarının 24 saat süreyle sigarayı bırakmaları teşvik ediliyor.
WHO'ya göre, tütün kullanıcılarının yarıya yakını hayatını tütün kullanımı nedeniyle kaybediyor. Her yıl 6 milyon kişi tütün kullanımından dolayı yaşamını yitirirken, yaklaşık 900 bin kişi de "pasif içici" olarak tütünün etkilerine maruz kaldığı için ölüyor.
Ancak bu veriler ortaya çıkmadan önce, yüzyıllar boyunca sigara içmek sağlıklı bir alışkanlık sanılıyordu. Hatta 16. yüzyılda tütün, "kutsal ot" ve "tanrının şifası" olarak adlandırılıyordu.
Bu yaygın inanışa ek olarak, bilim insanları da tütünün faydaları konusunda çalışıyordu. Hollandalı tıp araştırmacısı Giles Everard'a göre tütün öyle faydalıydı ki; kullanımını artarsa, insanlar doktorlara daha az ihtiyaç duyacaktı.
1587'de yazdığı "Panacea [Tütün] ya da Evrensel Tıp, Pipoyla Alınan Tütünün İnanılmaz Yararlarının Keşfi" isimli kitabında şu ifadelere yer vermişti:
"Tütün içmek tüm zehir türlerine ve bulaşıcı hastalıklara karşı harika bir panzehir görevi görüyor."
Profesör Anne Charlton'un Royal Society of Medicine dergisi için yazdığı makaleye göre, tütünün ilaç olarak kullanıldığını ilk fark eden Avrupalı, Cenovalı denizci Christopher Columbus oldu.
1492'de tütünün şu an Küba, Haiti ve Bahama adını alan adalarda pipoyla içildiğini gördü. Tütün yaprakları bazen de bazı mekanları dezenfekte etmek ve hastalıkları önlemek için meşalelerde yakılıyordu.
Kireç tozuyla karıştırılan tütün, bugün Venezuela olan bölgede de diş macunu olarak kullanılıyordu. Bu uygulama bugün Hindistan'da hâlâ kullanılıyor.
Sadece bu kadar değil, kıtanın başka yerlerinde tütünün başka şekillerde kullanıldığını da gördüler.
Portekizli kâşif Pedro Alvares Cabral, 1500 yılında Brezilya'ya vardığında, "betum" olarak adlandırılan tütün bitkisinin ülserli yaraların ya da geçmeyen tümörlerin tedavisinde kullanıldığını gördü.
Meksika'da İspanyol keşiş ve Fransisken mezhebi misyoneri Bernardino de Sahagun, tütünün farklı bir tedavide daha kullanıldığına tanık oldu: Boyun bölgesindeki bezeler kesiliyor ve tuzla karıştırılmış sıcak tütün yaprakları bölgeye sürülerek tedavi ediliyordu.
Tüm bu tedavi yöntemlerine tanık olan Avrupalı doktorlar da tütünün tıpta daha farklı şekillerde nasıl kullanılabileceğini araştırmaya başladı.
Sonraki yüzyıllarda, sağlık kütüphanesi ve müzesi Wellcome Collection'a göre, pipo ve tütün doktorlar, cerrahlar ve tıp öğrencilerinin ihtiyaç duyduğu bir teçhizat haline gelmişti. Özellikle de laboratuvarlarda.
Anatomi çalışan doktorlara, kadavranın kokusunu yok etmek ve kendilerini kadavradan bulaşması muhtemel olası hastalıklardan korumak için sigara içmeleri öneriliyordu.
1665'te Prag'da baş gösteren bir veba salgını sırasında, çocuklara sınıflarda sigara içmeleri söylendi.
Sigaranın, salgın hastalıkları yaygınlaştırdığına inanılan pis havaya karşı da insanları koruduğuna inanılıyordu.
Veba salgını sırasında ölen insanların cesetlerini yakmakla sorumlu olan kişiler, hastalığın kendilerine de bulaşmalarını engellemek için kilden yapılmış pipolarda tütün içiyorlardı.
Ancak bu yaygın inanışa rağmen, tütünün tedavi yöntemi olarak ne kadar etkili olduğunu sorgulayanlar da vardı.
Tıp ve ilaçlar üzerine kitaplar yazan İngiliz doktor John Cotta 1612'de, tütünün aslında "birçok hastalığın canavarı" olduğunun kanıtlanabileceğini düşündü.
Bazı endişeler ve soru işaretleri oluşmaya başlasa da, tütün talebi uzun bir süre daha devam etti. Eczacılar depolarında her zaman tütün bulundurmaya çalıştı.
Öyle ki, tütünle tedavide ilginç yöntemler de denendi. Örneğin boğulan insanların bağırsaklarından tütün dumanı üflendi.
Doktorlar bağırsaklardan vücuda giren tütünün soğukla ve baş dönmesiyle mücadele ederek insanları ısıtacağına ve uyandıracağına inanıyordu. Tütün dumanı üflemek için gerekli olan teçhizat, Londra'daki Thames Nehri kıyısı boyunca acil durumlar için ücretsiz olarak kullanılmak üzere hazır bekletiliyordu.
18. yüzyılda da kulaklardan tütün dumanı üflemenin kulak ağrısına iyi geldiği düşünülüyordu.
1828'de tütün yapraklarında nikotin olduğunun keşfedilmesiyle birlikte, tıp dünyası tedavide kullanılan tütüne şüpheyle yaklaşmaya başladı.
Yine de tütün bazı tedavilerde kullanılmaya devam etti. Kabızlık, hemoroit kanaması ve vücutta oluşan kurtları öldürmek için bağırsaklara hâlâ tütün veriliyordu.
1920 ve 1930'larda sigara içmekten kaynaklı sağlık sorunları tartışılmaya başladığında Camel, doktorların sigara içmeyi tavsiye ettiğini ve hepsinin Camel içtiğini iddia ederek müşterilerini ikna etmeye çalıştı.
Şarkıcıların da, boğazın hassas dokusuna zarar veren yabancı maddelerin atılması için sigara içmeyi tavsiye ettiğini iddia etti.
Son 30 yılda hem sigara içmenin hem de pasif içici olmanın zararlı etkileri tamamen açığa çıktı.
Bu durum da birçok ülkede kapalı alanlarda sigaranın yasaklanmasına yol açtı. Farkındalık kampanyaları yapılarak toplumun sigaranın zararlarının farkına varması için çalışıldı.
Bazı ülkelerde sigara paketlerinin üzerine tütünden kaynaklı akciğer kanseri, kalp hastası ya da ölmek üzere olan diğer hastaların fotoğraflarının konulması şart koşuldu.
İngiltere'de, sigaranın doğmamış çocuklarına vereceği zararı hamile kadınlara anlatabilmek için "Smokey Sue" (Sigaracı Sue) isimli bir oyuncak bebek kullanıldı.
Yakın zamana kadar elektronik sigaralar da yaygın olarak kullanılıyordu. Şarj edilebilen bataryalarla çalışan bu aletler, nikotinin tütünden değil buhardan alınmasını sağlıyor.
Elektronik sigaralar, geleneksel sigaradaki en zararlı iki madde olan karbonmonoksit ya da katran üretmiyor. İngiltere'deki Ulusal Sağlık Hizmetleri'ne (NHS) göre, yine de tamamen zararsız olduğunu söylemek de mümkün değil.
Üretimini elektronik sigaraya kaydıran dünyanın en büyük sigara şirketi Philip Morris ve Juuls şirketi, sosyal medyadaki reklam kampanyalarıyla gençleri hedef aldıkları suçlamasıyla ABD'de yargılanıyor.
ABD'de, gençlerin ve çocukların elektronik sigaraya ulaşımını kolaylaştıran satıcılarla ilgili de sert önlemler alındı.
WHO, tütünü "dünyanın bugüne kadar gördüğü en büyük toplumsal sağlık tehdidi" olan bir salgın olarak kabul ediyor. Tüm devletlere, reklamların yasaklanması ve sigara vergilerinin artırılması gibi tütün kullanımını engelleyecek politikaları benimsemesi için çağrıda bulunuyor.
WHO'ya göre tütün kullanımı azalıyor. 2000'de insanların yüzde 27'si tütün kullanırken bu oran 2016'da yüzde 20'ye geriledi. Ancak bu düşüş, evrensel düzeyde belirlenen hedef için yeterli değil.
Dünyada 1,1 milyar yetişkin sigara kullanıcısı var. Bunların yüzde 80'i orta ya da düşük gelirli ülkelerde yaşıyor.